Bölüm 7🌖

2.2K 257 384
                                    

Güneş tüm ihtişamıyla doğmuş, ışıkları odama süzlüyordu. Gözlerimi yavaşça aralayıp, kendime gelene kadar tavanı izledikten sonra yatakta doğrulup, kollarımı açarak gerindim.

Bugün yeni yaşantımın ilk günüydü. Bu yüzden kendimi gergin hissediyordum. Gece, Wilson'nın anlatıklarını düşünerek uyumuştum. Bu son süreçte hayatım o kadar tuhaf geçmişti ki, kendimi toparlamam zaman alacaktı. 'Ben bir prensestim'. Bu düşünceyle kendime gülümsedim. 'Prenses Mia, geleceğin kraliçesi'. Ah, düşüncesi bile bana saçma gelirken, nasıl ciddi olabilirim ki?

Yeni bir güne başlamanın getirdiği heyecanla yatağımdan kalktım ama elimi yüzümü yıkamam gerekti. Off... Burayla ilgili hiçbir şey bilmiyordum ve bu beni geriyordu. Yüzümü ovuşturup, ellerimi yavaşca boynuma getirdim. Ne yapayım? Düşüncesiyle etrafıma bakarken,
odamın içinde bir kapı fark ettim. Daha önce görüp görmediğimi zihnimde sorguladım ama böyle bir şey hatırlamıyordum. Zaten o gün çok telaşlıydım fark etmemiş olmam normaldi. Kapıyı yavaşça araladım ve içeriye baktım. Burası banyoydu. Demek herkesin kendisine ait bir banyosu vardı, süperdi.

İçeriye adımımı attım ve dikkatle incelemeye başladım. Her yer mermerden yapılmıştı. Musluğun alt tarafında yerle birleşik, yüksekliği dizlerime kadar uzanan bir lavabo bulunuyordu. Küçük bir oturma yeri ve üzerinde bir tas vardı.
Yavaş adımlarla lavaboya yürüdüm ve musluğa uzanıp açtım. Akan suyu yüzüme birkaç kez çarpıp, musluğu kağattım.

Odama geri geldim ve elbise dolabına yöneldim, içerisinden akademinin kıyafetlerini alıp, üzerime giydikten sonra aynaya bakarak saçlarımı yukarıdan atkuyruğu bağladım. Aynada son bakışlarımı yapıyordum ki kapımın birden açılmasıyla yerimde sıçradım. Gelenin kim olduğuna bakmak için başımı o tarafa hızla çevirdim ve gördüğüm kişi karşısında gözlerimi devirdim,

"Hiçbir zaman kapıyı çalmayacaksın değil mi?" dedim, aynada kendime bakmaya devam ederek.

Ses vermeyince vücudumu tamamen kapıya çevirdim;

"Ne-" konuşmamla bana koşarak sarılması bir oldu. Dengemi kaybedip yere düşmeden kendimi son anda toparladım.

Sırtına hafif dokunuşlarla vururken,
"Hey! Bu samimiyyeti neye borçluyum. Ne oluyor? " dedim.

Yavaşça kollarını üzerimden çekti ve bana yaşarmış gözleriyle bakarak,

"Senin için çok endişelendim. Sana bir şey olacak diye çok korktum Mia." Birkaç damla gözlerinden dökülürken devam etti, "Nasıl bu kadar dikkatsiz olursun? Reflekslerin kuvvetlidir, odaklanmakta ve ok atmakta çok iyisin. Hala anlamıyorum. Sakın bir daha böyle bir hata yapma."

"Tamam. Tabii Bianca. İşlerde bu şekilde oluyordu zaten. Hem ayrıca benim dikkatsizliğim değildi. Hepsi o çocuğun yüzünden. Beni resmen vegmollere yem etti. Az daha ölecektim." Konuşurlen kaşlarım çatılmıştı ve yüzümün buruştuğunu hissettim.

"Kendinden başka kimseye güvenme Mia. Birileri senin için canını feda edebilirken, bir başkası seni bile bile ölüme gönderebilir. Eğitimlerin en zor kısmı da bu zaten. "

Derin nefes alarak Bianca'ya yaklaştım. Ellerimle gözyaşlarını sildim, "Hadi, artık ağlamayı bırak. Bundan sonra daha dikkatli olacağıma ve kimseye güvenmeyeceğime söz veriyorum. Tamam mı?" dedim ve son kez birbirimize sarılıp odadan çıktık.

Merdivenlerden diğer öğrencilerle birlikte inerken giriş holüne geldik.
Ben Bianca'yı takip ediyordum. Sonuçta nereye gideceğimizi o biliyordu. Giriş holünden öbür merdivenlere yöneldik çünkü merdivenler çift yönlüydü. Biz hızla çıkarken etraf daha da kalabalıklaşmaya başlıyordu.

KORUYUCUWhere stories live. Discover now