Bölüm 33🌗

287 22 26
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutma sevgili okurum.

Yemyeşil kocaman bir vadiye gelmiştik. Geçen sürede yolculuğumuz vadiye kadar hızlı geçmişti ve bir kez olsun dinlenmek adına mola vermemiştik. Bir an önce gitmemiz önemliydi ama aralıksız da devam edemezdik. Alden geceyi geçirebilmemiz için uygun bir yer ayarlamıştı. Mola icin durduğumuz yerde bulan akarsuda yüzümüzü yıkayarak az da olsa yorgunluğu üzerimizden atmaya çalışarak kendimize gelmeye çalıştık.

Alden, geçen sefer yaşadığım olaydan ötürü yakacak çalıları toplamaya kendi gitmiş benim bir kayanın kenarına oturmamı isteyerek beklememi söylemisti. Kendince yaptığı korumasını hoş görüyle karşılıyordum lakin, hadi ama! Burada otururken tam manasıyla güvende olduğumu kim söyleyebilirdi. Elbette her an her şey başımıza gelebilirdi. Bu yüzden bende her zamanki gibi arkamı kollamayı ihmal etmiyordum.

Bir çatırtı duyduğumda hızla arkamı dönerek yerimde doğruldum. Elinde kollarının arasına aldığı çalılar vardı. "Benim endişelenme." Derken elindekileri önce getirdiklerinin yanına bıraktı. Üzerini çıptıktan sonra yanıma geldi. Eline aldığı uzun odun parçasıyla ateşi karıştırdığından küçük kıvılcımlar hava uçuşup yok oluyorlardı. Göz ucuyla bana baktığında sırıttı."Aferin Koruyucu Mia. Aldığın eğitimlerin hakkını veriyorsun. Her zaman uyanık ve tetikte olmalısın." Dedi.

Dudaklarımı yalayıp cevap verdim."Şu sırıtışın söylediklerini ciddiye almamı engelliyor." Söylediklerimle şırıtısı daha fazla arttı. Elindekini bırakıp arkasındaki taşa yaşlanarak ayaklarını ateşin yanına doğru uzattı. "Aah. İnanın majesteleri sizinle dalga geçme cüretini hayatta göstermem." Dedi.

Tanrım! Hala sırıtıyordu.

"Ama majestelerinin yanında bu kadar pervasız bir şekilde oturabiliyorsun. Dedim gözlerimle uzattığı ayağına işaret ederken. Bir yandan da omuzlarımı silkelemiştim. Söylediklerim kaşlarının alayla yukarıya kalkmasına sebep oldu. Mimiklerinden anladığım buydu. Konuşmadan bana bakmayı sürdürdüğünde bende bakışlarımı kaçırmamıştım. Fakat bu göz teması karnımda hareketlenmelere sebep oluyordu. Tüm vücudumun anın etkisiyle hoş bir uyuşmaya bıraktı. Onun bendeki Bakışları derinleştiğinde bu kez huzursuzlanarak gözlerimi ondan kaçırdım. Umursamaz tavır takınarak, az önceki hissettiklerimi yok sayıp, Bende bağdaş yaptığım ayağımı çözerek onun gibi uzattım. Ellerimi arkaya doğru koyarak oturuşumu destekleyip başımı gökyüzüne çevirip yeni yeni çıkmaya başlayan yıldızları izledim. Hepsi parlak ve ışıltılıydı. Ama beni rahatsız eden durum bu gösterişlerinin altında hepsi yalnızdı. İnci tanesi gibi dizilen bu yıldızların hepsi birinden uzaklardı. Biz onları bu kadar hayranlıkla izlerken acaba onlar kendi durumlarıdan mutluluk duyuyorlar mıydı?

"Ne düşünüyorsun Mia?" Alden'ın sorusuyla başımı ona çevirdim. "Yıldızlar..." dedim tekrar gökyüzüne bakarken, "Sence yalnız olmak onların hoşuna gidiyor mudur? O ışıltılı gözüken yaşamlarının altında mutlular mıdır? Yoksa sadece normal mi olmak isterlerdi? Sonuçta yıldız olmak onların seçimi degildi." Dedim.

Alden başını yıldızlara çevirdi, "Bazı başlangıçlar hatta sonlar tamamen kişinin kendi elinde değildir Mia. Belki yıldız olmak da onların seçimi değildi ama bulundukları durumdan şikayetçi olduklarını düşünmüyorum. Ayrıca ben, senin söylediğinin aksine yıldızların yalnız olmadıklarını düşünüyorum. çünkü görünürde tek tek bulunsalar bile, bak! Hepsinden ne kadar fazla var. Hem tüm bu yıldızların bir amacı var; O da Kendilerinden daha ışıltılı ve parlak olan yıldıza hizmet etmek. Asıl yıldızı atlamamalısın." Tam kutup yıldızını mı atlıyorum diyecektim ki, "Güneşi!" dedi heyecanla. Beklemediğim cevapla açılan ağzımı kapattığımda devam etti. "Ve gerçekte yalnız olan güneştir Mia. Fakat yalnızlık da düşündüğünün aksine gücün eş anlamlısıdır. Gökyüzündeki Güneş tüm bu yıldızların efendisidir. Onların en güçlüsü ve en kudretlisidir. Onun ışığı hepsine boyun eğdirir. Yıldızlar parlaklığını güneşten alır. Geceleri evrene yol gösteren onlardır. Işıgını esirgediği yıldızsa sönerek ölür. Aslında yıldızlar Güneşe muhtaçtır. Bizlerde de bu böyledir. Ulaşılmaz olursan yalnız olmayı göze almalısın Mia. Örneğin bu ateşe bir bak. Ateş, güneşin evrendekilere armağanıdır. Bu da büyüklüğü kadar bizi ısıtıyor. Her şeyden önce yolumuzu aydınlatıyor. Halbuki güneşe kıyasla çok küçük. Hem yıldızlara gelirsek, belki de yıldız olmayı onlar seçmiştir. Çünkü herkes güneş olamaz Mia. Yıldız olmak en kolayıdır..." Derin bir nefes alarak devam etti, " Bizlerde de bu böyledir. Gördüğün herkes birer yıldız ve bir amaca hizmet ediyor. Yani güneşe..." gri parlak gözleri bana döndüğünde "Bizlerin Güneşi de sensin Mia."

KORUYUCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin