10 // six years

11.4K 355 30
                                    

Daha vagonlar tam durmadan ayağa fırlayıverdim. Birkaç üniformalı polis Brad'i ellerini arkasına alarak kelepçelemişti. Ayrıca kollarından ve boynundan tutuyor olmalarını görmek beni harekete geçirmişti. Vagonlardan uzaklaştım fakat bir şey yapamadım. Öyle ayakta durdum. Yere çivilenmiş gibi.

Hareket etmek istedim bir an ama kılım bile kıpırdamadı. Beynim onun niye polisler tarafından yakalandığını vurgulamaya yavaştan başlamıştı. Dolan gözlerimin fark edilmemesi için tekrardan öne eğdiğim başımı kaldırmak dahi istemiyordum.

Ağzımdan çıkan minik bir hıçkırık ile Brad, sesini yükselterek adımı haykırmıştı. Sesini duymamla meraklanıp başımı kaldırdığımda kollarını tutan polisleri geri savurarak yanıma gelmek istediğini gördüm. Elim istemsizce ağzıma gitti ve onu kapattı.

Boş gözlerimle etrafıma öylece bakındım. Onlarca polis buradaydı, Hatta yüzlercesi. Hepsi birden Brad kaçmak isteyince ellerindeki silahları ona doğrultmuş, tek bir hareketi ile ona zarar verebileceklerinin işaretini vermek istıyorlardı. Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz... Her yer lunaparkın dışını ve içini dolduran polisler ile kaplıydı.

"Sakin ol, Brad. Onlar ne istiyorsa yapmalısın," Duyabileceği bir ses tonu ile mırıldandım başım öne doğru eğik bir şekilde. Ona bakmak istemiyordum. Polisler Brad'i götürmek istediklerinde tekrar sıyrılmak istedi onların kollarından. Ama birkaç tanesi daha Brad'i durdurduğunda savunmasız kalıp durmuştu. Polisler ile birlikte yamuk adımlarla lunaparkın kapısından çıkarılırken arkasından Brad gibi bir adam daha götürüldü. Hiçbir şey yapamadım. Arkasından öylece bakakaldım. İstemsizce ellerim yüzümü kapattı.

"Bayan?" Omzumda hissettiğim soğuk bir el ile ellerimi çektim yüzümden. Ağladığım için bulanık gördüğüm görüntülerden anladığım kadarıyla olduğum yere çökmüş olmalıydım. Başımı kaldırıp omzumdaki elin sahibine baktığımda bunun zenci bir polis olduğunu fark ettim. "Bizimle gelmelisiniz," Başımı olumlu anlamda sallayıp zenci polisin yardımıyla ayağa kalktım.

Benim üzüldüğüm yakalanması değil, benim üzüldüğüm bana verdiği sözü tutmamasıydı.

Justin Bieber

Açık olan camdan uzattığım kolumu çekerek, yukarıya kaldırdığım saçlarımın uçlarını çekiştirmeyi bıraktım. "Bence artık bizde gitmeliyiz," Harry dışarıda arabalarından çıkan diğer polislere bakarak bana gözüyle işaret verdi. Başımı olumlu anlamda sallayarak koltuğa astığım ceketimi üzerime geçirdim. Ben ceketimi giyerken Harry çoktan arabadan inmişti bile.

"Pekala," Mırıltımla beraber kapıyı hızla kapatıp isteksiz adımlarımda Harry'i takip etmeye başladım. Onun hızlı adımları benimde hızlı olmam için bir işaretti. Koşmaya başladığında oflayarak onun yolunu izledim. Birkaç polis korku tünelini çalıştıran görevliyle konuşurken bazıları bizimle, bazıları da lunaparktaki insanlarla çıkmaları gerektiğini konuşuyorlardı.

Tünelin dışında beklediğimizde tek istediğim hemen içeri girmekti. Hayır Brad'i yakalamak için değil, kıçım dondu burada.

"Hey,"

Kolumun dürtüklenmesiyle Harry'le sıkıntıyla döndüm. "Ne?"

"Yürü salak. Bizi bekliyorlar," Tünelin arka tarafından çıktığımızda Brad'le Lydia vagonlarda konuşuyorlardı. Biz ise tünelin çıkış noktasından içeriye geçecektik.

Çıkış noktasından herkes içeriye sessizce girerken önde giden Adam bize eliyle 'Yavaş olun' işareti verdi. Hepimiz parmak uçlarımızda içeriye yol alırken içime giydiğim çelik yeleğe lanetler okudum bir kez daha. Doğru düzgün hareket edemiyordum çünkü. Karanlık tünelin içinde hepimiz düzgün ve görünmeyen bir yere yerleştik. Harry hariç buradaki kimseyi tanımıyordum.

good night miss. terryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin