13 // evidence

11K 355 29
                                    

Kızgınlıkla bakan öfkeli gözleri yavaşça yaralı koluna döndü ve hiç tepki vermeden baktı. "Ceketini çıkar hemen. Bir şeyler yapmamız lazım."

Benden birkaç adım geriledi ve kapıya ilerledi. "Gerek yok, gidiyorum zaten,"

Tam kapının kolunu kavramışken kapı ile onun arasına girdim ve kapıya açamaması için kapıya sırt üstü dayandım. "Bu halde hiçbir yere gidemezsin."

Sıkıntıyla ofladı. "Çekil önümden," Dedi tıslarcasına.

Duygusuzca bakan gözlerini benim gözlerime dikti. Onlara baktığında irislerime bıçaklar saplanıyormuş gibi hissettim. Gözlerimi kırpıştırarak onu yumuşatmak için ellerimi göğsüne koydum. Ne yazık ki her zamanki gibi haklıydı, ona bugünlerde ihtiyacım vardı. "Bu halde seni gönderemem. Koluna bir bakayım, sonra istediğin yere gidersin."

Dalga geçercesine güldü, ardından anlık gülüşü soldu. "Ben başımın çaresine bakarım." Göğsüne koyduğum ellerimi ittirerek gözüyle önünden çekilmemi işaret etti. "Beni umursamadığın o kadar bariz ki," İki yanıma koyduğu ellerinden biri saçlarıma gitti. Küçük dokunuşlarla bir tutam saçımı parmağına doladığını hissediyordum. Aniden kafamın sağa doğru savrulmasıyla küçük bir çığlık attım.

"Tek düşündüğün ailenin beni ve Brad'i öğrenmesi değil mi? Beni umursadığına daha kendin bile inanmazken bana bunu inandırmaya çalışma!" Parmağına doladığı saçımı hala çekiyordu.

"Evet, seni umursamıyorum çünkü sen onu bile hak etmiyorsun!" Canımın acısına rağmen lafımı esirgememeye devam ediyordum.

Brad bunu hep yapmamı söylerdi.

"Lydia?" Uzaktan geldiğini belli eden annemin boğuk sesi üzerine Justin elini saçımdan çekti.

"Çabuk banyoya git!" Fısıltı şeklinde Justin'e bağırarak onu arkasından banyoya doğru ittirmeye başladım. İsteksiz adımları yüzünden biraz zorlansamda onu içeriye tıktım. Kapıdan gelen tok tıklanma sesi sıçramama neden olmuştu.

"Lydia? Orada mısın?" Yakından gelen annemin tedirgin sesi beni iyice endişelendirmişti. Ya dediklerimizi duyduysa?

"E-Efendim anne?" Kahretsinki kekelememi durduramamıştım. Huysuz adımlarla kapıya yaklaştım ve yavaşça kapıyı araladım. "Bir sorun mu var?" Dedim boğazımı temizleyerek. Toz pembe geceliği ile uykulu gözleri onu uyandırdığımızın belirtisiydi.

"Tatlım siz kavga mı ediyordunuz?" Annem içeriye bakmaya çalışarak boğazını temizledi. "Justin nerede?"

Elimde banyoyu gösterdim. "Duşta," Tedirgince yutkundum. "Sadece biraz tartıştık anne, önemli bir şey değil."

İnanmayan gözlerle bana baktı. "Önemli olmadığına emin misin? Bağrışmalarınız hiçte öyle demiyordu."

"Eminim." Sakin bir sesle onu cevaplayarak önüme düşen saçları geriye attım ve sahte bir şekilde gülümsedim. Justin'in saçımı çektiği bölge hala sızlıyordu.

Hayvan herif.

"Pekala, sen bilirsin. İyi geceler." Annemin sessiz mırıltısıyla beraber ona gülümsedim ve kapıyı yavaşca kapattım. Derince bir huzur soluğu aldıktan sonra banyoya koşar adım ilerledim. Kapıdan içeri girdiğimde ceketini ve gömleğini çıkarmış, aynada kolundaki yarayı izleyen Justin'le karşılaşmam uzun sürmedi. Koluna her dokunduğunda küçük banyoya dolan acı dolu inlemeleri canının çok yandığını anlatabiliyordu.

Benim geldiğimi anlamıştı ama hiç şeklini bozmadan yarasını izlemeye devam etti. Aynada benimkilerle buluşan serin bakışları onun içindeki öfkeyi yansıttığını görebiliyordum. Çenemi kapalı tutup işimi bitirmeliydim sadece. Ya da ben öyle umuyorum.

good night miss. terryWhere stories live. Discover now