❦ GÖRÜNEN DAĞIN ARDINDAKİ DÜNYA /BÖLÜM ●25●

26.6K 11.9K 561
                                    

Hellö 💦

İnsanlar ruhlarını bedenlerinden çıkardığınızda öldüklerini iddia eder. Peki ya ruhunuz başka bir bedenden ruh çalarsa, o zaman ne olur?

Ev haklının, geldiğimiz anda gözlerinin parmağıma odaklanması şöyle dursun, kadınların, bu durumdan memnun olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalırken Yavuz'un hayal kırıklığını ve bana tükenen umuduyla baktığını görebiliyordum. Vural'ın babası ise... O, bizi gözlerimin içerisine bakarak tebrik etmişti. Görmezden gelmenin yeni bir adımı gibi. Sanki aramızdaki konuşma hiç yaşanmamış gibi. Parayla parlatılan bir eşya gibi, üzerime mücevherlerle değer katıyorlarmış gibi...

Herkese fazla anlam yüklediğimi fark ettim. Artık tükenmişliğimin bedenimde isyanıyla başa çıkamıyordum. Üzülüyordum. Bu evde, parçalara ayrılıp her defasında köşelerden eşyalarımı toparlamakla uğraşıyordum. Hayır. Ben bunu yaşamaya zorunlu kılınmamalıydım. Kılındıysam da... Buna artık bir çözüm yolu getirmem gerekiyordu ve gözlerim o an, yanımda, koltukta oturan adama kaydı.

Madem o, beni kendi isteğine göre hayatında barındırıyordu, ben de onu kendi isteklerimin gerçekleşmesi için bir aracı olarak görebilirdim.

Dönüp bana baktı. Aklımdaki düşünceler, sanki beynimi parçalamak istercesine fazlaydı ama ben, ona bir şey belli etmemek için gözlerimi ondan kaçırıp diğerlerine baktım. Müzeyyen Hanım, oturduğu yerde ellerini önünde kavuşturmuş, memnuniyetsiz bir şekilde sohbete katılmıyordu. Tuğba ise, sürekli yüzüğüme bakıp duruyordu. Sanki bu durumdan hoşlanmamış gibi... Sanki kendisinde olmayan ve bende olan iyi bir şeyi görmeye tahammülü yok gibi...

Bu ev halkı, beklediğimden daha sorunlu olsa da hepsiyle başa çıkabilirdim. Bu zamana kadar ailemsiz yaşamayı öğrenmiş küçük bir çocukken onca şeyin üstesinden gelmişken bunun mu üstesinden gelemeyecektim?

"Düğün için istediğiniz bir şey var mı?" diye soran Ercüment amca ile gözlerim bu sefer ona çevrildi. Oğlunun gözlerine bakıyordu. Hah! En azından biraz da olsa utanç duygusu barındığını görmek içimde garip bir zafer duygusunu şenlendirmişti.

"Hediyenizi annenizle birlikte düşünüyoruz ama ihtiyacınız olan bir şey olmasını istiyoruz." dediğinde düğün hediyesi olarak neyden bahsettiklerini artık tahmin dahi edemiyordum. Bu aile, düşündüğümden de zengin ve köklüydü. Muhtemelen yine uçuk kaçık bir şey olacaktı.

Vural, dönüp bana baktığında rahatsız bir şekilde yerimde kımıldanmadan edemedim. Bir şey istemiyordum elbette. Tek isteğimi dile getirdiğimde ellerinin tersiyle itilmiştim ne de olsa.

"Kafanıza göre takılın. Benim aklımda bir şey yok." diye topu bana atan vural ile derin bir nefes alıp verdim. Mütevazı bir kız rolüne bürünmek istemiyordum. Direkt istemiyorum diye onları geçiştirmek o kadar çok isterdim ki... Ama o an dudaklarımdan o sözler dökülmüştü.

"Teşekkürler. Bizim bir ihtiyacımız yok. Burada her ihtiyacımı fazlasıyla karşılıyorsunuz."

Onlara öyle bir ihtiyaç tablosu yaratacaktım ki benimle oğullarını evlendirdikleri için hayatlarının pişmanlıklarını yaşayacaklardı.

Ve o gece sona erdi. Vural, yine benimle uyumadan odasına gitmişti. Bu, garip gelse de bir yandan tuhafıma gidiyordu. Sanki, istediğini elde ettikten sonra ortalıktan kaybolan erkekler gibi geliyordu gözüme. Oysaki Vural'ın başka odada uyuması, benim için veli nimet değil miydi?

Ertesi gün, düğün işleriyle uğraşıp inadına kendi beğendiğim sade konsept üzerinde durdum. Müzeyyen Hanım, artık duruma katlanamayıp giderken Tuğba, ısrarcı bir şekilde daha farklı şeyler göstermeye yelteniyordu. Onun gerçekleri biliyor olma ihtimali ile birlikte muallak içerisinde kalmak sinirlerimi altüst etse de yine de istediğimden geri adım atmadım. Son durum olarak, Tuğba da Müzeyyen Hanım da memnuniyetsiz bir şekilde yanımdan ayrılmış ve ben nihayet yalnız başıma kalabilmiştim.

Deliler Ağlamaz KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin