Bölüm 18🌑

1.4K 161 104
                                    

'Bölümün kalan kısmını yayımladım. Koyu renk yazıdan sonra devam edebilirsiniz. Uzuuun bir bölüm oldu. Keyifli okumalar.'

Köyden, akademiye geldiğimden beri her sabah yaptığım şeyi yapmak için atış alanına ilerledim. Üç gündür atış yapıyordum ve bu bana iyi geliyordu. Oraya gelen, birçok koruyucu vardı. Kimisi eğitim için geliyordu kimisi de benim gibi kafa dağıtıyordu.

Ağır adımlarımı biraz daha hızlandırarak içeriye girdim. Kapının önünde birkaç saniyeliğine etrafa göz gezdirdikten sonra ilerlemeye devam ettim. Eğitmen Donna'nın yanına gelerek, önündeki koruyucuyla konuşmasını bitirmesini bekledim.

Eğitmen Donna, tatlı ve seksi bir kadındı. Orta boylu, zayıf ama çelimsiz olmayan atletik bir vücuda sahipti. İri yeşil gözleri, insanı adeta hipnoz yapmış gibi kendine çekiyordu. İkna kabiliyeti bu yüzden çok yüksekti. İnce küçük dudaklara ve sevimli bir burna sahipti.

Onu dövüşürken görmemiş olsaydım, ince ve kırılgan bir yapıya sahip derdim. Oysa, o, görünüşünün aksine kolay lokma değildi. İyi bir okçu ve dövüşçüydü. Üstelik onu kılıç kullanırken de görmüştüm. Tam bir profesyonal gibi hareket ediyordu. Akademinin övünç kaynağı olan kadın eğitmenlerden biriydi.

Yanındaki kotuyucu gittiğinde gözleri bana döndü. Bende biraz daha yaklaşarak, "Merhaba, Eğitmen Donna." dedim. Gülümsemesiyle yanağında oluşan gamzesine gözüm kaydı. "Merhaba," dediğinde gözlerimi gözlerine çevirsim. "Atış yapacağım. Ok ve yay almak istiyorum." dedim.

Bir şey söylemeden arkasını dönüp az ileride bulunan kapıya yöneldi. Ok ve yaylar oradaydı. Atış yapılan yer çok büyüktü ve aynı anda birçok kişi atış yapabiliyordu. Yerler çimlerle örtülüydü. Akademinin içerisinde bulunan özel alanlardan biriydi. Ok ve yaylar burada bulunan bir odada muhafaza ediliyordu, büyülü değillerdi. Burada gözetmenlik yapan eğitmenlerden herhangi biri ok ve yayı atış yapacak koruyucuya vermekle sorumluydular ve onları not alırlardı. Atış bittiğinde aldıklarımı eğitmene teslim ederdik.

Ok ve yaylarla odadan çıkmaya hazırlandığında önüne geçerek elindekileri aldım ve, "Teşekkürler..." deyip yürümeye devam ettiğim sırada arkamı döndüm, "Geri getirmek için geç kalmayacağım." dedikten sonra gülümseyerek yoluma devam ettim.

Gözümle nerede atış yapmam kosunda etrafı tarıyordum ki yakınımda duyduğum sesle irkildim. "Atış yapmak için yer mi arıyorsun?" diyen Aaron'a bir bakış attım. O devam ederwk eliyle işaret etti, "Orası uygun görünüyor. Haydi, gidelim." dediğinde şaşkın bakışlatım hala üzerindeydi. O yürümeye devam etsede kımıldamamıştım, o sırada arkasını dönerek, "Neyi bekliyorsun? Bende atış yapacaktım. Birlikte yapmadığımız birşey değil." dedi sırıtarak ve önüne dönerek ilerlemeye devam ettiğinde, "Pekala..." diye mırıldanarak onu takip ettim.

"Bir sen, bir ben." dediğinde tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Kısa bir an bekleyerek, "Sen mi başlarsın yoksa ben mi başlayayım?" deyince söylediğini idrak ederek, "Elbette, önce ben." dedim sırıtarak ve önüne geçtim. Bir adım gerileyerek bana yer açtı. Bir tane ok çekerek yayıma yerleştirdim ve yayımda gerdim. Hedefe kitlenmiştim ki üzerimde hissettiğim elle neye uğradığımı şaşırdım. O sırada Aaron, "Biraz daha dik durman gerek," dediğinde okumu yaydan fırlatmış bulundum. Ok hedef tahtasının kenarına saplandığında ağzımdan bir 'of' çıktı. Hızla bakışlarımı Aaron'a çevirdim ve 'yaptığını beğendin mi?' bakışı attım. Bana tekrar sıtrtarak iki elini havaya kaldırdı ve, "Bu kadar etkileneceğini tahmin edemezdim, Mia. Benim suçum değil..." önüme geçerek konuşmaya devam etti, "Tamamen senin dikkatsizliğindi." sözü bittiğinde hala sırıtıyordu. Hefe odaklandığında kaşlarımı çattım ve bende ona bir oyun oynadım. Ensesinden başlayarak sırt kısmının ortasına doğru parmağı aşağıya doğru kaydırdım ve, "Sen de fazla dik durmuşsun." dedim alaya alarak. Oku fırlattıktan sonra bir hızla arkasını döndü ve bana yaklaşarak gözlerini gözlerime dikti.

KORUYUCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin