14 // sissy

11.9K 360 46
                                    

Lydia Terry

"Bilemiyorum Jess," Dedim önümde duran çikolatalı pastadan bir çatal daha alırken. "Sence annem ve babam buna inanırlar mı?"

Portakallı gazozundan ağzını ayırıp dudaklarını şapırdattı. "Kesinlikle! Yani Justin bu durumda seni koruyan bir 'erkek arkadaş' gibi görülecek. Eminim bu babanı memnun edecektir, anneni de."

Kaşlarım istemsizce çatıldı. "Bu fikri sana Justin söyledi, değil mi?"

Şirince büzülen dudakları küçük gamzelerinin ortaya çıkmasını sağlamıştı. "Yani... Belki... Olabilir."

Biliyordum işte. Justin'den de ne beklenirdi ki zaten? İlla her konuda kahraman olması gerekiyor onun, ölür yoksa. "Bence çok saçma," Diyerek yüzümü buruşturdum. Hayatımda bu kadarda anlamsız bir fikir görmemiştim sanırım. "Ben Justin'in 'sözde' çalıştığı kafeye ailemle geliyorum, sonra birkaç kişi bana laf atıyor, kavga çıkıyor ve Justin o bana laf atanları bir güzel pataklıyor. Sence de saçma değil mi, Jessica?"

"Ne saçması? Bence harika! Yerinde olmayı isterdim şuan." Pörtlettiği gözlerini üzerime diktiğinde umursamazca omuzlarımı silktim.

"Tamam, çok istiyorsan yer değiştirebiliriz. Ama lütfen şu gözlerini fal taşı gibi açma." Oflayarak kalan son küçük bir parça pastamı da ağzıma atarak ayaklandım. "Hadi gidelim. Dersim başlamak üzere." Dalgınlığımla beraber çantama masanın üzerine bana ait ne eşya varsa tıktım içine.

Jessica pastasını ağzına tıkıp kalktı ve sandalyesini bacaklarıyla geri ittirdi. Cüzdanımdan fişte yazılı olan fiyatı çıkarıp boş pasta tabağının altına fişle beraber sıkıştırdım. Gözlerimi her kapattığımda içimde masaya uzanıp uyumak geliyordu. Dün gece sadece birkaç saat uyuyabilmiştim. Acaba neden?

Tabi ki Justin'in dırdırı yüzünden. Sabaha kadar babama kanıt aradı. Beni de uyutmadı bu arada. En son hatırladığım tek şey elime ne geçtiyse Justin'e fırlattığım.

Umuyorum ki bugün çokta olaylı geçmez. Onun planındaki gibi olur ve biter. Yani umuyorum ama yine de bir bokluk yaşanacağının hissi var içimde. Ve bunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Tek istediğim şu saçma planın bitmesi ve evime gitmem.

"Harry mi? Harry'den birkaç kişinin bana laf atması için adam tutmasını mı istedin?" Ellerimi ovuşturarak kollarımı tezgaha yasladım. Normal küçük bir kafenin kahve kokan atmosferi hoştu. Etrafımızdaki insanlara bakmayı kesmeyi denedim fakat pekte işe yaramadı.

"Evet, şuan buradalar... Sanırsam. Bilmiyorum. Ama Harry yapabileceğini söyledi."

Pufladım. "Eee... Evet? Mükemmel diye adlandırdığın planına nasıl başlayacağız? Ama öncelikle şunu söylemek istiyorum ki ailem yolda, buraya geliyorlar."

Justin söylediklerime karşın alayla gözlerini devirince ofladım. Zaten rahat bir kafe değildi. Küçücük mekanı bir iki grup erkek, ve birkaç kız kaplamıştı. Oturduğum yerde kıpırdanmadan edemiyordum.

"Halledeceğim tamam mı? Bu kadar tedirgin olmana gerek yok." Kolumu sıvazlayıp dayandığım tezgahın arkasındaki garsonun yanına gitti ve onunla bir şeyler konuşmaya başladı.

"Önlüğün güzelmiş dostum," Sen ciddi misin Justin?

"Ah, teşekkür ederim." Garson ona gülümseyerek baktı ama Justin'in yüzü ciddi ve ifadesizdi. Omzunu duvara yasladı ve parmaklarını pantolonunun cebine soktu.

"Ama artık o benim." Tanrım... Kesinlikle buradan planımız bozuk ve buranın sahibi tarafından kovulmuş bir şekilde çıkacağız.

"Ne?" Garson bile neye uğradığına şaşırmıştı ve şaşırmakta da haklıydı. Eşkiya gibi kafeye daldığımız için buna hazırlıklıydı belkide.

good night miss. terryWhere stories live. Discover now