Bölüm 12🌓

1.6K 191 142
                                    

Sevgili okuyucum; gecikmeyi uzun bir bölümle telafi ettim.

Keyifli okumalar.

Buraya geleli iki gün olmuştu ama hala Shadowlar kendilerini göstermemişti. Bu durum şimdilik işime geliyordu çünkü içimi saran isteksizlik tüm motivasyonumu yok ediyordu.

Hava kararmak üzereydi, bizde evinde kaldığımız Bayan Ava'nın bize hazırladığı yemekten yemek için aşağıya inmiştik. Bayan Ava oturmamızı söylediğinde yemek masasına doğru gittik ve bizlere ayrılan sandalyelere yerleştik. Sandalyemi evin küçük oğlu Noah'a çok yaklaştırdığım için, kısa bir 'geri çekil' bakışı aldıktan sonra gülümseyerek yana kaydırdım. Nihayet yerleşmiştik.

Yemek yediğimiz yer evin salonuydu ve en büyük kullanım alanıydı. Üst katta üç oda bulunuyordu ama onlar küçüktü, burası odalara göre ferah ve iç açıcıydı.

Yemek masası, orta büyüklükteydi ve giriş kapısının sağına gelen taş duvarın yanında duruyordu. Sol tarafta ocak olarak kullanılan şömine bulunuyordu. Şömineden eve yayılan ateşin sıcaklığı, tüm odaya yayılarak, içeride rahat bir hava oluşturuyordu.

Bizim yan tarafımızda kalan duvarın yarısına kadar uzanan, ağaçtan yapılmış ve alt kapaklarına çiçek motifler işlenmiş iki kapaklı dolap bulunuyordu. Sanırım içerisine yemek yaparken lazım olacak malzemeler konulmuştu.

Yazın soğutucu sorunu yaşadıkları için, genellikle bozulacak ürünleri kurutarak tüketmeyi tercih ediyorlardı. Bayan Ava'nın anlattığına göre, her evin altına, yiyeceklerini saklayabilecekleri bodrum odalar yaptıklarını söylemişti.

Şöminenin öbür yanında, ağaçtan yapılmış, karşılıklı ahşap koltuklar vardı ve üzerlerine krem rengi büyük, sert minder yerleştirilmişti. Koltukların köşesinde kalan boş kısımda, tavandan sarkıtılmış, hasır iple örülmüş, üçlü çiçeklik asılıydı. Oda sade ve hoştu. Fazla eşya yoktu, sadece ihtiyaç duyulacak malzemeler vardı.

Gördüğüm kadarıyla Bayan Ava düzenli ve temiz bir kadındı. Erkenden kalkıp evin işlerini bitirdikten sonra, bazı komşularının bahçesine gidip, evin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışıyordu. İki çocuğunu da yalnız başına yetiştiriyordu.

Görünüşte hassas, kibar bir kadındı ve narin bir yapıya sahipti. Beline kadar uzanan sarı saçlara, cam gibi parlayan canlı, mavi gözlere sahipti. Kendiliğinden kırmızı yanakları beyaz tenine yakışıyor, onu, olduğundan daha güzel bir görünüme sokuyordu. Orta boylu ve zayıftı. Eşi gittiğinden beri evin tüm sorumluluğunu kendinin yüklendiğini söylemişti. Eşinin nereye gittiğini bilmiyorduk çünkü onun bahsi açıldığında ağlıyor, uzak diyarlara dalıyordu. Bizde onun hakkında bir daha soru sormamıştık.

Gözlerimi tabağıma çevirerek son lokmamıda ağzıma attım. Tabağımdaki İkramları büyük bir iştah ve mutlulukla mideme indiriyordum. Yaptığı yemekler gerçekten lezzetliydi.

Benim yanımda evin küçük oğlu Noah oturuyordu. Ablası tam karşımdaydı, onun yanında da Koruyucu Mary vardı. Masanın başındaki sandalye Bayan Ava'ya aitti fakat bize hizmet etmekten yerine bir türlü oturamamıştı. Biz böyle bir hizmeti kabul etmeyip, kendimiz yapabileceğimizi söylesekte kabul etmemişti.

"Teşekkürler. Daha fazla yemeyeceğim." ben bunları söylerken Bayan Ava hala tabağıma bir şeyler bırakıyordu.

"Sizler güçlü olmalısınız." deyip, Koruyucu Mary'e yöneldi.

Bu sırada kardeşle ablanın atışması üzerine bakışlarımı onlara çevirdim. Aynı anda ortada duran ete uzanmışlardı ve kendi aralarında olulturdukları rekabetle, eti çekiştiriyorlardı. Vazgeçecek gibi de seğillerdi. Bunun üzerine Koruyucu Mary kıkırdamaya başladı.

KORUYUCUWhere stories live. Discover now