❦ BUNU SEN SEÇTİN /BÖLÜM ●5●

58.8K 13K 2.4K
                                    

Hellö 💦

Ruhuma Tanrı tarafından bırakılmış darbeler ile yaşamaya çalışıyordum sanki. Nefes aldığım her an, beni kemiren onca duygu altında eziliyor, feryat ediyordum biçare birisi duyabilsin diye ama çığlıklarım benim duvarlarım ardında yankılanmaktan başka bir şey yapmadığı gibi duyanlar kılını bile kıpırdatmayacak kadar bencildi.

"Belki de kendi kuruntum." diyordum her umutla onlara baktığımda. Belki de "Şakaydı." diyerek beni kandırmaya çalıştırdıkları o küçük anda kısıtlıydım sanıyordum. Ama ikili birbirlerine dönüp onaylar anlamda başlarını salladıklarında işler garip bir şekilde beni sarmadığını gösterircesine gün yüzüne çıkıyordu.

Vural'ın annesi, Müzeyyen Hanım yerinden kalktı ve verilen karardan memnun bir gülümsemeyle bize selam verdi.

"Ben misafirlerimizin yanına döneyim." demesi ile yerimden kalkıp bir an peşinden ilerlemek istedim ama gözlerime takılan yeşil gözler beni yerime mıhlamaya yetmişti. Aramızda bakışlarla anlaşabildiğimiz bir sözleşme vardı sanki. İnsanların ruhu bile duymadığı feryatlarımı o prangalara vuruyordu.

Annesi odadan çıktığında dilimin ucuna gelmiş olan sözleri söylemekten bu sefer çekinmemiştim.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Nasıl ailenle aynı evde kalırım?"

"Böyle bir hastalığın var ve bir de ilaçlarını kullanmıyor musun? Nasıl bana bunu söylemezsin?" diye odada yankılanan bariton sesine karşılık şaşkınlıkla ona bakmadan edemedim. Geniş cüssesi ile iki kişilik koltuğu rahat bir şekilde kaplamıştı ve hâkimiyetini çoktan gözler önüne sermişti. Bense ona bakarken sakin olmaya çalıştığım o süre içerisinde ne diyeceğimi kestirmeye çalışıyordum çünkü adam dengesizin tekiydi.

"Bundan sana ne? Ölürsem benden kurtulmuş olursun işte. Daha ne istiyorsun?"

Kaşları çatıldı. Aralarında oluşan çizgilerin sanki bir masalı varmış gibi derin ve korkutucuydu. Bir çizgi hâlini almış dudakları sanki söylemek istediklerini tetikler nitelikteydi.

"Eve geldiğimde ölmüş bir kadın istemiyorum."

"Depoya geldiğinde ölmüş olmamı bekleyecek kadar caniydin ama." dediğimde bir an, insanların bunu duyabilme ihtimaline karşılık korkuyla kapıya bakma gereksinimi duydum. Ama görebildiğim tek şey ceviz ağacı rengindeki kapalı eskitme kapıydı.

"Geçmişle yaşamak istiyorsan yaşayabilirsin. Şu an eski hayatından da güzel bir hayat sana bahşederken bu kadar nankör olmamaya baksana."

Sözlerinin verdiği hayretle ona bakakaldım.

Nasıl bu kadar düşüncesiz ve yaptıklarına karşın gaddar kalmayı başarabiliyordu? Bilmiyor muydu bende bıraktığı etkinin nasıl bir iz bıraktığını?

"Senin insan olduğundan bile şüpheliyim." dedim nefretle yüzüne bakarken. "Ben burada kalmayacağım. Annenle ya da başkasıyla falan yan yana gelip mutluymuş rolü yapmak istemiyorum."

"Sana seçim şansı bırakıyormuş gibi mi duruyorum?" demesi ile acımasız çehresinin altında ezildiğimi fark ettim.

Ne garipti. Kanımı donduran sözlerin sahibinden merhamet dileyecek kadar yalnız bırakılmıştım.

"Bunu yapamam..." dedim isyan edercesine. " Bu kadar olmaz. Seninle aynı evde yaşamak zaten işkence bir de ailenle yapamam."

"Öğrenmeye bak o zaman." dedi ve yerinden kalktı. Sözlerimin bir önemi yokmuş gibi bana yukarıdan baktı ve elini sallayıp, " Kalk hadi. Bizi bekliyorlar." dedi.

Deliler Ağlamaz KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin