44- DELİBAL

70.9K 3.2K 4.8K
                                    

Koltuktan ayağa kalkıp beni bir küçük bir serçe yavrusuymuşum gibi saran kollardan zor da olsa kurtuldum. Onun da kalktığını göz ucuyla görmüştüm ama yüzüne bakmadım. Boğazının kuruluğu canımı yakarken, mutfağa doğru ilerledim.

"Kuzey..." arkamdan seslenince gram umursamadan mutfağa gidip bir bardak alıp sürahiden su doldurdum. Peşimden mutfağa da gelmişti, göğsünde sargı bezi olduğu için vücudu çıplaktı. Onu umursamadan suyu içtim, dün bağırmaktan tahriş olmuş boğazıma iyi gelmişti. Mutfakta ki saate baktığımda öğlen on iki olduğunu gördüm.

"Gülüm..." dedi bana yaklaşarak, onu es geçip salona girdim. Merdivenlerden yukarı çıkıp odama, yani eski odama doğru yönelttim adımlarımı. Kapıyı açıp içeri girdiğimde sağ bacağı Müco'nun üstüne olan ve ona sarılmış olan Fırat'ı gördüm. Gülümsemek istedim ama şuan hiç o modda bile değildim.

"Fırat... Müco uyanın." dedim yavaşça, Fırat biraz korkuyordu sesli uyandırılmaktan. Askerdeyken laz çavuş ilk günlerde bağırarak uyandırınca korkup kalkıyordu ve ağlayacak gibi oluyordu. Tabi sonradan alışmıştı ama sivil hayatındayken onu bağırarak uyandırmak istemiyordum. Tarık kuyruğummuş gibi gelip kapının önünde durdu. Yine ona aldırmadım ve bizimkileri yavaşça dürttüm. İlk gözünü açan Müco olmuştu, yani tek gözünü. Kaşlarını çatıp bana bakarken, daha sonra kendisini saran kollara baktı. Ağzından 'Hiih' diye bir nida dökülüp kendini korkuyla geriye savurdu.

"Ben...gece ne yaşandı?!" dedi elini göğsünde tutarken, sanırım üzerinde yorgan olsa onu çekecekti yorgan rejisi yapıp. Fırat sese ve bir nevi itilmesiyle gözlerini açıp yanında ki bedene baktı.

"Haydi kalkın" dedim ikisine de bakıp. Fırat anlamayan gözlerle baksa da beni dinleyip bedenini kaldırdı. Müco halen korkuyla bakıyordu. Fırat onu umursamadan yataktan çıkınca bana baktı.

"Gidiyoruz." dediğimde Fırat kafasını salladı.

Müco'da en sonunda anlamasa da yataktan sarsak bir şekilde çıktı. İkisi de kapıya odaklanırken, bende o tarafa baktım. Dağılmış bir Tarık vardı.

"Kuzey burda kal." dedi acı çeker gibi. Onu umursamadım.

Fırat bir bana bir de ona baktı. İkisi de aşırı masum görünüyordu. Şuan sanki babalarıyla kavga etmişim de annemin evine giderken onları da götürüyormuşum gibi davranıyorlardı. Birazdan Müco'ya 'tükür babanın suratına.' deyip evden çıkacakmışım gibi duruyordu. Onu dinlemeden kapının aralık olan kısmından ona değmeden geçip aşağı indim. Sehpanın üzerinde duran telefonumu alırken üçü de aşağı inmişti.

"Kuzey yalvarırım..." dedi bu sefer önümde durup. Gözlerinin içine baktım.

"Bu evde durmam için bir sebep yok." dedim. "Ve lütfen ısrar etme, asla kalmayacağım." ifadesiz sesimle gözleri yalvarır bir tonda parladı.

"Tamam o zaman... Ben geleyim. Senin evine geleyim." dediğinde kaşlarımı çattım. Vay be demek ki koskoca mafya Tarık Kara benim fakirhaneye gelecekti.

"Neden geliyormuşsun." dedim

"Lütfen, misafirini geri mi çevireceksin?" derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım, nefesi sıkıntı ile verirken gözlerimi açıp bana çipil çipil bakan mavi gözlere baktım.

"Tamam." dediğimde yüzü sevinçle parladı. O sırada mutfağın ordan bir ses geldi, Samet.

"Abi bende geleyim mi?"

----

"Samet kardeş sana zahmet olmazsa şu birayı uzatır mısın?" dedi Fırat.

Çok absürt bir durumun içinde gibiydik. Mafya babası, askerlik arkadaşım, yumruk yiyen Müco ve bana yenge diyen Samet balkonumda oturmuş içki sofrası kurmuştuk. Tarık üzerine giyindiği siyah tişört ve kot pantolonuyla oldukça farklı gözükürken gözlerimin içine bakıp rakı içiyordu. Müco ve Fırat yan yana oturmuş rakı tokuşturuyorlardı. Samet ise karşısında abi dediği adam var olduğu için rahatça oturamıyordu.

Biramdan bir yudum daha aldım, eve getirmeyi keşke kabul etmeseydim. Evime gelmeyi istediğinde benim onun mükemmel villasında bir ay kadar kaldığım ve hiç para harcamadığım aklıma gelmişti bu yüzden kabul etmiştim. Ve ondan böyle bir teklif beklemiyordum.

Fırat bir türkü daha açarken, adam daha çok efkarlanmıştı. Bir saniye bile gözünü üzerimden ayırmadan bana bakıyordu.

"Fırat vallahi içimizi baydın kardeşim." dedi Müco cipsi ağınıza atarken. Fırat ona döndü.

"Kardeşim?" dedi sorarcasına.

"Yani öyle kanka falan gibisinden." dedi Müco durumu kurtarmak ister gibi.

"Kanka?" dedi Fırat kaşlarını kaldırıp alayla. Müco köşeye sıkışmıştı.

"Ne diyim ki şimdi." dedi masumca gözlerimin içine bakarken. Omuz silktim.

"Deme bir şey." dedi Fırat, kafasını çevirmişti. Bizim koğuştan çıkan erkeklere meyilli oluyordu galiba.

İlerleyen saatlere doğru Samet'i karısı aradığı için o yanımızdan ayrıldı daha doğrusu Tarık burada olduğu için ona izin vermişti. Fırat ve Müco içeri geçip birbirlerine bulaşmaya devam etmeye başlamışlardı. Balkonda ikimiz kalınca gözlerimi karşıya diktim. Geldiğinden beri hiç durmadan bana bakıyordu, utanıyordum artık.

"Kuzey..." dediğinde cevap vermeden gözlerimi ona çevirdim.

"Seni çok seviyorum." dediğinde kalbimin durduğunu hissettim. Nefes almayı mı unutmuştum yoksa oksijen diye bir kavram yok muydu?. Kalbimin gürültüsü Ankara'dan duyulabilir miydi?

"Biliyorum yaptıklarımın yanında bunu demem hiçbir şey ifade etmiyor. Ama seni çok seviyorum Kuzey..." gözlerinin içine bakmaya devam ediyordum ve bir şey demiyorum.

"Senden önce hayatımda ki tek şey sadece disiplindi, beni düzenden çıkardın. Ben duygularım yok sanıyordum ama senle bunu da öğrendim. Sen çok... masumdun. Bakma öyle tilkilik yaptığına, için o kadar temiz ki. Benim pis düşüncelerime karşı bile çıkmadın." dediğinde gözleri dolmuştu. Yutkunup devam etti.

"Ben şehveti tek bir duygu sandım. Ne kadar canını yaksam da şefkat gösterdiğim de tüm yaraların kapanır sandım." dedi acıyla gülümseyerek "Olmuyormuş." dedi kafasını yukarı kaldırıp indirirken. Gözlerinden bir damla yaş düşmüştü. Ellerimin uyuştuğunu hissediyordum.

"Ben senin ruhunda ve hatta bedeninde yaralar açtım, kapanmayan yaralar. Düşünüyorum, delirmek üzereyim..." dedi ellerini saçlarına ararken. "Senin eline iğne batsa benim canım acıyor ama sana ben zarar verdim. Ben..." dedi histerik bir şekilde gülerek. Daha sonra bana yaklaştı ve elimden tuttu. Sadece gözlerinin içine dolu dolu bakıyordum, içim gidiyordu.

"Beni affet demiyorum, ama izin ver beni affetmen için uğraşayım." dedi yalvarır bir tonda. "Bak Allah belamı versin ki bir daha canını yakmayacağım, gerekirse ilaç kullanırım." dedi, sinirsek sıkıntılarından bahsettiğini anlamıştım.

"Yalvarırım kurban olduğum..." dedi gözlerimin içine dolu dolu bakarken, gözlerimi kapattığımda gözümden bir damla yaş düştü.

"Tamam..." dediğimde heycanla derin bir nefes çekti. Gözlerimi açıp baktım, bana dokunmak istiyordu ama çekiniyordu. Elimi tutarken bile kırılacak bir eşyaymışım gibi davranıyordu.

Onu seviyordum ve beni paramparça etse de yeniden ancak o toplayabilir. Beni bir araya getirebilirdi. 

Arkadaşlar diğer bölüm final olacak, sanırım. Sizi seviyorum ❤️❤️

KOMUTAN Where stories live. Discover now