Bölüm 43🌑

203 22 34
                                    

Ağır hareketlerle, hiçbir sorun yokmuş gibi attan indim. Atın eğerini tutarak yönümü Alden'a döndüğümde göz göze geldik. Alden, yine duygu barındırmayan, ne düşündüğü ne hissettiği belli olamayan yüz ifadesiyle bana bakıyordu.

Kapıya doğru eğitmenlerden biri gelerek, "Koruyucu Mia! Bu saatte atın dışarıda ne işi var? " Dediğinde bakışlarımı egitmenden alıp tekrar Aldan'a çevirdim, "Lord Wilson!" Dedim ve ekledim "Verdiğiniz görevi başarıyla yerine getirdim." Derken yavaş adımlarla ona yaklaşıyordum. Eğitmen bir Ald3n'a bir bana baktı ve boğazını temizleyerek "Görevlerde atı çıkarırken bana haber vermelisin. Bundan sonra buna dikkat et koruyucu Mia." Diyerek atı götürmeye başladığında ben de Alden'ın tam karşısında durmuştum.

Alden konuşmuyor, tepki vermiyor, imada bulunmuyordu. Ama emin olduğum bir şey varsa o da Alden kesinlikle ne yaptığımı biliyordu. "Bazen gerçekleri öğrenmek ileriye doğru yürümeni zorlaştırabilir fakat bazı gerçekler ögrenilmek zorunda Wilson. Bu her zaman kendinle ilgili olmasa da yanında yürüyenlerin kimler olduğu konusunda önemlidir."

"Gördüğün şey baktığın şey olmadığı gibi her bilgi de içinde derin anlamlar saklar. Asla kimsenin aslında kim olduğunu bilemezsin Mia. Öğrenmek seçim yapmak için yeterli değildir."

Söylediğinde haklıydı fakat seçim yapmak kesinlikle öğrenmekle başlardı. Bilmek, keşfetmek, tanımak... Her şeyden önemlisi güven duymak. Açıkçası Alden'a güvenim tamamen sarsılmamıştı ona hâlâ güveniyordum. Bildiğim şeyse onun derinlerine inmem imkansızdı. Ve derin olan her şey tehlikeli olurdu.

"Akademinin ortasında dikilmiş sohbet etmemiz dikkat çekebilir Lord Wilson. Konuşmamıza odanda devam etmemize ne dersin."

* * * * *

Damarları belirginleşmiş elleri bardağa uzandı ve bir yudumda koca bardak suyu yuttu. Bardağı sehpanın üzerine sert sayılabilecek şekilde koymuştu. Ama eminim bunun farkında bile değildi. Belirsizliğin getirdiği sancıyı çektiği ortadaydı. Alden belirsizlikten hoşlanmazdı. Gri gözleri beni bulduğunda sinirle dişlerini sıkarak gülümsedi. Başını olumsuz manada sallayarak bakışlarını arkamda bulunan duvara dikerek, "Tanrı aşkına Mia! Bunu yapmayı tam olarak ne zaman plânladın." Deyip bana baktı ve "Akademinden kaçıp, kendini tehlikeye atma pahasına merak ettiklerini ben sana anlatabilirdim." Dedi, ellerini hareket ettirerek.

Sakin tavrımı bozmayarak, "O halde neden herkese pejoxe olduğumu söylerken ya da Ogis şehrinden geldiğimi söylerken bana ardındaki gerçekleri anlatmadın?" Dediğimde sesizce arkasına yaşlanıp, gözlerini kıstı.

"Ardındaki gerçeği zaten biliyorsun. Seni kimsenin bulmasını istemiyorum." Dedi.

"Ama benim kendimi bulmaya ihtiyacım var Wilson." Dediğimde bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı fakat geri kapattı. "Hem birtakım yaşanmışlıkları öğrenip senden sonra dinlemenin daha doğru olacağını düşündüm."

"Bana güvenmiyor musun?" Dedi

Sorusuna cevap vermeyerek, "Sonuçta her bilgiye herkes kendi gerçeklerini katıyor. Her zaman bir başka kişiden tasdik almak daha sağlam oluyor. Kimse objektif olamıyor. Bu nedenle bir de senden dinleyeceğim Wilson." Dedim ve ben de arkama yaslanarak devam ettim, "Öğrendiklerimi sindirmem zaman alacak. Bunun için de kendimle başbaşa kalmam gerekecek fakat şunu söylemeliyim ki neden bana sinirlendiklerinde 'kızıl şeytan' denildiğini, dış görünüşümün neden bu kadar dikkat çektiğini şimdi daha iyi anlamış oldum. Peki, her şeyin sonunda, Pejoxe olarak bilinmek beni koruyabilecek mi?"

Alden, gözlerini kapatıp bir süre durdu, durdu. Sonra öne doğru eğilerek ellerini birbirine bağladı. "Pejoxeler dış görünüş olarak Tyewlere çok benzer. Hatta bir zamanlar Tyewlerle karıştırılarak çok sayıda saldırıya mâruz kalmışlardır. Ancak tyewlerin soyu bitirildiğinde rahatça yaşama imkanı bulabildiler." Dediğinde sinirle gülümsedim ve kendimi tutamayarak, "Vorcxlara minnettarız!"deyiverdim.

KORUYUCUWhere stories live. Discover now