Bölüm 11🌒

1.5K 202 101
                                    

Siyah geceyi aydınlatan ay ışığı altında dahi seçilemeyen bu karartı, midemin bulanmasına sebep olmuştu. Yaşadığım endişe ve korku tüm bedenimi sararken bu kez ne ile karşılaşacağımı hesap etmeye çalışıyordum.

Başımı hafif çevirerek Aaron'a baktım. Ciddi ve sakin görüntüsünün ardında daha fazlası vardı. Ne kadar tecrübeli olursa olsun gözlerindeki endişe ve korkuyu görebiliyordum. Sonuçta hiçbirimiz ölümsüz değildik.

Başımı karşıda duran o karartıya tekrar çevirdiğimde gözlerimi kısarak bakmaya başladım. Bize çok uzak değildi fakat bu mesafeden seçmek zordu. Birde buna neredeyse boynumuza gelen otları eklersek görüşümüz net değildi.

"Sen burada bekle. Ben yavaşça ona yaklaşmayı deneyeceğim." dedi fısıldayarak.

Aynı seviyede ses tonuyla cevap verdim, "Tabi ki burada beklemeyeceğim. Bende geliyorum."

"Tehlikeli olabilir. Sana zarar gelsin istemem." dedi.

"Kendimi koruyabilirim. Ben de bir koruyucuyum ve senin aldığın eğitimleri bende aldım."

"Evet, lakin silahlarımızı almadığımızı hatırlatırım. Üstelik senin hançerin yok."

Hay aksi! Doğru söylüyordu. Benim bir hançerim yoktu. Ama burada öylece onun ne olduğunu bilmediğimiz şeye tek başına saldırmasını beklemem doğru olmazdı.

"O halde ben onun dikkatini dağıtırken sen saldırıya geç." dedim.

"İnatçısın Mia. Hem shadowlar tahmininden daha hızlıdır. Sen onun dikkatini dağıtamadan ölmüş olursun."

"Shadow mu? Onun ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Hem-" sözümü tamamlamamıştım ama Aaron çoktan ayaklanıp, yanımdan geçerek, ağır ağır ilerlemeye başladı.

"Sözümü bitirseydim en azından," diye mırıldandım. Sinir olmuş halde bir süre bekledikten sonra, peşinden ilerlemeye başladım.

Burada beklemeyecektim. Aaron shadow olabileceğini düşünsede benim içime sinmeyen bir şeyler vardı. Karartıya yaklaştıkça görüntü netleşiyordu ama hala ne olduğu konusunda bir fikrim yoktu çünkü üzerindeki kapüşonlu, siyah pelirini onu tanımlamama engel oluyordu.

Bir an duraksadım, "Yoksa?" diye kendi kendime mırıldanırken, Aaron'a baktım; ona yaklaşmak üzereydi.

Hemem peşinden ilerlememe rağmen aradaki mesafeyi açmıştı.
Bulunduğum yerde doğruldum, eğer ses yapmazsak bizi görmesi zordu. Eğilerek yürüdüğüm için sırtıma ağrılar girmişti, yinede adımlarımı hızlandırarak Aaron'a yetişmeye çalıştım. Aklıma gelen doğruysa başı dertte olabilirdi. Yani... En azından sonuçları kötü olabilirdi.

Ona seslenemiyordum çünkü bu dikkati üzerimize çekerdi fakat yetişmekte zor gibiydi, bu çocuk gerçekten çok hızlı. Hançerini çıkardığını görünce daha da hızlandım fakat yaptığım heyecan, ayağımın bir çalıya takılmasına ve yeri boylamama sebep oldu.

Çığlık atmamak için dişlerimi sıkıp, dudaklarımı birbirine bastırdım. Sert düşmüştüm ve canım yanmıştı. Her yer taş, topraktı, diken ve çalılarda vardı çünkü fark edilmemek için çalıların arasına girmiştik.

Bulunduğum yerde oturur pozisyona geçerek ayağımı takıldığı yerden kurtardım. Ellerimin içine baktığımda küçük taşlar içine batmış ve kanatmıştı. Üfleyerek elime saplanan taşları çıkardıktan sonra birden doğruldum; ani hareketim canımı acıtmıştı. Oyalanacak vaktim yoktu, bu yüzden hafif topallayarak tekrar harekete geçtim.

Ona yaklaşır gibi olduğumda, "Aaron..." diye birkaç kez fısıltıya yakın seslendim.

Hayır... Beni duymuyor. O şeye çok odaklanmış...

KORUYUCUWhere stories live. Discover now