Bölüm 34🌘

286 31 45
                                    

Bazı okurlarımın oy verme özelliklerinin olmadığını görüyorum fakat oy verip yorum yapmazsanız ciddi manada yazma motivasyonum düşüyor haberiniz olsun :(

Güneş çoktan batmış yerini Ay'a bırakmıştı. Gecenin zifiri zamanında Jasper Akademisine varmıştık ama gerçek manada bitkin düşmüş, her yerime ağrılar girmişti. Dik durmak için verdiğim çaba omuzlarımın kendiliğinden düşmesiyle boşa gidiyordu. Alden atını açılan demir kapıdan hareket ettirdiğinde varmış olduğumuza sevinmemi engellemeyecektim. Akedeminin içine doğru girdiğimizde, "Tanrıya şükür!" Demeden edemedim. Bizim girişimizle aynı anda eğitmen olduğunu düşündüğüm biri yanımıza gelerek atın eğerinden tutup başını okşadı. Bu sırada ben ve Alden attan iniyorduk. "Hoş geldiniz Lord Wilson. Ve bayan..." bana sorarcasına baktığında, "Koruyucu Mia." Diye cevapladım.

Bana bakıp, "Pekala koruyucu Mia." diyerek Alden'a dönerek,"Efendim, akademiye doğru buyurun. Orada Eğitmen Silvia sizi bekliyor." dedi, atı çekiştirip götürürken. Bir eliylede bize kapıya doğru işaret ediyordu.

Akademiye yürüyüp yaklaştığımızda gördüğüm bizim akademimizle benzer olduğuydu. Evet, ufak farklılıklar vardı ama genel manada aynı yapıya sahipti. Mesela şu an çıkmış olduğumuz merdivenler adeta jasper taşının kırmızısını simgelercesine kırmızı mermerden yapılmıştı. Pasparlak zemin biz kapıya varana kadar estetiğini kaybetmiyordu. Büyük gösterişli kapıda rölyef işlemeli kalkan motifi bulunuyordu. Ortadan açılan kapının tam ortasında bulunan bu işlemenin etrafında altın şeritler vardı.

Kapı içeriye doğru açılır açılmaz aynı hızda duraksamadan akademinin holüne doğru yürüdük. Holde bizim akademimizde bulunan ve tavana kadar uzanan devasa sütunlar vardı. Sütunların gövdeleri çizgi çizgi tırtıklıydı. Tavanda bitiminde bulunan başlikta baklava deseni işlenmiş, aþin yaldızlıydı. Sütunların üzerine oturtuldugu kaidelerde krem rengiydi. Kaidenin üst kısmında aynı parıltılara sabip, yaldızlı, bilezik kısmı vardı.

Gözüm sağımızda bulunan ve asağıya doğru inen merdivenlerden henüz çıkan Silvia ve Aaron'a kaydı. Koşar adımlarla yanımıza gelen Silvia yanımıza durduğunda bir elini telaşla Alden'ın koluna dokundurarak, "Alden, hoş geldiniz. Her şey yolunda öyle değil mi?" Alden 'sorun yok' manada başını sallarken, "Herkes toplandı mı?"diye sordu.

Silvia bana kisa bir bakış attıktan sonra Alden'a dönerek,"Evet geldiğimde tüm liderle birlikte konuşuyorduk. Bu süreçte seni bekledik. Senin söyleyeceklerin ve liderlerin katkılarıyla kararlar alacağız." Dedi. Konuşurken ellerini hareket ettiriyordu.

Alden bana dönerek diğerlerinin duyamayacağı şekilde, "Gitmem gerek. Ama endişelenme orada olan gelişmelerden seni haberdar edeceğim."dedi. Bunu gelmeden önce konuşmuştuk. Benim toplantıya girmem imkansızdı.
Üstelik gecenin bu saatinde bile toplantı yapmak zorunda olmaları Alden için talihsizlikti, bence. Şu an o toplantıda olmadığım için memnundum. Onun görüşmesi bittikten sonra biz tekrar bir görüşme yapacaktık. Ben, Alden, Aaron ve Silvia. Dördümüzün olduğu bir görüşme.

Silvia ve Alden tahminimin aksine aşağıya değil solda bulunan merdivenlerden yukarıya çıkarak gözden kayboldular. Tüm bu süre icerisinde sessiz olan Aaron, "Yorgun olmalısın," dediğinde bakışlarımı ona çevirdim, "Sana kalacağın yeri göstereyim." Deyip aşağıya inen merdivenlere dönüp buyur ederek işaret etti. Yorgun ve bulanık zihnime onun gittiği yere doğru takip ettim. Aşağıya indikçe aydınlığını kaybeden yerde odağımı bozmamamı merdivenlerin bir cam gibi parıldayan yüzeyleri sağlıyordu. Merdivenleri inince sağa ve sola giden, iki girişli hol bizi karşıladı. Aaron sağ tarafa doğru gittiğinde sessizce onu takip ediyordum. Birkaç kapıyı geçtiğimizde tahta, üzerine demir çakılmış, üstü kısmı yarım oval kapının önünde durarak, yavaşça açtı."Burada kalacaksın. Dinlendikten sonra görüşürüz."dedikten sonra yanımdan uzaklaştı.

KORUYUCUWhere stories live. Discover now