Sevdam...

217 50 80
                                    

"Bırakır mıyım seni kara sevdam?

Yılların özlemi dinmemişken henüz,

Söylesene nasıl vazgeçerim gülüm?

Gidemezsin, bırakamam ki seni..."

Serkan

Birkaç hafta sonunda Hopa'ya dönüş kararı almış, valizlerimizi hazırlayıp yola çıkmıştık. Kerem ise işlerle ilgilenecek birini bulmuştu. Uzun bir yolculuğun ardından memleketimize dönmüştük. Kalıcı olarak. Eylül ise yolculuk boyunca mışıl mışıl uyumuştu. Fidan nam-ı diğer Deniz Yıldızı, (ben ona hep öyle derim) sürekli dışarı bakıyordu. Nedense... Bir sıkıntısı var ama...

Kerem

Memleket gibisi yok. Yok da, deniz gözlüm yol boyunca hiç konuşmadı nedense. Yüzü de düşmüş, ne hikmetse. Evimize vardığımızda, çabucak eşyaları yerleştirdim. Yemekten sonra nedense odamdan çıkmadım. Yatağımın altında sakladığım kutuyu çıkardım, kapağını açıp içinde ne varsa döktüm. Ona dair ne çok biriktirmişim meğer. Fotoğraflarını, annemin ona yılbaşında aldığı deniz yıldızı şeklindeki tokasını... O sırada kapı çalındı. Gelen Serkan..

-Kerem? Kardeşim hayırdır? Odandan çıkmıyormuşsun.

-Eylül mü söyledi?

-Hayır, Koray Amca dedi, hem boş versene. Bizim deniz yıldızı da odasından çıkmadı zaten. Sanırım iyice ümidini kaybetmiş.

-Anlamıyorum Serkan, neden böyle düşünüyor?

-Bilmiyorum kardeşim. İnan ben de bilmiyorum.

Fidan

Odama çekilmiş hüngür hüngür ağlıyordum, nedenini bilmiyordum ama ümidimi yitirmiş gibiydim. Gözlerim kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan. Soluğu lavaboda aldım. O kadar çok ağlarsam olacağı oydu. Lavabodan çıktığımda Eylül gelmiş çatık kaşlarla kapının önünde beni bekliyordu. A-ha! Başlıyoruz!

-Eylül, otursana.

Poflayarak oturdu karşıma. Ne oluyor bu kıza yahu? Abimle arası bozuldu diyeceğim, her şey daha yeni. O zaman kesin mesele benimle ilgili.

-Ne pofluyorsun yahu yine ne yaptım ben şimdi?

-Daha ne yapacaksın? Abim seni öyle sıkkın bıkkın gördüğünden beri evde iki kelam etmedi. Şimdi Serkan ile konuşuyorlar.

-Of! Abim kesin her şeyi anlatmıştır ona. Bittim ben.

-Ne alaka? Abim sana kıyamaz bir kere. Hem bir daha sakın böyle yapma. Annem her an elinde oklavasıyla seni kovalayabilir.

-Aylin Sultan otoritesi değil mi?

-Kesinlikle, hem ben daha görümcen olacağım senin unutma bunu.

Görümce? Ne diyor bu kız Allah aşkına?

-Hiç bana öyle bakma Fidan abla. Evdekilerle abimden habersiz karar aldık, seni bizim aileye gelin alacağız. Bozulmaca yok.

Hoppala! Gelin de nereden çıktı?

-Of Aylin Teyze of!

Ve şlap! Aa! Terlik, hem de anneminkinden.

-Agh! Kafam!

Eylül de nasıl gülüyor. Cadı. Aha! Aylin Teyze, elinde de oklava. Ey-vah!

-Aylin Teyze'ye oflanmaz! Hem ben diyorsam ki gelinim olacaksın, bunun daha lamı cimi olmaz!

Çattık! Emir de büyük yerden. Eh ne yapalım? Susacağız..

Serkan

Kerem ile evin bahçesindeki çardakta oturmuş konuşuyorduk. Kerem dertli dertli mırıldanıyordu:

"Sevduğum bak gözüme

Bir şey söyle yüzüme

Ben severim uzaktan

Üzülme sen hiç bize

Yine düştüm yollara

Yolun sonu gelmedi

Kaldı senden geriye

İki damla göz yaşı.."

Daha şarkıyı bitirmesine bile izin vermeden yumruğumu geçirdim masaya. İki depresif kara sevdalı ile uğraşamazdım.

-Yeter cumaçkimi(kardeşim)! Kendine gel.

Başını iki yana salladı, kalkıp ceketini aldıktan sonra aracına yöneldi. bu işin sonu hiç iyi değildi.

Kerem

Sahilde gayet normal hızda seyrederken bir anda ne olduğunu anlamamış, yanlış şeride giren aracın üzerime geldiğini anlayamamıştım. Sonrasında ise gözlerim kapanmadan önceki son sözüm yine Fidan olmuştu. Gerisi karanlıktı.

Eylül

Annem gittikten sonra, telefonum çaldı. Abime ulaşamamışlar. Serkan ise bıkmadan usanmadan arıyormuş. Bir hışım çıktım evden. Evimize vardığımda gördüğüm manzara ise kalbimin neredeyse durmasına sebep oluyordu. Serkan sürekli yumruğunu duvara vurup anlayamadığım şeyler geveliyordu. Annem ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleriyle bomboş bakıyordu. Babam ise suskundu.

-Serkan sakin ol!

Durdu. Bana döndü, tam bir şeyler söyleyecekken telefon çaldı. Hastaneden arıyorlarmış. Abim ile ilgiliymiş. Serkan telefonu kapatıp masaya fırlattı sinirle.

-Kerem... Kaza yapmış, hastanedeymiş.

Annem hüngür hüngür ağladı. Serkan ise bana sıkıca sarılıp sessizce fısıldadı:

-Hepsi benim suçum... Onu durdurmalıydım.

-Sakin ol, kendini suçlama sevdiğim. Senin suçun değildi.

-Ah be küçüğüm sen de olmasan çekilir mi bu hayat?

-Böyle söylediğini duyarsam seni babama ispiyonlarım.

-Lafımı geri alıyorum.

Peki kaza olmuştu, olmuştu da bunu ona nasıl anlatırım? Nasıl derim "Sevdiğin adam kaza yaptı" diye? Serkan telefonu alıp Fidan ablamın numarasını tuşladı.

-Alo? Deniz yıldızı?

-Efendim abi?

-Kerem... Sahil yolunda kaza yapmış... Hastanede şu anda.

Fidan

Telefonu kapatıp, bir süre boş boş baktım duvara. Ağladım uzun bir süre. Deli yürekli sevdiğim bırakmazdı beni, biliyordum. Söz vermişti çünkü. Ancak kalbim tam zıttını söylüyordu. Sonunda kalktım yerimden. Gözlerimdeki yaşları kuruladım usulca, sonra penceremi açıp aşağı baktım. Çok da yüksek değildi. Atlayıp hızla evden uzaklaştım. Sahile doğru yürüdüm. Deniz kenarına inip, oradaki büyük kayalardan birine çıktım. Kollarımı iki yana açıp, gözlerimi kapadım. Bir süre kıyıya usul usul vuran dalgaların sesini dinledim. Kendimi denize bırakmak üzereydim ki, o tanıdık sesi duydum.

























Sevdalık Geliyorum Demez(Sevdalık Serisi-1) TAMAMLANDI Where stories live. Discover now