❦ Tutku Meyvesi | 24/2

22.3K 1.1K 128
                                    

-24/2-

Doktorun söyledikleri üzerine gözleri parlamıştı. Hâlâ inanamıyordu Yağız, baba oluyordu. Baba olmak... Uzun yıllardır içten içe istediği bir şeydi. Bir çocuğun ona baba demesi, kendi canından bir çocuğunun olması... Eskiden bu kadarı bile ona yeterdi. Ancak Allah daha fazlasını vermişti ona. Sevdiği kadından bir bebek. Ondan bir parçaya sahip olacaktı. Adam "Şükürler olsun, şükürler olsun!" diye sayıklarken uzanıp Nağme'ye sarıldı sevinçle. O an nasıl göründüğünün ya da fazla coşkusuyla gülünç olup olmadığının hiçbir önemi yoktu, bu umurunda bile değildi. Yıllardır beklediği gün gelip çatmıştı işte. Duyduklarından beri içindeki coşku hiç dinmiyordu. Şuan belki de dünyanın en mutlu adamıydı.

Nağme ise Yağız'ın mutluluğuyla mutlu olmaya ve ona eşlik etmeye çalışsa da korkularından kendini alamıyordu. Hiçbir şey normal gelişmemişti onların hikâyesinde. Sevdiği adamla evlenip ondan çocuk sahibi olmamıştı mesela. Onun bir görevi vardı ilk etapta. Bu bir anlaşma olarak başlamıştı. Nefret gibi bir önyargıyla baktığı bir adamla anlaşmaya oturmuş, yatağa girmişti. Onun evliliğini kurtarmak için, karısının annelik edeceği bir çocuk doğurmak içindi her şey. Kendisine gelince... O sadece babasını kurtarmak için girmişti bu tuhaf ve sancılı anlaşmaya. Şimdiyse her şey değişmişti. Nefret ettiği o adama karşı güçlü duygular hissediyordu. Dahası, bebeğinden ayrılma ihtimali hâlâ ortadan kalkmış değildi. O ise annelik duygusuna eskisi kadar yabancı değildi. Şimdiden anaç duyguları ve bebeğinden ayrı kalma korkusu onu esir almıştı. Ya onu kaybederse? Ya ondan ayrılırsa? Daha kucağına bile almadan bu korkular içini kemirmeye başlamıştı bile.

Hastaneden çıkarlarken Yağız kolunu kadının beline sarmış, çenesini onun başına dayamıştı ve tebessüm ediyordu. Bu mutluluğu yaşamak için kaç takvim yaprağı koparmış, kaç mevsimi geride bırakmış, kaç yılı geçirmişti. Şimdi dönüp baktığında her şeyin tam zamanında olduğunu idrak ediyordu. İnsan ne kadar acele ederse etsin, ne kadar sabırsızlanırsa sabırsızlansın istediği şey için en doğru zamanı yine Allah tayin ediyordu. Akışa güvenmeleri gerektiğini yeni yeni anlıyordu. Belki yıllardır beklediği şey, istediği bebek karısı Aylin'den olsaydı şimdi ayrılmak istediklerinde her şey daha da karmaşık bir hâl alabilirdi. O yüzden geç oldu ama en iyisi oldu demekten kendini alıkoyamıyordu.

Arabaya bindiklerinde genç adam, Nağme'nin durgunluğunun farkındaydı. Korkularını da az çok anlayabiliyordu ancak bunları aşabilmesi için zamana ihtiyacı olduğunu bildiğinden ötürü ona baskı kurmak istemiyordu. Her kadın böyle bir durumda korkardı. Arabayı çalıştırmadan önce kadına dönüp baş ve işaret parmağıyla çenesini kavradı, onunla göz göze geldi. Hâlâ gözlerini kaçırmaya çalışan kıza aralıksız bakıyordu. "Bana bak lütfen."

Dönüp adamın gözlerine baktığında paramparça olmaktan korktuğu için yavaş yavaş kaldırdı başını. "Yağız, ben..."

"Hiçbir şey söylemene gerek yok. Korkularını anlıyorum Nağme, paylaşıyorum. Ama lütfen bunu içselleştirme. Bu geçici bir süreç. İlerisi için ikimiz de bir şey söyleyemeyiz elbette ama şimdi bu mutluluğu benimle paylaşmayı dene. Henüz ortada bir şey yokken gerçekleşmemiş şeyler için kendini hırpalaman anlamsız değil mi?"

"Yağız, bunu anlamanı beklemiyorum. Gerçekten. Anne değilsin. Bunun için sana da kızmıyorum ama lütfen bu konuyu bir süreliğine kapatalım. Ben de yeni düzene alışmaya çalışayım."

Sadece başını sallamakla yetindi adam. Haklıydı. O bir kadın değildi, anne olamazdı. Onun hissiyatını tahmin edebilirdi ama anlayamazdı.

Yol boyunca sessiz kalmışlardı. Çiftlik evine geldiklerinde Yağız hâlâ çok mutlu, neşeliydi. Sadece aynı mutluluğu Nağme'nin de paylaşmasını isterdi. Bunun da zamanla çözülebilecek bir şey olduğuna inanıyordu. Odaya çıkıp küçük bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra salonda yalnız başına oturup dalgınca camdan dışarıyı seyreden Nağme'nin yanına geldi. "Hazırlan, akşama misafirlerimiz var."

Tutku Meyvesi | Taşıyıcı Anne Serisi 1 ღBİTTİღWhere stories live. Discover now