❦ Tutku Meyvesi | 3/2

46.9K 1.6K 47
                                    

-3- / 2

Karşısındaki adamın direkt gözlerine bakmamak için etrafı süzüyordu Nağme. Buraya neden geldiğine dair en ufak bir fikri bile yoktu. Sadece onu bir kez daha reddetmenin ayıp olacağını düşündüğü için buradaydı. Ya da öyle sanıyordu. Buraya gelerek, bu davete icabet ederek doğru mu yoksa yanlış mı yapmıştı bilmiyordu.

Tuna ise genç kızın bu defa davetine olumlu yanıt vermesinden büyük memnuniyet duyuyor ve bunu gizlemiyordu. Aslında hiç ümidi yoktu başta. Hatta kızın kendisinden hoşlanmadığını düşünüyordu. Ancak bu buluşmanın gerçekleşmesi ufacık da olsa cılız bir umut yeşertmişti yüreğinde. Kim bilir, belki aradığı kadın karşısındaydı. Doğru kadın oydu. Buna emin olmak için çok erkendi, henüz yolun başında bile değildi. Ancak emin olmak için de karşısındaki kişiyi tanıması gerektiğinin farkındaydı. Bu yüzden dürüst bir biçimde niyetini açmaktan çekinmiyordu. Kendisiyle göz kontağı kurmaktan çekinen kızın yüzünde gezdirdi bakışlarını ve hiçbir girizgâh hazırlamaksızın konuya girdi. "Buraya seni neden çağırdığımı merak ediyorsun doğal olarak. Tüm sorularına yanıt olacağım." Nazik bir öksürükle boğazını temizledikten sonra derin bir nefes aldı. "Nağme, ben konuyu uzatmayı, eveleyip gevelemeyi sevmem. Zaten beceremem de. Bu yüzden sana açık olacağım. Tahmin edebileceğin gibi, sana karşı bazı duygular hissediyorum. Biliyorum, çok erken bulacaksın, hızlı ve ani oldu bunun da farkındayım. Ama beklemek benim için vakit kaybından başka bir şey olmayacaktı. Seni tanımak istiyorum. İlk günden beri beni etkiledin. Güçlü duruşun, konuşma tarzın, olgunluğun..."

Olayların bu kadar hızlı gelişeceğini tahmin etmeyen Nağme ise çok geç olmadan "Ama-" diyerek araya girmek istedi fakat anladığı kadarıyla adamın durmaya pek de niyeti yoktu.

"Lütfen, sözümü kesme. Zaten cesaretimi toplamam çok kolay olmadı." Genç kızın da kendisine boş olmadığını, duygularına karşılık vereceğini düşünmek istedi o an. Diğer türlüsü onu gerçekten üzecekti. "Eğer sen de bana karşı en ufak bir şey hissediyorsan... Yani tamam, henüz beni tanımadığın için benim kadar yoğun şeyler hissetmeni beklemiyorum ama en ufak bir his varsa bana karşı, bu duyguların adını koyalım mı birlikte? Tabi eğer sen de benimle aynı hisleri paylaşıyorsan."

Nağme biraz düşündü. Onu tanıdığı ilk anda ne kadar hoş biri olduğunu fark etmişti, aklından böyle bir düşünce geçmişti doğru. Ama ona karşı etkilenme, hoşlanma ve benzeri duygular hissetmemişti. Sıradan bir beğenmeydi onunkisi. Hoş adam, demişti yalnızca. Olayların buralara kadar geleceğini düşünmemişti. Hem hoşlansa bile ne değişecekti ki? Sağlıklı bir ilişki yaşayabilecek durumda değildi şuan. Başta kafası rahat değildi. Aklı karışıktı, zor bir hayatı vardı. Geçim sıkıntısıyla savaşırken babasının hastalığı onu yeterince düşündürüp yıpratıyordu. Tüm bunların arasında başını kaşıyacak vakti bile yokken bir ilişki yaşaması mümkün müydü? Bunları az çok Tuna'nın da biliyor olması gerekirdi aslında. Bazı şeylerin o da farkındaydı. Birbirilerinden farklı hayatlar yaşadıklarını, dolayısıyla dertlerinin boyutunun bile dağlar kadar farka sahip olduğunu görüyordu herhâlde. En azından görüyor olması gerektiğini düşünüyordu Nağme. Yine de tüm bunları Tuna'ya kibar bir dille anlatmayı deneyecekti. "Tuna bak, açıkçası önce şunu bilmelisin ki benim hiç de kolay bir hayatım yok. Tahmin edersin ki birden çok problemle başa çıkmam gerekiyor. Üstelik dert benimle bitmiyor. Yalnızca kendimi değil, ailemi de düşünmek zorundayım. Takdir edersin ki böyle bir durumda birine karşı duygular beslemeye, onu tanımaya ne vaktim ne de imkânım yok şuan."

"Seni anlıyorum. Ama en azından bir şans verebilirsin değil mi? Birbirimizi tanımaya çalışabiliriz."

"Bilmiyorum Tuna."

Tutku Meyvesi | Taşıyıcı Anne Serisi 1 ღBİTTİღWhere stories live. Discover now