XLII

42 5 0
                                    


44

Miss Havisham ile Estella'yı duvarlarında şamdanlar yanan o tuvalet odasında buldum. Miss Havisham ateş başındaki arkalıksız bir koltuğa, Estella da onun ayakları dibindeki bir şiltenin üstüne oturmuştu. Estella örgü örüyor, Miss Havisham da ona bakıyordu. Ben içeri girdiğimde ikisi de gözlerini bana doğru kaldırdılar, üzerimde bir değişiklik olduğunu ikisi de gördüler. Bunu kendi aralarında geçen bakışmadan anladım. Miss Havisham, "Eyy, Pip, hangi rüzgâr attı seni buraya bakalım?" diye sordu.

Gözlerini benden ayırmamakla birlikte biraz şaşaladığı, ne yapacağını pek kestiremediği belliydi. Gözleri yüzümde, örgü örmesini bir an aksatıp sonra gene sürdüren Estella'ya gelince o, velinimetimin kimliğini öğrenmiş olduğumu hemen anlamıştı; parmaklarının oynayışı bir tür dilsizler alfabesi gibi açıkça söylüyordu bunu.

"Miss Havisham," diye yanıtladım. "Dün Estella'yı görmeye Richmond'a gittim. Bir rüzgârın onu buraya atmış olduğunu görünce ben de peşinden geldim."

Miss Havisham üçüncü, belki de dördüncü kez oturmamı işaret etmişti; ben de tuvalet masasının başında, çoğunlukla onun oturduğu sandalyeye oturdum. Çepeçevre yıkıntılar arasında kaldığım böyle bir günde, o sandalyeye oturmak pek doğal geldi bana...

"Miss Havisham, Estella'ya söylemek istediklerimi sizin önünüzde söyleyeceğim, şimdi, birkaç dakikada. Ne şaşacaksınız ne de hoşnutsuzluğa kapılacaksınız. Çünkü sizin tasarlamış olduğunuz kadar, sizin dilediğiniz kadar mutsuzum işte."

Miss Havisham gözlerini kırpmaksızın bana bakmaktaydı. Estella başını kaldırmıyordu ama sözlerimi can kulağıyla dinlemekte olduğunu parmaklarının oynayışından anlıyordum.

"Velinimetimin kim olduğunu öğrendim. Beni sevindirmedi bu bilgi. Öğrendiğim şey beni ne şan, ne ün, ne de para yüzünden yükseltecek gibi değil. Ama bu konuyu burada kesmem gerekiyor. Benim değil, bir başkasının sırlarıyla ilgili çünkü."

Bir süre sessiz durup Estella'ya bakarak sözümü nasıl sürdüreceğimi tasarlamaya çalıştım. Miss Havisham, "Senin değil, başkasının sırları," diye sözlerimi tekrarladı. "Eee?"

"Beni buraya ilk getirttiğiniz zaman... hani ben şu karşıki köyde oturan küçük bir çocukken... bırakıp gittiğime bin kez pişman olduğum o küçük köy... gerçekten buraya gelişim bir rastlantıdan başka bir şey değildi, Miss Havisham, benim yerime başka herhangi bir çocuk da olabilirdi değil mi?.. Sizin bir gereksinmenizi ya da bir kaprisinizi karşılayacak, bunun için de para alacak olan uşak gibi bir şey?"

Miss Havisham ağır ağır başını sallayarak, "Öyle, Pip," diye yanıtladı.

"Demek oluyor ki Mr. Jaggers da..."

Miss Havisham kesin bir sesle sözümü keserek, "Mr. Jaggers'ın hiçbir ilişkisi yoktu bununla," dedi. "Bu konuda hiçbir şey bilmiyordu. Kendisinin hem benim hem de senin velinimetinin vekili olması bir rastlantıdan başka bir şey değildir. Mr. Jaggers bir sürü insanın vekili olduğuna göre böyle bir durum her zaman ortaya çıkabilir. Her ne ise, kendiliğinden doğmuş bir durumdur bu, herhangi bir kimsenin isteği ile değil."

Yalan ya da kaçamaklı konuşmadığı o çökük yüzünden kolaylıkla anlaşılabiliyordu.

"Ama ben bu noktada şunca yıldır süregelen bir yanılgıya düştüğüm zaman... hiç değilse bu yanılgıdan yararlanarak bana gerçek dışı umutlar vermediniz mi?"

Kadın gene ciddilikle baş sallayarak, "Evet, senin bu yanılgıya kapılıp gitmene göz yumdum," dedi.

"Taş yüreklilik değil miydi bu?"

Büyük UmutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin