38 // england or spain

5.1K 326 34
                                    

Kucağımdaki Jaxon'ı düzgün tutmak için kollarımı çok sıkmadan gevşettim ve onu sabitledim. Bir türlü durmak bilmezcesine hareket ediyor, kahvaltı tabağına yapmadığını bırakmıyordu. Justin'in homurtuları eşliğinde son bir kez daha şansımı denemeyi düşündüm.

"Jaxon," Diye fısıldadım çatalı peynire batırırken. "Eğer tabağındakileri bitirirsen seni istediğin kadar öpeceğim." Peyniri tatlı bir şekilde havada sallasam da kıçını iyice bana yaslamıştı.

"Ne?" Diye çığlık attı Justin. Onunda kucağında Jazmyn vardı. "Yok artık. Geceleri uyurkende aramıza alalım bari," Elindeki çatalı bana doğru salladıktan sonra Jazmyn, onun ağzına bir tane salatalık attı. Tanrım, fazla tatlıydılar.

"Hatta tuvalete de biz götürelim. O da üzerine tam olsun." Justin, parmağına bulaşmış fındık kremasını yaladığında aklıma gelen munzurca şeyleri geri iterek Jaxon'la ilgilenmeye çalıştım.

Jaxon'a yedirebildiğim peynir ile zaferle gülümsedim. Acaba Justin'in annesi Pattie her ikisiyle birlikte nasıl ilgilenebiliyordu? Şanlıydı ki Jazmyn daha olgun ve büyük olduğundan Jaxon gibi mızmızlanmıyordu.

"Beni neremden öpeceksin, hayatım?"Jaxon, Justin'e en sinir bozucu bakışlarını attıktan sonra dudaklarını bana yaklaştırdı. Minik dudaklarını yaklaştırırken onu öpmemle Justin, bir daha çatalını masaya vurdu.

"Kardeş ve sevgili katili olmamam için bir sebep söyleyin bana,"

"Kes sesini! Ben şu kızla tanışmaya gidiyorum." Kucağımdan atlayan Jaxon'ın oyun parkına yöneldiğini gören Jazmyn, onun arkasından koşarak gitmişti.

Hiç dokunulmamış tabağımı önüme çektim Justin'in bitmek bilmeyen homurtuları eşliğinde. Gözlerini devirdi ve önündeki fındık kreması paketlerinden bir tane daha açtı. Benimle ilgilenmiyormuş gibi yapsa da bana olan gizli bakışlarını görebiliyordum.

"Hadi ama, Justin. O daha küçücük bir çocuk," Ağzıma attığım ekmeği dilimde çevirirken hâlâ benimle ilgilenmiyormuş gibi yapıyordu. Ağzındaki lokmayı bitirince durdu ve bana döndü.

"Çocuk mu?" Diyerek güldü. "O, sinir bozucu bir bücürün teki," Dudakları büzüldü ve ekledi. "Sende onun bulunduğu bücür kategorisinde bulunuyorsun."

"Hıyar herif,"

"Ne dedin sen?"

"Hıyar herif dedim."

"En azından bu sefer sarı yaratık gibi bir şeyler kullanmadın. Şaşırdım doğrusu,"

Gözlerimi kısarak ona tehtit dolu bakışlarımı gönderdiğimde bana havada öpücük attı ve tabağındakileri temizlemeye devam etti.

Dün gece Pattie ile tanışmıştık. Tasarımcı olduğu öğrenmiştim. Toplantıdan yorgun döndüğü için çok fazla konuşamasakta yine de beni artık biliyordu. Genç bir kadındı.

Anlayamadığım şeyse Pattie'de kendisine ismiyle seslenebileceğimi söylemişti. Benim annem mi garipti yoksa?

Hayatta yapacağım 100 şey arasında Justin'in annesiyle tanışmak yoktu sanırım. Fakat bu da tamamlanmıştı.

***

"İngiltere'ye gitmek mi?"

"Veya İspanya'ya geri dönmeye ne dersin? Burada da iyi üniversiteler var,"

Sertçe yutkundum. Babam ve annem üniversiteyi İspanya'da ya da İngiltere'de büyük annemin yanında bitirmemi istiyorlardı. Onlardan uzak kalmamı istemiyorlarmış. Ben gitmeyi neredeyse hiç düşünmemiştim.

good night miss. terryWhere stories live. Discover now