22- BÜYÜK İŞ

En başından başla
                                    

"Sinan, ver onu bana.." dedi endişe dolu sesiyle. Sinan ona gülümserken, bana döndü. Gözlerimin içine baktı ve yapmacık sırıtışı solmuştu. Yanıma yaklaştı.

"Korkma, ben burdayım.." diye fısıldadı endişeyle. Dudağıma yaklaşıp bir öpücük kondurup, yanağımı okşadı. Ardından Ecevit'e sinirli bir şekilde döndü.

"Onu böyle korkutmanın hesabını sana daha sonra soracağım..." dedi ve ardından elimi tuttu.

"Şimdi git ve Ushan abine selamlarımı ilet." dedi ve elinde ki siyah poşet ile arkasını döndü. Onunla beraber bende dönmüştüm. Arkadan bir acı dolu inleme sesi geldiğinde bizimkilerin onu dövdüğünü anlamıştım. Etkisiz halde bırakıp yanımıza doğru geldiklerinde, Sinan hiçbir şey demeden elimden tutup beni yürütüyordu. Mahalleye geldiğimizde Sinan elinde ki poşeti Onur'a uzattı.

"Onur bunu bizim zulaya koy." dediğinde Onur kafasını salladı. Benim halen vücudum titriyordu.

Onlarla ayrılıp Sinanların evine gittik. Kapıyı Mehtap teyze açmıştı, yüzüme bakıp yeni bir krize girdiğimi düşündüğü için üzüntüyle baktı. Hemen içeri yürüyüp odaya girdim. Odaya girer girmez içerde volta atmaya başladım. Sinan birkaç dakika sonra içeri girip kapıyı kapattı. Gözlerini içine korkuyla baktım.

"Sinan, eğer sana haber verirsem annemi, babamı ve seni öldürmekle tehdit etti, şimdi ben söyledim sanacak. Ya bir şey yaparsa." benim aksime oldukça sakindi, bana yaklaştı ve kollarını hafifçe açtı.

"Güzelim, sence bana kim ne yapabilir?" diye sordu sakince. "Annen ve babana da bir şey yapamazlar. Bana güven." dediğinde zaten en çok ona güveniyordum.

"Bunun için mi bana söylemedin?" dedi yanıma gelip yumuşak bir şekilde, kızacağını düşünmüştüm. Gözlerim dolarken kafamı salladım. Bana sanki bir çocukmuşum gibi baktı.

"Karan'ım, bundan sonra bana yalan söyleme. Konu her ne olursa olsun. Sen bana böyle bir şeyi söyleseydin ben sence seni tehlikeye atacak bir hamle yapar mıydım?" şimdi tam dudağıma doğru fısıldıyordu.

"Çok korktum Sinan, özür dilerim ne olur affet." dedim hıçkırıklarımın arasından. Uzanıp dudağımı öptü.

"Tamam, ağlama ama bebeğim... geçti." dedi beni sakinleştirmek ister gibi.

"Sen nereden öğrendin?" dedim gözlerimi yüzüne çevirerek. Kirpiklerim ıslanmıştı.

"O kadar belli ediyorsun ki, ve sence ben seni o kadar süre yalnız bırakır mıydım? Sadece bekledim. Doğru anı. " dediğinde kafamı salladım. Benden ayrılıp kapıya doğru gidip kapıyı kitledi. Karanlıkta ışığı açmadan bana doğru ilerledi. Ay ışığından onu çok net görebiliyordum. Dudağıma sıcak nefesini yaklaştırıp alt dudağımı dudaklarının arasına alıp emdi. Ardından üst dudağıma da aynı işlemi yaptı. Ağzımı aralayınca dilini ağzımın içine doğru itti ve dilimi bulup yaladı. İçim titrerken nefesim kesilmişti. Belimden tutup beni yatağa doğru yavaşça yatırdı. Üzerimde ki okul gömleğini yavaş yavaş açıp her açtığı yere bir yumuşak öpücük bırakıyordu. Tamamen çıkardığında, kendi gömleğine de aynı işlemi yaptı.

Göğüs ucuma gelip, ufak uçları diliyle yalayıp dişleri ile küçük küçük çekiştirince inledim. Aynı ıkınır gibi çıkmıştı sesim. Ben inleyince Sinan daha hızlı öpüp yalamaya başladı. Ardından yeniden boynuma çıkıp orda iz bırakmak istercesine sertçe yaladı. Bu sefer çok çok yakındık. Bu yakınlık başımı döndürüyordu ve daha fazla deli ediyordu beni.

Birkaç dakika sonra, bacaklarımın arasında hissettiğim sertlik ile kendime geldim. Sinan kendini bana bastırıyordu. Sanırım yakın arkadaşımın, şimdi ki sevgilimin bana kalkık olmasına şaşırmıştım. Öpüşüne karşılık verdim birkaç dakika sonra Sinan üzerimden kalktı ve yana doğru döndü. Boynunda ki damarlar çıkmıştı.

"Ben.. halledip geleyim." dedi boğuk sesiyle. Kalkacağında kolundan tuttum.

"Burada yapabilirsin." dedim gözlerimi kocaman açmış, bir çocuk gibi. Afallayarak yüzüme baktı.

"Korkarsın ama sen.." dediğinde olumsuzca kafamı salladım. Gözlerinin parladığını gördüm. Nefesi sıklaşmıştı.

Yatağa geri yatıp, gözlerimin içine bakarken gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Fermuarını açıp, sertleşmiş, damarları çıkmış olan aletini serbest bırakınca gözüm oraya değdi, anında yanaklarıma kan pompalanmaya başlamıştı. Gözlerimi kaçırıp hiçbir hareketimi kaçırmayan gözlerine diktim. Elini yavaş yavaş ileri geri yaptığını görüyordum.

Uzanıp dudaklarımdan öptü, o kadar yumuşak ve tutkulu öpüyordu ki ikisini nasıl bir arada yaptığını anlamamıştım. Daha çok bana yaklaştı. Ağzımın içine doğru boğuk inlemelerini bırakıyordu. Bende ona karşılık veriyordum. Öpüşü hızlanırken, hareketleri de hızlanmaya başlamış, yatakta hissedilir hale gelmişti. Odada sadece bizim nefes seslerimiz birbirine karışmış başka ses duyulmuyordu.

"Kurban olurum sana..." diye boğuk sesiyle gözlerimin içine bakarken fısıldadı. Dudakları aralıklı, elleri hızlı hızlı hareket ediyordu. Gözlerinin içine bakıyordum sadece. Uzanıp dudaklarımı öptü ama öpmek sayılmazdı. Ağzı açıktı ve sadece dudaklarım ağzının içindeydi. Nefesi ağzıma doluyordu.

"Çok seviyorum.."diye fısıldadı ağlar gibi. Zevkten. En sonunda elleri acayip hızlandı ve birkaç saniye sonra boşaldığını anladım. Gözlerini kapatıp derin nefesler aldı, biraz durup dudağıma derin bir öpücük kondurdu.

Bana bir şey demeden kalktı ve banyoya gitti. Çeşmenin sesi geldiğinde anlamıştım. Elini yıkıyordu muhtelemen. İçeri gelip pantolonunu değişti. Bana da eşofmanımı uzattı. Utanarak alıp giyindim. Yanıma gelip yattı ve dudağıma öpücük kondurdu. Bana sarıldı, bende ona sarıldım.

ZAAF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin