Muzip bir şekilde dudağının kenarı kıvrılırken, bana son bir bakış atıp elini okul cebine koyup sevgilisinin yanına doğru ilerledi. Normalde tayfası ile gelip benim yanıma otururdu ya da beni çağırırdı. Şimdi sadece o kız vardı.

Aç olduğum için siniri bir kenara bırakıp getirdiği tostu alıp büyük bir dilim alırken Sinan'a baktım. O masada oturmuş gülümseyerek beni izliyordu. Ona bakarken ağzım dolu olmasına rağmen bir ısırık daha aldım tosttan. Dudakları yeniden kıvrılırken baş parmağı ile dudağının kenarında bir şey varmış gibi kaşıdı. Ağzı hafif aralıkken, kaşları yukarı kalkmıştı. Elini indirdiğinde yine de gülümsemesi silinmemişti. Bakışlarını çevirip Esin'e baktı. O da bir şeyler anlatıyordu.

Tostum bitene kadar istemsizce onları izledim. Tostum bittiğinde bir daha göz teması kurmadan çöplerimi alarak Ufuk ile beraber sınıfa geçtik. Aranın bitmesine de az kalmıştı zaten.  Sırama geçtiğimde, bir defter çıkarıp onu karalamaya başladım. Ufuk'da o sırada kamp parasını eksik veren kişiyi bulup ondan parasını zorla alıyordu.

Sınıfa doluşmaya başladıklarında, dakikalar sonra Burak ve Onur girdi içeri. Önüme oturduklarında kendi aralarında konuşuyorlardı.

"Arzu sakin ol." İnci'nin sesini duyduğumda o tarafa döndüm. Arzu sabah gelmeyip öğleden sonra gelmişti derse. Omzundan astığı çantayı bir hamlede çıkarıp sıraya attı.

"Ne demek on ikilerden Esin ile çıkıyor ya..." dedi sinirli sesiyle. Avucunu açıp uzun tırnaklarını gösteriyordu. Ardından sesini kısıp isyan ederek bir şeyler daha dedi. İnci onu sakinleştirmeye çalışırken bakışlarımı çevirdim.

Birkaç dakika sonra kapıdan giren Sinan ile anında göz göze gelmiştik. Normalde erkenden gelirdi ben sınıfta olduğum için ama bu sefer geç gelmişti işte, o kız yüzünden. Sinan yanıma gelip oturduğunda ona bakmayı reddettim. Bu saçma his geçene kadar onunla konuşmayacaktım. Arkadaşı sevgili yapınca kıskanan kızlara dönmüştüm.

"Küs müyüz?" nefesini yakınımda hissedince kafamı çevirip baktım. Yine yakınımdaydı. Bu çocuk yakınımda olunca aklım karışıyordu. Nefesinde sarhoş eden bir şey var gibiydi.

"Neden olalım." dedim çocuk gibi bir sesle. Oyuncak alınmamış, ebeveynlerine kızgın bir çocuk gibi.

Sinan hafifçe gülümsedi, gözleri boynumdaydı. Dudaklarımı yaladığımda onun da nefesinin hızlandığını hissettim. Biraz daha yaklaştı bana ama hoca birden içeri girdiğinde, mecburen ayırmıştı bedenini benden.

Hoca derse girip anında konuya geçip, diğer sınıfla bizi eşit hale getirmeye çalışırken ben gerginlik ve hafif bir huysuzluk ile hocayı izliyordum. Sinan'ın bana baktığını hissedebiliyordum, yayvan bir şekilde oturduğu için bacağı değiyordu bacağıma.

Çok fazla derin baktığını hissettiğim için yine her zaman ki gibi yüzüm kızarırken, karnım da ki o saçma sızıyı da bahane ederek kafamı sıraya koydum. Onun tersine kafamı koyduğumda, gözlerimi kapattım. Dakikalar sonra Sinan'ın ellerini saçlarımda hissettim.

Sinan yavaş yavaş saçımı okşarken, yavaşça uykuya daldım...

---

İki ders uyuyup, sonra ki dersler sırada kös kös oturdum. Normalde teneffüslerde sınıftan çıkmayan Sinan'ın sınıftan çıkışlarını izleyip durdum daha doğrusu. Geldiğinde de bana yanaşmaya çalışıyordu. Çatık kaşlarım ile ona baktığımda ise daha çok hoşuna gidiyor gibiydi. Bu da beni daha çok deli ediyordu.

Dersler bittiğinde beraber eve gitmek için yürümeye başladık. Onur ve Burak önden önden giderken, biz Sinan ile arkadan yürüyorduk. Onun arkadaşları artık bana alışmıştı, ya da alışmak zorunda kalmıştı bilmiyordum. Ama artık beraber gidip geliyorduk ve Sinan yanıma gelince onlar da geliyordu. Okulda da zaten ben Sinan'ın tayfasındaymışım gibi anılıyordu.

"Bütün derslerde uyudun, böyle giderse ben bu halimle üniversite sınavında senden daha iyisini yaparım." dedi elleri cebinde yürürken, ama benimle uğraşmak için konuştuğu belliydi.

"Uğraşma benimle." dedim huysuz bir sesle. Önüme bakıp yüzüne bakmayı reddediyordum. Kısık bir şekilde güldüğünü duydum.

Bizim evin önüne geldiğimizde, Onur ve Burak bana dönüp asker selamı verirken ben de onlara gülümseyerek selam verdim, ardından Sinan'a döndüm ve gözlerinin içine bakmadan konuştum.

"Görüşürüz!" hızla arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

"Onur, siz gidin geliyorum ben." diye bağırdığında adımlarım ilk dursa da yürümeye devam ettim.

Saniyeler sonra kolumdan hafifçe tutulduğumda kaşlarımı çatmıştım. Apartmanın içine doğru yavaşça beni ilerletirken itiraz etmedim. Apartmanın içine girip merdivenlere bir bakış attı ve bana döndü. Döndüğü anda yüzüme bakıp hafifçe sırıttı.

"Bakma şöyle..." dedi gülümseyerek. Kaşlarım daha çok çatılmıştı.

"Ne oldu?" diye sordum direkt sadede gelsin diye. Dudağını hafifçe yalayıp üzerime doğru eğilip boynuma bakıp, tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu. Tam ayrılacakken yeniden öptü. İçim titrerken gözlerinin içine baktım.

"Karan..." dedi, sesi boğuk çıkıyordu. "Kimse, senden değerli değil." her cümleyi bastıra bastıra söylediğinde nefesim hızlanmıştı. Uzanıp yeniden boynumdan öptü ve orada kaldı.

"Hiç kimse..." dedi nefesini verip. Elim bilinçsiz bir şekilde kalkıp onun kemerine tutunduğumda kafasını kaldırıp bu sefer şakağımdan, yanağımdan ve dudağımın kenarından öptü.

"Kaşlarını çatman seni tatlı yapıyor, hoşuma gidiyor ama tüm gün huysuz gezmeni sevmedim." dedi bir kez daha öperken. Ardından geri çekildi ve gülümsedi.

"Anlaşıldı değil mi? Anladın mı?" dediğinde kafamı hızla salladım.

"Anladım.." dedim sarhoş bir tavırla.

"Hadi o zaman, çık yukarı. Yarın görüşürüz." dediğinde yeniden kafamı salladım.

Kemerini hâlâ tuttuğumu fark edince elimi hızla çektim. Benim geçmem için geri çekilirken, bir kez daha gözlerinin içine bakıp kafamı hızla çevirdim ve merdivenlere doğru ilerledim.

Kapının önüne geldiğimde hâlâ gitmemiş olduğunu biliyordum. Titreyen elim ile anahtarı bulup kapıyı açtığımda anında kapıyı kapattım. Sessizce dinlediğimde, saniyeler sonra dış kapının da sesi geldi.

Gözlerimi kapatıp, sırtımı duvara yasladım. Sarhoş ediyordu bu çocuk beni!

ZAAF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin