'30'

3.2K 350 66
                                    

Bölüme başlamadan önce bir şey sormak istiyorum lütfen dürüstçe cevap verin. Kitabın gidişatında bir sorun mu var? Sıkıcı mı? Hem oylar hem de yorumlar çok düştü. Bu da benim hevesimi kırıyor.

-

Bölümün başında italik yazı ile yazdığım yerler Jungkook'un küçüklüğünden bazı küçük anılar~

(Jungkook)

"Baba biraz daha hızlı salla"

"Olmaz Jungkook salıncaktan düşebilirsin"

"Ama böyle de hiç eğlenceli değil ki" diyerek dudak büzüp yüzümü astığımda babam salıncağı durdurdu. Önüme geçip beni kucağına aldığında şaşırmıştım. Gidiyor muyduk yani?

Koltuk altımdan tutup kollarını benimle birlikte havaya doğru kaldırdı ve beni döndürmeye başladı. İşte şimdi gerçekten uçuyor gibiydim. Sevinçle çığlık atıp gülmeye başladım. Çok eğlenceliydi. Biraz korkutucuydu ama babamın beni sıkı tutup bırakmayacağını biliyordum.

Bir süre sonra babam benimle birlikte kollarını indirdikten sonra yanağıma bir öpücük bıraktı. "Eğelenceli miydi?" diye sorduğunda kafamı hızla olumlu anlamda salladım. 

Hâlâ babamın kollarındayken, çimlerde oturmuş bize gülümseyerek bakan annem ve ablamın yanına gittik. Mutlu bir haftasonu geçiriyorduk.

~

Doktorun dediği cümle sürekli kulaklarımda yankılanıyordu. "Maalesef Bay Jeon'u kaybettik..."

Küçükken babam ile arkadaş gibiydik belki de tek erkek çocuk olduğum içindi bilmiyorum ama babamla çok eğelenirdim. Büyüdükçe bu samimiyetimiz azalmıştı. Babamın gözünü şirket ve para boyadı sanardım belki de babama soğuk davranmamın sebebi buydu. Ardından beni hastanede attırıp üstüne doktorluktan men-etmeye çalıştığını öğrenmiştim ilk başta. Ardından ise şu ana kadar yaptığı şeylerin hepsinin benim ve ablamın iyiliği için olduğunu, yaptığı her şeyin arkasında mantıklı bir hikaye olduğunu öğrenmiştim. O zaman babamın hâlâ bana eskisi gibi samimi olduğunu ve beni hâlâ önemsediğini hissetmiştim.

Tam bunları öğrenip eski zamanlaraki gibi olacağımızı düşündüğümde ise babamı kaybetmiştim. İçimdeki acı asla dinecek gibi değildi. Çok fazla pişmanlığım vardı babama karşı.

Hastaneye vardığımda ve merdivenleri çıktığımda ilk annemi görmüştüm. Ağladığını anlayınca içime doğmuştu o kötü his. Yoğun bakımın önünde duran doktoru görünce onun yanına doğru gitmeye başlamıştım. Giderken içimdeki kötü hissin gerçekleşmemesini dilediğimi hatırlıyorum.

Ama bazı şeyler bizim elimizde değildi işte.

Evime girince yukarı kata çıkmaya tenezzül dahi etmeden direkt salona geçip kendimi koltuğa attım ve uyumak için gözlerimi kapattım. Gözlerim kapalı olsa da sürekli yanağımdan aşağı göz yaşları süzülüyordu.

💉.

Zilin art arda çalması ile gözlerimi açtım. Alarm sesinden de rahatsız edici bir sesti bu zil sesi. Koltukta uyuduğum için belim tutulmuştu o an yukarı çıkıp yatağımda yatmadığım için pişman olmuştum.

Dağınık olduğunu düşündüğüm saçlarımı elimle düzelterek ayağa kalktım. Saattin kaç olduğundan da haberim yoktu kimin geldiğini de bilmiyordum. Her şeyden habersizdim.

Kapının küçük deliğinden kimin geldiğine baktığımda Yun'u gördüm. Uzun zaman sonra ilk defa gülümsemiştim. Kapının arkasından çekilip kapıyı açtım.

"Ah Jungkook ne telefonuna bakıyorsun ne de kapıyı açıyorsun. Çok endişelendim" dediğinde suçluluk duygusu duymuştum "Ben iyiyim" dediğimde çenemi tutup yüzüne bakmamı sağladı gözlerimin kıpkırmızı oluşu belli oluyor olmalıydı. Ardından bana sıkıca sarıldı. Ben de elimi beline yerleştirip sarıldım.

"Annenin evine gitmemiz gerekiyor. Çok büyük bir kalabalık var He-Ran ve annen gelenleri karşılayıp yetişmeye çalışıyor senin de gelmen gerek. Sana ulaşamayınca da buraya geleyim dedim. "diye açıklama yaptığında anladığıma dair kafamı salladım.

"Duş alıp üstümü değiştirmem gerekiyor" dediğimde benden ayrıldı ve onaylar biçimde kafasını salladı.

"Ben de sana kahvaltı hazırlayayım" dediğinde hafifçe tebessüm ederek dudağının kenarına küçük bir öpücük bıraktım ve teşekkür ettim.

Yun mutfağa gittiğinde ben de yukarı banyoya çıktım. Banyonun kapısını kilitleyince üstümdekileri çıkatıp yere attım ve duşakabine girip suyu açtım. Suyun vücudumla teması beni rahatlatıyordu. Sanki su tüm dertlerimi alıp götürüyor gibiydi. Keşke gerçekten öyle olsaydı...

💉.

Üstümü giyindikten sonra havluyla üstün körü saçımı kurulayıp odadan çıktım. Odadan çıkar çıkmaz yemek kokusu burnuma dolmuştu, cidden acıkmıştım.

Merdivenlerden hızla inip mutfağa girdiğimde Yun hâlâ tezgahta bir şeyler hazırlamakla meşguldü. Benim geldiğimi görünce gülümsedi ve masayı işaret etti. "Sen başla şunu yapayım ben de oturacağım" dediğinde güzelce hazırlanmış masaya oturdum. Yun'un eli cidden lezzetliydi ne yapsa güzel oluyordu.

Yun elindeki tabağı masaya koyup yanımdaki sandalyeye bin zahmet oturunca homurdanmaya başladı. "Şu sandalyeleri bu kadar yüksek alma demiştim oturacağım derken canım çıkıyor biraz kısa boylu insanları da düşün" dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Kendi evimize alacağımız zaman senin boyuna göre alırız" dedim.

"Kendi evimiz?" diye şaşkınca dediğim şeyi tekrar edince omuz silktim.

"İllahaki bir evimiz olacak öyle değil mi?"

💉.

Çok kısa bir bölüm olduğunu biliyorum. Burada kesmem gerekti ama...Bir sonraki bölümü kısa süre içinde yayımlayacağım~

Kendinize iyi bakın ✨💛

Physician ❦︎ |JJK|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin