7 // i'll be your devil

11.6K 382 20
                                    

"Lydia! Aç şu siktiğimin telefonunu yoksa kapıyı kırarak içeriye dalacağım!"

Dışarıdan gelen Brad'in sesiyle ayaklanmam bir oldu. Telaşla ayağa kalkarak cama koştum. Parmaklarımla çaktırmadan araladığım perdeden gözlerimi kısarak etrafa bakmaya başladım. İşte, oradaydı. Kapının önündeydi.

Kesinlikle her zamanki gibi evimi gözetliyordu. Geceleri pek uyumayı sevmezdi zaten. Evlerimiz fazla uzakta olmasa bile yakındaydı. Sanırım yine evimi ve etrafını kolaçan ederken geldiğimi görmüştü.

"Açmayacağım, Brad. Zaten saat çok geç oldu. Gider misin?" Diye karşılık olarak bende bağırdım ona.

"Seninle önemli bir şey konuşmam gerek. Aç şunu. Konuşalım, gideceğim." Sesini bir öncekine göre azaltarak normal bir ton ile konuştu. Kapıyı açıp açmamak arasında kalmıştım. "Lütfen Lydia," Mırıldanışı onu özlediğimin belirtisiydi. O kadar saf ve salaktım ki, sevdiğim insanlar beni ne kadar üzse de onlardan vazgeçemiyordum.

Kapının kulpunu elimle kavrayıp yavaşça bastırdım ve açtım Kapıyı kendime çektim ve tamamen açılmasını sağladım. Gözlerine kadar inen beresini eliyle yukarıya çekti. Soğuktan kızarmış burnu ile bana doğru yöneldi fakat istemsizce geri çekildim.

"Sevgiliyiz değil mi?" Sessiz mırıltısı kulağımda yankılar yaratmıştı. Cevap vermeyerek geri çekildim ve içeriye gelmesini istedim. Gözlerime uzunca baktı ve birkaç adımla içeriye girdi.

"Geldiğimi nereden gördün?" Diye sordum biraz merak birazda soğuk bir şekilde.

"Genelde buradan pek araba geçmez, bilirsin. Araba sesi duyunca bakmak istedim," Dedi bir kanepeye otururken.

Kapıyı örtüp oturduğu kanepenin karşısına oturdum. "Bu halin ne?" Üzerime baktım bir an. Kirli elbisem, vücudumdaki is izleri, zombiye benzeyen yüzüm ve iğrenç saçlarım. Daha fazla bahsetmek istemiyordum çünkü bahsedersem her an kusabilirdim.

"Hapishanede yangın çıktı," Dedim ona bakmadan. Ona soğuk davranmakla doğru mu ediyordum?

Ayağa kalkarak yanıma geldi ellerini saçlarımda gezdirdi. "Bir şeyin var mı peki?" Saçlarımda gezinen elleri ellerimle buluştuğunda nedenini bilmediğim bir halde geri çekildim. "Neden böyle yapıyorsun?" Bağırıp hışımla ayağa kalkarak beresini başından çıkardı ve yere fırlattı. "Sorularıma cevap vermiyorsun! Soğuk davranıyorsun! Benden uzaklaşmaya çalışıyorsun! Söylesene, derdin ne?"

Ayağa kalkıp ona yaklaştım, onu sakinleştirmek istedim. Fakat beni ittirerek başını salladı ve devam etti. "Biliyorum, o orospu çocuğu yüzünden benden soğudun değil mi? Beni artık sevmiyorsun!" Koltuğun kenarında duran Justin'in ceketini aldı ve yanıma tekrar geldi. "Bu cekette onun değil mi? O Justin denen piç kurusunun değil mi?" Yüzündeki iğrenme duygusu ile bana yaklaştı ve ceketi üzerime fırlattı.

"Konuşsana!" Yüzüme kükrediğinde korkup birkaç adım geriledim. Kapının yanına ilerleyip Justin'in ayakkabılarını eline aldı ve gösterdi. "Bunlarda onun!" Sinirle ayakkabıları yere fırlattı, üzerime gelmeye başlamasıyla ürkekçe geri gittim.

Boynumdan yakaladığı gibi kendine çekti beni. Yüzüne bakmaya korkuyordum. "Ah, hadi onları da göster bana! Kondomları nereye koydunuz?" Onu üzerimden ittirdiğimde tokat atmak için tam elimi kaldırmıştım ki beni kollarımdan tutarak koltuğa savurdu.

O bana ne demek istemişti? Justin'le yattığımı mı düşünüyordu? Bunun gibi sorular aklımı kemirip duruyordu. Korkunç bağırışları evin her köşesinde hissedilebiliyordu. Elimde hissettiğim ıslaklık ile ağladığımı fark etmiştim. Titreyen ellerim yardımıyla gözyaşlarımı sildim.

good night miss. terryWhere stories live. Discover now