XXV

68 3 1
                                    


27

Çok Sayın Mr. Pip,

Size bu mektubu Mr. Gargery'nin isteği üzerine şunu bildirmek amacı için yazıyorum ki kendisi Mr. Wopsle'ın eşliğinde Londra'ya gidecek olup sizi görmeye gelmesine izin vermenizde bir sakınca yoksa çok sevinecektir. Salı sabahı saat dokuzda kendisi Barnard's Inn'de sizi görmeye gelecektir. Eğer sakıncalıysa aynı yere haber bırakıverin, zahmet olmazsa. Zavallı ablacığınız tıpkı bıraktığınız gibi değişmeden duruyor. Her akşam mutfakta sizi konuşuyor, acaba şimdi ne yapıyor, neler diyor, diye merak ediyoruz. Bunları düşünmemiz şimdi çizmeden yukarı çıkmak sayılıyorsa zavallı geçmiş günlerdeki sevgimize bağışlayın. Mektubunu bu sözlerle kapatan,

Sizi her zaman seven minnettar kulunuz

Biddy


Not: Gargery özellikle, ne âlemler, diye yazayım diye diretiyor. Siz anlarmışsınız; öyle diyor. Şimdi beyefendi olsanız da onunla görüşeceğinizi umuyorum; bundan hiç kuşkum yok, çünkü oldum olası iyi yürekliydiniz, o da çok ama çok büyük yürekli, altın gibi bir adam. Yazdıklarımın hepsini kendisine okudum, yalnız bundan önceki ufak bölümü atladım. Kendisi gene özellikle, ille de, ne âlemler, diye yazmam için tutturdu.

Mektup pazartesi günkü postadan çıktı. Demek ki kararlaştırılan gün ertesi gündü. Joe'yu nasıl duygular içinde beklediğimi olduğu gibi açıklamak istiyorum.

Kıvançla bekliyor değildim; oysa beni ona bağlayan bağlar sayısızdı. Yok, yabana atılmaz bir tedirginlik içindeydim. Canım sıkılmıştı. Joe'nun Londra'ya hiç uymayacağını kesinlikle biliyor, bu uyumsuzluktan rahatsız oluyordum. Onun gelmesini parayla önleyebilecek olsam para dökmekten kaçınmazdım. En büyük avuntum onun Hammersmith'e değil de Barnard's Inn'e gelecek olmasıydı; böylece Bentley Drummle'ın karşısına çıkmayacaktı hiç değilse. Herbert ile babasının Joe'yu görmelerinden çekinmiyordum oysa, ikisine de saygım vardı. Beri yandan hor görüp tiksindiğim Drummle, Joe'yu görecek diye ödüm kopuyordu. Zaten tüm yaşantımız boyunca böyle en kötü zayıflıklarımız ile hainliklerimizi en tiksindiğimiz kimseler uğruna yaparız...

Son zamanlarda daireyi, bu yoksul yere hiç uymayan bir sürü gereksiz eşyayla süsleyip püslemeye merak sarmıştım. Barnard'ın odalarıyla giriştiğim bu cebelleşme bana çok pahalıya patlıyordu. Ama odaların ilk geldiğim zamanki odalar olduğuna inanmak için bin tanık isterdi. Dolaylardaki bir mefruşatçının hesap defterinde kabarık birkaç sayfa tutmak gibi bir onura da ulaşmıştım. Son günlerde öyle bir hızla almış yürümüştüm ki, kendime küçük bir uşak bile tutmuştum. Günlerimi, yalınayak bulup çizmelerle donattığım bu çocuğa el pençe kölelik etmekle geçirdiğim söylenebilirdi. Çünkü bizim çamaşırcı kadının ailesinin süprüntülerinden kendi elimle yarattığım bu canavarı mavi ceket, kanarya sarısı yelek, beyaz boyunbağı, krem renginde dizlik pantolon, bir de yukarıda sözü geçen çizmelerle donattıktan sonra, eline yapacak birkaç iş, kursağına da bir sürü yemek sağlamak zorundaydım. Ve çocuk bu korkunç gereksinmelerinin karabasanıyla dünyamı başıma dar ediyordu.

Başımızın cezası olan bu yaratığa salı sabahı saat sekizde sofada hazır bulunmasını buyurmuştum. (Sofamızın bir metrekare boyunda olduğunu mefruşatçının faturasından öğrenmiş bulunuyorduk.) Herbert kahvaltı için Joe'nun seveceğini sandığı kimi şeyler ısmarlamıştı. Bu ince düşüncesiyle ilgisine candan teşekkür ettim. Gene de tuhaftır ki hafifçe sinirlenerek, Joe onu görmeye geliyor olsaydı Herbert böyle hevesli davranmazdı, diye birtakım tuhaf, buruk düşüncelere kapılmaktan kendimi alamadım.

Her neyse, Joe'yu karşılayabilmek için pazartesi gecesinden kente indim. Sabahleyin erkenden kalkarak oturma odasıyla kahvaltı sofrasını göz kamaştıracak biçimde süsleyip püsledim. Yazık ki hava çiseliyordu. Pencerenin dışında Barnard yufka yürekli, dev yapılı bir baca temizleyicisi gibi, isli gözyaşları dökmekteydi. O sırada bir peri değneğini sallasa bile bu gerçeği gözden gizleyemezdi.

Büyük Umutlarजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें