12 // family

11.1K 354 33
                                    

Justin Bieber

Rahatlatıcı zil sesinin ardından oflayarak sıradan kalktım. Şuan evimde iç çamaşırımla oturup cips yiyor olmalıydım. Maalesef ki bu daraltıcı sınıftaydım.

Başımı aklımdakileri savmak amacıyla salladım ve sıranın üzerinde duran kitabı elime alarak sınıftan çıkmayı başardım. Birkaç teneffüs önce Lydia, bana önceden anlattığı arkadaşı Jessica ile tartışmıştı sanırım. Onuda sınıftaki ayaklı magazin dergisinden duymuştum. Lydia'yı en son tuvalette ağlarken görmüştüm.

Dolabıma doğru yürürken cebimde titreyen telefonum sağ ayağımın adımını havada asılı bırakmıştı.

"Efendim Harry?" Dedim yürümeye devam ederek.

"Yine hangi piliçin evindesin sen? Kaldır o kıçını da bana kahvaltı hazırlamaya gel."

Dalga geçercesine güldüm. "Bir saat sonra kadar geleceğim. İşim var."

Telefonu kapattığımda tekrar cebime tıkıştırdım ve şu kıytırık dolabın kapağını açıp kitabı içine fırlattım. Hala bu okulda kayıtlı olmam biraz... Garipti. Aklıma gelmişken Bay Wilson'ı aramak iyi fikirdi. Cebimden çekip çıkardığım telefonun kilidini açtım ve rehbere basarak Bay Wilson'ın numarasını aramaya başladım.

Tanıdık numara gözüme çarptığında parlak ekrana basarak aradım. Uzun süre çalan telefon açıldı. "Bay Wilson, ben Justin. Size önemli bir soru sormam gerek."

Telefonun diğer ucundan derin bir nefes yükseldi. "Sor bakalım,"

"Şu kayıtlı olduğum üniversite. Kaydım ne zaman silinecek?"

"Onu önemseme. Okul ile konuştum. Çok yakın bir zamanda kaydın silinecek. Bu arada, benimde sana diyeceklerim var."

Yutkundum. "Dinliyorum?"

"Bayan Terry'i getirsen artık iyi olur ha? Dediklerime uymamaya devam edersen tatilini bir gözden geçirmek zorunda kalacağım Bieber."

"Bu gece getireceğim, Bay Wilson. Geciktiği için üzgünüm."

Yüzüme kapanan telefonun ardından tıslayarak dolaba elimdeki kitabını fırlattım. Dolabın kapağını hızla kapatarak sinirle soludum.

Yanımdan geçen kızların sınıfımdaki ayaklı magazin dergilerinin olduğunu anladığımda hızla aralarından birini durdurdum. "Senden bir şey istesem?"

Önce yüzüme baktı ardından beni tanıyınca gülümsedi. "Tabi,"

"Lydia'yı biliyorsun değil mi?" Başını anında salladı. "Onun arkadaşı Jess, Jessica. Şuan nerede olduğunu biliyor musun?" Memnunca gülümseyerek başını evet anlamında salladı.

"Okul çıkışları genelde sanat sınıflarından birinde olur." Tebessüm ederek gitmeye hazırlandım.

"Teşekkürler," Cevabını beklemeden merdivenlere yöneldim ve üst katın koridoruna ulaştım. Sanat kanadına girerken tüm sınıfların camlarından Jessica'yı arıyordum. Camın kenarındaki sınıfa doğru giden kahverengi saçlı kızı gördüğümde Lydia'nın bahsettiği Jessica olduğunu anlamam uzun sürmedi. Ya da ben onun Jessica olduğunu düşünüyordum.

Lydia hapishanedeyken çantasını Bay Wilson'a teslim etmeden önce karıştırdığımda içinde bir fotoğraf vardı. Yanında kahverengi saçlı ve siyah gözlü bir kız vardı. Karşımdaki kız arkadan bile fotoğraftakine benzediğine göre o kesinlikle Jessica'ydı. Arkasından sessiz ve hızlı bir şekilde ilerleyerek yanına ulaştım.

Omzuna dokunduğumda elinde tuttuğu portreyi az kalsın düşürüyordu. Bana uzunca bir süre baktı.

"Sende kimsin?"

good night miss. terryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin