51 // our baby

4.2K 315 88
                                    

Tekmelenen kapı ve durdurak bilmeden çalınan zil ile gözlerimi zorlukla araladım. Öncelikle etrafıma bakınmak zorunda kalmıştım çünkü salonda ve üstelik kanepede uyuyakalmıştım. Televizyon hâlâ kısık sesle çalışıyordu. Üzerimde ki pikeyi ayaklarımla tekmeleyerek onu koltuğun köşesine gönderdim ve kumandayı elime alıp televizyonu kapattım.

Daha ne halt döndüğünü anlayamadan dışarıdan gelen Harry ve Jessica'nın sesiyle birden ayaklandım. O an aklımda dün Jessica ile konuştuklarımız geldi. Bugün buraya geleceğini söylemişti. Hatta yanında bir sürpriz ile. Ve maalesef ki sürprizin ne olduğunu şimdiden tahmin edebiliyorum.

"Bence polisi aramalıyız." Dedi Jessica, telaşlı bir ses tonu ile. Ne olmuştu ki? Sanırım kapıyı açmayınca kendime bir şey yaptığımı düşünmüşlerdi. Oysa ki sadece uyuyordum ve bunu tahmin edemeyecek kadar ahmak olduklarını söylemeden edemeyeceğim.

"Kapıyı kırma taraftarıyım," Diyen Harry ile birlikte kapı, zorlanmaya başlamıştı. Hızlıca koşarak kilidi çevirdim ve kapıyı açtım. Tabi bunu yapmamla Harry'nin içeriye sendeleyerek girmesi bir oldu. "Kapıyı biraz daha erken açma ihtimalin yok muydu?" Dedikten sonra doğruldu ve bana hızlıca bir şeyler sordu. "Her neyse, tuvalet nerede? Cırtlak arkadaşın yüzünden uçakta bile gidemedim çünkü,"

Jessica ve Matt, valizleri taşıyorlarken Jessica, arkasını döndü ve Harry'e dil çıkardıktan sonra yukarıya doğru çıkmaya başladı. Harry'e dönüp, "Jessica'yı takip et, yukarıda en son kapı," dedim kıkırdayarak. Hızlıca merdivenlere koştu.

Kapıyı örtmek için arkamı döndüğüm sırada Justin'le burun buruna gelmem ve irkilmem bir oldu. Dünkü gibi ifadesiz bir biçimde bana bakıyor oluşu kalbimdeki bir şeylerin gerginlikle kıpırdamasına neden olmuştu. "Niye geldin?" Dedim buz gibi bir sesle. O sırada Justin'in kapıyı çoktan kapattığını fark etmiştim.

"Bebeğimiz için," Diyerek kaşlarını şaşkınca havaya kaldırdı. Sanırım bu soruyu sormamı beklemiyordu.

"Bebeğimiz?" Diye şaşkınca sordum bende. "Düzeltme yapayım, bebeğin, diyecektin herhalde."

"Lydia, sorun ne?" Mırıldanarak bana doğru bir adım attı. Bende biraz geriledim ve yutkunarak konuşmaya başladım.

"Sorun ne mi, Justin? Sorun dün bana öylece bakman." Gözlerimin içine anlam vermeyen bir bakışla bakmaya devam etti. Dudakları bir şeyler söylemek için aralandı fakat sonra tekrar kapandı. Açıkça ne diyeceğini merak etmiştim.

"Her gün çocuğumun olacağı haberini alan birine mi benziyorum?" Dedi kaşlarını çatarken.

Alt dudağımı ısırdım ve başımı yere indirdim. Ne yani, sadece şaşırmış mıydı? "Ama öyle görünmüyordun." Diye mırıldanıp ısırdığım dudağımı serbest bıraktım.

Bakışlarımı ona doğru yönlendirecekken kollarının vücuduma sarıldığını hissettim. Kollarım daha fazla dayanamayıp Justin'in sırtına dolandı. Burnumu boyun girintisine dayayıp kokusunu içime çektim. Sanırım bu hissi özlemiştim. "Gerçekten baba mı olacağım?" Diye sordu gülerek. Kıkırtısı kulağıma işlemişti. Cevap vermeden başımı olumlu anlamda sallayarak gözyaşlarımı bastırmaya çalıştım. Kendimi büyük annem gibi hissetmem normal miydi?

"Ben anne olabileceğimden emin değilim." Dedim dudaklarımı büzerken.

Güldü ve ellerini kalçama indirdi. "Bence bir anneye göre fazla güzelsin," Alayla güldü ve yanağıma dudaklarını bastırdı. Bir süre daha böyle sarılmış bir şekilde dururken aniden aklıma gelen bir şey ile hemen geri çekildim.

"Doktor beni bugün çağırdı. Yani, cinsiyetini öğrenmek için," Tekrar bana gülümseyerek baktı ve hafif bir şişkin olan karnıma dokundu. İtiraf etmeliyim ki o şişkinliği göbeğim sanıyordum. Lanet olsun.

Aslında fark edilebilecek bir şeydi fakat reglim geciktiğinde endişelenmemiştim. Bu küçüklüğümden beri düzensiz bir şeydi. İki ay kadar olmadığım oluyordu. Tabi şimdi olan gecikme biraz daha farklı bir konuydu.

Justin, elini karnıma yerleştirdi ve orada tutmaya devam etti. "Umarım erkek olur." Diye mırıldandı dudaklarıma doğru eğilirken. Kaşlarımı çatıp kendimi geriye çektim.

"Kız olacak. Boşuna şansını deneme, Jus,"

***

Sedye de yatmaya devam ederken bir yandan da karnımda birleştirdiğim ellerimle oynuyordum. Doktor, benim odaya gitmemi ve kendisinin birazdan geleceğini söylemişti. Buraya geldiğimizde ise kan alınma odasının önünden geçerken Justin'i kan tutmuştu ve midesinin bulandığını söyleyip tuvalete koşmuştu. Bir şey de düzgün gitse şaşardım zaten.

Ofladım ve alt dudağımı dişledim. İçimden bir ses, karnımın içindeki ufaklığa teşekkür etmemi ve onun sayesinde Justin'le barıştığımızı söylüyordu. Evden çıkmadan önce de Jessica, Justin'in benimle barışmak gibi -tıpkı benim onunla barışmak istemem gibi- planları olduğunu ve bu bebeğin de işimiz kolaylaştırdığını söylemişti. Harry ise ona mucize diyordu. Evet, Harry ve garip yorumları.

Kapı yavaşça aralandı ve içeriye elinde kahve bardağı olan Justin girdi. Yüzünün solduğunu buradan bile görebiliyordum. Yanıma ağır adımlarla ilerleyerek geldiğinde dudağımın kenarını öptü ve elimi tuttu. "Doktor hâlâ gelmedi mi?" Diye sordu dudaklarını parmaklarımda gezdirerek. Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Peki kusmuk kokuyor muyum?" Dedi yüzünü buruştururken. Yarım ağız sırıtarak tekrar başımı hayır anlamında salladım. Onu kendime çektim ve dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. Sırıttı, bu gülüşün anlamını biliyordum. Daha fazlasını istiyorum gülüşüydü bu. Sıkıntıyla onu biraz ittirdim. Suratında ki gülüş anında silindi. "Hey? Hadi ama,"

Ben daha cevap bile veremeden doktor, hızla içeriye girdi. Onunda yüzünde bir gülümseme vardı fakat Justin'i ve elindeki kahve bardağını görmesiyle direk yüzü soldu. Ah, sanırım söylemeyi unuttum. Doktorum erkeklerden ve kahveden nefret ediyor.

Doktor, onu görmezden gelerek yanıma geldi ve ultrason aletini ayarlamaya başladı. Bir yandan da bana karnımı biraz sıyırmamı ve kasıklarıma doğru da pantolonumu sıyırmamı söylüyordu.

"Dünden bu yana nasılsınız, Bayan Terry?" Dedi sevecen bir ses tonuyla. Gülümsedim ve "İyiyim," diyerek onu cevapladım. Tekrar gülümsedi ve işe, ultrason jelini karnıma sürmekle başladı. Justin'in tekrar elimi tuttuğu hissettim.

Cihazım karın bölgemde hareket etmeye başlamasıyla ürperdim ve Justin'in eline biraz daha sıkı tutundum. Ona baktığımda ekrana gözlerini dikmiş, heyecanla bakınıyordu. Doktor cihazı kaydıracağı sırada Justin, "Yoksa o bu mu? Tanrım, çok şirin! Tıpkı bana benziyor." diyerek ekrandaki karartıyı gösterdi.

"Hayır," Dedi doktor bıkkın bir tonda. "O sadece bir karartı,"

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Cihaz bir kez daha karnımın üzerinde hareket ettikten sonra ekranda daha küçük bir siyahlık belirdi. Doktor da onun bebek olduğunu onaylarcasına bana gülümsedi. Justin'e baktığımda neredeyse ekrana başını dayadığını gördüm. "Bu çok küçük," Dedi Justin burnunu buruşturarak.

Doktor, Justin'e döndü. "Daha 13 haftalık bir bebekten ne bekliyorsun? Karının karnındaki ejderha yavrusu olmayacağına göre?" Acaba bizi cidden evli sananlar var mıydı? Demek ki varmış.

"Penisimden daha büyük bir şey bekliyordum." Justin'in alaylı ses tonu üzerine dudaklarımı biraz daha bastırdım. Eminim ki yanaklarım kızarmıştı.

"Sen mi susacaksın yoksa ben mi seni odadan kovayım?"

İşin çığırından çıkacağını anlayınca Justin'e döndüm ve "Bana kantinden su alabilir misin?" dedim. Yarım ağız sırıtarak odadan ayrıldı.
Şimdi kendime soruyorum, bu adam cidden baba mı olacak?


Kısa olduğunun farkındayım ama Justin'le Lydia'yı barıştırma bölümü gibi bir şeydi skdjsdh Diğer bölüm erken gelecek.

Yeni hikayem unconditionally'e bir göz atarsanız sevinirim. Profilimden bulabilirsiniz.

Sanki Justin'le Lydia'yı fazla hızlı barıştırdım? cccc:

good night miss. terryWhere stories live. Discover now