❦ Tutku Meyvesi | SON SÖZ

20.3K 943 124
                                    

SON SÖZ

Genç kadın penceresinin dibine konan kuş cıvıltılarına karışmış çocuk sesi eşliğinde gözlerini aralarken dudakları istemsizce tebessüm etti. Yatakta doğrulduğunda yanındaki boşluğun sebebini anlamak güç değildi. Bahçede oğlunun şakımalarına eşlik eden adamın sesi her şeyi açıklıyordu. Yataktan yavaşça kalktı ve kısa bir duşun ardından üzerine bej rengi üstünü pastel tonlarda çiçeklerin süslediği ince sayılabilecek bir elbise giydi.

Merdivenlerden inerken onu uyutmayan bu tatlı gürültünün kaynağına doğru yürüdü. Evlerinin bahçelerindeki masada kurulmuş mükellef bir kahvaltı onu bekliyordu. İğneleyici bir ses tonuyla tebessüm ederek "Baba oğul sabah sabah formunuzdasınız maşallah." dedi Nağme.

Elindeki tabağı masaya bırakan adam ise atik bir hareketle karısının sandalyesini çekerek rahat oturmasına yardımcı oldu. "Sana sürpriz bir kahvaltı hazırlayalım dedik ama Efe Bey'in çenesi durmak bilmedi." Oğluna dönerek göz kırptı.

Nağme ise gülüyordu. "Evet, pek de sürpriz olduğu söylenemez. Eminim sesiniz sokağın başından duyuluyordur." Bundan pek de şikayetçi sayılmazdı kadın. Bu mutlu ve coşkulu seslere çok yakında yenisi eklenecekti. Tam yedi aylık hamileydi ve bu kez bir kızları olacaktı. Genç kadının en büyük hayallerinden biriydi bir kızı olması.

Yağız bu haberi büyük bir coşkuyla karşılamıştı. Bir oğlu olmuştu ve bu hissi tatmıştı. Çok da mutluydu. Şimdiyse bir kızı olacağını öğrendiğinden beri içini tuhaf bir heyecan kaplamıştı. Acaba yapabilir miydi? İçinde tatlı bir korku ve heyecan vardı. Kız babası olmakla ilgili çok fazla şey duymuştu ve daha şimdiden ileride onu başka bir erkekle paylaşma hissi keyfini kaçırmayı başarıyordu. Karısının tabağına krep koyarken koşturmaya devam eden oğluna seslendi. "Efe! Hadi artık kahvaltı zamanı. Sonra yine oynarız."

Kocasının sözlerini doğrularken "Ellerini yıka da gel hadi." diye ekledi Nağme. "Çok terlememiştir inşallah."

"Merak etme, ben hallettim." Küçük çocuk koşturarak içeri girerken Yağız "Krebinden bir lokma al." sözüyle daha bir lokma bile ağzına atmamış karısına kahvaltıyı hatırlattı.

"Tamam Yağız, yerim ben. Hadi sen de otur."

"Tamam, otururum. Sen başla kahvaltına." Eşine çaktırmadan Efe'ye kaş göz işareti yaptıktan sonra masaya oturuverdi. Bu sırada telefonu çaldı ve önündeki krebi didikleyen Nağme'ye "Sonia arıyor, işle ilgili olabilir." diye açıklamada bulundu.

Yağız aramayı yanıtladığında zamanın ne kadar çabuk geçtiğini ve hayatında ne çok şey değiştiğini düşünüp durdu Nağme. Efe'ye hamileyken yaşadıklarını dün gibi hatırlıyordu. Ailesiyle arasındaki dargınlığı. Fakat zaman onlara cömert davranmıştı. Ailesiyle, en önemlisi de abisi Salim'le aralarındaki buzları eritmişti. Mutluydu. Her şey yoluna giriyordu. Yıllar geçtikçe Serra'nın da eski hırçınlığı pek kalmamıştı. Tabii bunlar öylece geçip gitmemişti, o zamanlar sebebini anlayamadığı Serra'nın olgunlaşma süreci uzun ve sancılı geçmişti. Öte yandan Sonia da istediği her şeyi elde etmişti. Şimdi şirketi Yağız'la ortak yönetiyorlardı. Babası Erdinç Bey şirketi tamamıyla Sonia'ya devretmişti. Nağme olayın iç yüzüne pek hâkim değildi ancak Yağız'ın söylediğine göre Sonia bir tilki kurnazlığıyla istediğini elde etmişti. Hep istediği gibi o büyük servette güç sahibi olmuştu. Kendince başta Erdinç Bey'in eşi olmakla birlikte onu hakir görenlere gücünü göstermişti. Herkes istediğine kavuşmuş ve mutlu görünüyordu. Ancak tüm bunların arasında en kazançlı çıkan hiç kuşkusuz kendisiydi. Zoraki bir anlaşmanın ona getirdikleri öyle büyüktü ki... Hayatının aşkını bulmuştu, ondan muhteşem bir oğlu olmuştu ve şimdi de kızları için isim arayışındaydılar. Hiç bu kadar mutlu olacağını düşünmemişti Nağme. Büyük aşkı onu ilgisiyle göklere çıkarıyordu. Küçük oğlu Efe'nin sevgisi ise paha biçilemezdi.

Tutku Meyvesi | Taşıyıcı Anne Serisi 1 ღBİTTİღWhere stories live. Discover now