33 // camp

6.7K 326 30
                                    

"Evet..." Justin, elini elimin üzerine koydu ve ardından, "Şimdi biraz daha gaza yüklenmelisin." dedi. Oflayarak bilmem kaçıncı denememi gerçekleştirip aptal scooter motoru biraz daha hızlandırdım. Çenesini omzuma yaslamış olan Justin, bu sefer on saniyeden fazla ilerleyebildiğimizi görünce memnuniyetle gülümsedi.

"Bunu babama söyleyip geri göndereceğim. Hem yapamıyorum baksana." Diye mırıldandım.

Justin, elini elimden çekmiş ve belime sarılmıştı. Omzuma dudaklarını bastırarak, "Daha yeni başladık. Birkaç güne kalmaz öğrenirsin." dedi.

"Belki de o kursa katılıp öğrenmem daha iyi olacaktı. Tabi adamın yüzünü dağıtmasaydın,"

Bu lanet motor için bir kursa yazılmayı düşünmüştüm. Ama oradaki eğitmene Justin ile gitmek pek doğru değildi sanırım.

"Hadi ama, benim gibi bir öğretmeni zor bulursun. Ve o kurstaki adam yumruğu hak etti!" Biraz daha gaza yüklenmemle sustu. Zaten pekte hızlı gittiği söylenemezdi.

"Bir şey yapmadığı halde ona vurman çok yanlıştı."

"Kalçana bakması fazlasıyla yeterli bir sebep,"

Sesimi çıkarmadım ve ilerlemeye devam ettim. Elini şortumun açıkta bıraktığı bacağıma koyması titrememe sebep olmuştu. Bilerek yapıyordu!

"Yapma şunu," Diyebildim sadece. Zor çıkan sesim onu epey güldürmüştü.

Ortada komik bir şey yok, ah!

Aniden durduğumda başımızdaki kasklar birbirine çarpışmıştı. Benim bağırmama rağmen Justin kıkırdıyordu. Kendisi indi ve benimde inmeme yardımcı oldu. Kaskımı çıkaramadığım için bir kere daha alayla güldü ve yardım etti.

Kapıyı itekleyip eve girdiğimde o da arkamdan geldi. Islık öttürerek anahtarı askıya asacaktım ki popomu kavrayan eli durmamı sağladı.

"Seni özledim," Diye mırıldandı sessizce.

Anahtarla işim bittikten sonra arkamı döndüm ve ona küçük bir bakış atıp, "Gitmene ne kadar var?" diye sordum biraz kısık çıkan sesimle.

Kolundaki ters dönmüş saatini eli ile düzeltirken zaferle gülümsedi ve gözlerini tekrar benim gözlerime döndürdü. "Yarım saat kadar,"

"Yarım saat bize yeterli," Mırıldanarak elini tutup onu odama doğru sürüklemeye başladığımda beni belimden yakaladı ve kucağına alırken hızlı adımlarla odama girmeyi başarabildik.

***

Soğuk limonata boğazımdan geçip tüm bedenimi rahatlatırken gözüme tutulan renkli bir broşür ile bardağımı dudaklarımın önünden çektim. Gözlerim yazıları okurken istemsizce kısılmıştı. Bu da neyin nesiydi böyle?

"Kamp mı?" Çatılmış kaşlarım bu sefer şaşkınlıkla yukarıya kalktı. "Bu nereden çıktı şimdi?"

Jessica'nın sıkıntıyla nefesini verdiğini gördüm. Gözlerini devirerek, "Sen gelecek misin onu söyle," dedi.

"Matt'de gelecek ve beni yalnız bırakacaksınız. Bunu sende bende çok iyi biliyoruz." Onlar sevişirken ben orada bulunamazdım. Hemde yalnız bir şekilde.

"Justin'de gelsin o zaman," Jessica omuzlarını silkti ve dudaklarını büzdü.

Bazen Justin'in mesleğini unuttuğunu düşünüyorum.

"Justin, gelemez. Daha doğrusu izin alamaz. Bense kararsızım. Çünkü orada yalnız kalmak istemiyorum." Diyerek omuzlarımı düşürdüm. Justin, bana bile fazla zaman ayıramadığına göre aptal bir kampa nasıl vakit ayırabilirdi?

good night miss. terryWhere stories live. Discover now