christmas ♛ mistletoe

6.2K 346 47
                                    

Aslında bu bölümü yazmayacaktım ama size süpriz yapmak istedim. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Bu arada bu bölüm biraz ilerleyen zamanlarda geçiyor. Normal hikayede daha yaz ayındalar aksnkskfjd

İyi okumalar!

Ayağımın altında ezilen karın yumuşaklığını hissedebiliyordum. Ellerim ceplerimde, başımdaki bere ile ısınmaya çalışmam yeni yıla donarak girme olasılığını arttırıyordu.

Etrafta gülerek çocuklara hediye dağıtan koca göbekli Noel Babalardan elektrikli soba dilenmemek için kendimi zor tuttuğumu itiraf etmek istiyorum.

Bankın boş kısmı dolduğunda sanki tamamlanmıştım. Soğuktan pembeleşmiş yanakları ve burnu ile birlikte bana gülümsedi ve başındaki gözüne kadar inmeyi başarmış olan beresini düzeltti. Ardından elime tutuşturduğu sosisliye yumuldum.

Elimdeki sıcak sosisliyi ısırmaya devam ederken Justin'in bana baktığını fark etmiştim. İfadesi tanımsızdı. Bana bakması beni her zaman garip hissettiriyordu. Onun gözlerini pek çözebilmiş değildim.

Biri bana bakarken bir şeyler yiyemeyeceğimden bu bakışlarını durdurmak adına omzuna vurdum. Etkilendiği söylenemezdi. Dudakları iki yana doğru kalkarken parlak beyaz dişleri bana el sallamışlardı.

"Ne diye bana bakıyorsun, sarı solucan?"

"Dudağın," Dedi bana gülerek yaklaşırken. "Ketçap olmuş."

Dilini dudağımın kenarına bastırdı ve birkaç saniye sonra çekildi. Gözleri bilindik bir gülümsemesi ile kısılmıştı. Ona katılmadan edemedim. Birbirine kenetlenmiş ellerimizin üzerine deyen kar tanelerinin soğukluğunu dahi hissedememiştim ona bakarken.

Sıcacık gülüyordu her zaman.

Elimizdeki sosisli sandviçler bittiğinde Justin'in sonradan aldığı kahveleri yudumladık ve onlarla da işimiz bitmişti. Popomu ağrıtan banktan sonunda kalkabilmiştik. Kaymamak için Justin'in koluna sımsıkı tutunmuş olmam onu epeyce güldürmüş olmalı ki, kahkahasından sonra beni kucağına alıverdi.

"Düşüp bir taraflarımızı kırmaya çok meraklısın galiba," Diye homurdandım kollarımı boynuna dolarken.

Kızarmış burnunu burnuma sürttü ve yüzümün neredeyse her santimetresini öptü. Cevap olarak dudaklarımı boynuna bastırdım. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Justin, öylece yürüyor, insanların bize dönen gözlerini umursamıyordu.

Rahatımdan bahsetmiyorum bile.

Isınmış sayılırdım bir nebze. En azından dişlerimin titremesi geçmişti. Kuru kafalar gibi ses çıkarmıyordum. Onu rahatsız edebileceğimi düşünerek kucağında debelendim ve ayaklarımın zeminle buluşmasını sağladım. Yere inmiş olsam da kolları beni rahat bırakmayı istemezmiş gibi tekrar bana sarılmışlardı.

Boş sokakta sırtımı soğuk bir duvar ile buluşturan Justin ile bakışmak zorunda kaldım. Gözlerimi ona kızarcasına diktiğimde umursamazca dudaklarıma uzandı. Uzun bir öpücüğün ardından geri çekildim.

"Beni buraya bilerek getirdin," Dedim kollarımı boynuna sararken. Dudaklarımızın arasından çıkan buharlar havaya karışıyorlardı.

Ellerini kalçamın iki yanına yerleştirerek, "Belki," diye mırıldandı.

Sadece gülümseyebildim. Hiçbir şey yapmayarak ayakta dikiliyorduk. Dışarıdan görenlere biraz garip gelebilirdi. Yanağına konan kar tanesini daha kıskandığımdan dolayı parmağımla yüzündeki karları temizledim.

good night miss. terryWhere stories live. Discover now