27- TESKERE

71.9K 4.2K 1.7K
                                    

2 ay sonra...

Elimde ki spor çantası ile koğuştan çıkarken yanımda gelen arkadaşlarla gülerek dışarı çıktık. Sonunda bu cehennem son bulmuştu. Vatani görevi yapmak elbette hoşuma gidiyordu ama buraya bir çok yeni acıyı tatmıştım. Ve bir çok güzel arkadaşlarla tanışmıştım.

"Oğlum numaranı değiştirme ki gidince sana ulaşabilelim." dedi Alptuğ yanımda yürürken.

"Değişmem olum, hepinizle görüşeceğim." dedim mutlu bir şekilde gülümseyerek. Fırat biraz sessizdi. Sanırım üzülüyordu. Kolumu omzuna attım.

"Lan üzülme, sende bir ay sonra alacaksın testereni." dedim alayla. Ama bu üzülmemesi için içten söylediğim bir şeydi. Enseme vurdu. Karşıdan gelen laz çavuşu gördüğümde ona doğru ilerledim. Bana gülümseyerek bakıyordu. Elini öptüm.

"Komutanım, kurtuldunuz benden." dedim sırıtarak. O da gülümsedi.

"Çok şükür..." dedi en içten sesiyle, daha sonra sırtıma elini koyup patpatladı "Kendine dikkat et." dedi dudakları düz ince bir çizgi haline alırken. Gülümseyip kafamı salladım, ve yanımdan geçip gitti. Bizimkilerle yeniden yürümeye başladık.

Mehmet komutanı görünce asker selamı verdim, o da bana başıyla gülümsedi. Yerine gelmişti... Onun. Onu düşünmemeye çalışarak nizamiyenin önüne geldik. Sıra sıra hepsine sarıldım. En sona Fırat kalmıştı. Sıkı sıkı sarılırken kulağına fısıldadım.

"Kendine dikkat et, yanıma sağlam gel." dedim fısıldayarak. Gülümsedi.

"Asıl sen kendine dikkat et, Kuzey." dedi hüzünlü bir sesle. Yutkundum. Biliyordu, ve beni asla yadırgamadı. Acımı paylaştı, bu iki ay içinde her ağlama krizimde yanımda oldu, kaçıp girecekken bana engel oldu. Dışarı çıkıp soğukta ağlarken, hasta olunca başımda durdu. Onun adını sayıklayarak omzunda ağladığımda ona küfür ederek yanımda oldu. Hep yanımda oldu. Hatta bu iki ay içinde öyle küfürler üretmişti ki bazen hıçkırıklarımın arasında kahkaha atıyordum.

Hepsine dönüp hüzünle bakarken, onlar da bana öyle bakıyorlardı. Onlara bakarak arkaya birkaç adım attım. Kapının önünde kiraladığı arabasıyla Müco bekliyordu.

"Kuzey..." dedi Hüseyin.

"Ha canım." dedim halen gülümserken.

"Yat yere." dedi, durup kaşlarımı çattım.

"Niye lan?" dediğimde hepsi birlikte kemerlerini çıkarıyordu. Gözlerim korkuyla açılırken, Mücoya kafamı çevirdim. O da şok ile bakıyordu. Hepsi kemerlerini çıkarıp üstüme doğru geliyorlardı.

"Lan gözünüz bu kadar mı döndü?" diye sordum inanılmaz bir şok ile. Hepsi kahkaha atarken kemerleri iki kat yapıp ellerinde tuttular. Halen duruyordum olduğum yerde.

"100 şınav çekmeden alamazsın teskereyi." dediler hep bir ağızdan. Bir kez daha şok olmuştum.

"Ebesinin amı ama.." dedim iki kolumu da açarken, Hüseyin kemerle bana doğru atılıp bacağıma bir tane geçirince acıyla inledim. Tam hepsi kaldırmıştı ki ellerimle dur işareti yaptım.

"Allah cezanızı vermesin, tamam." dedim ve bizi gülerek izleyen Mücoya çantamı fırlattım. Yere eğilip ilk başta hızla daha sonra da kollarımın acısı ortaya çıkarken zorla zorla şınav çekmeye başladım. Hepsi kahkahalarla beni izliyordu, başka koğuştan olan askerler de bana gülerek bakıyordu. Ne kadar süre geçti bilmiyordum ama ben artık kendimden geçmiştim.

"Doksandokuz... Yüz." dedim ve oturur pozisyona geçtim. Hepsi alkışlarken soluk soluğa gülümsedim. Tek elimi kaldırıp aşağı yukarı salladım ve Fırat'ın elini tutup ayağa kalktım. Nizamiyede ki askere elimde ki kağıdı verdim. Daha sonra ona da kafamı sallayarak selam verdim. Bizimkilere döndüm dışarı çıkarken.

"Hadi görüşürüz pezevenkler!" dediğimde hepsi küfür etmişti. Kahkaha atarak Mücoya sarıldım birkaç saniye ve ardından abaya bindik. Bizimkiler halen bana el sallarken gözlerim biraz dolmuştu.

"Ağlama lan, ne sulugöz olmuşsun böyle." dedi Müco dikkatli bir şekilde araba kullanırken.

"Her yere çok çabuk alışıyorum." dedim gözlerimi silerken. Torpidoya bir tane vurunca gözlerim irileşti, yerimden zıpladım. Kafasını sallıyordu.

"Öyle güzel ortamlar var ki..." dedi sırıtarak. Piç bir sırıtmaydı.

"Ne yaptın oğlum, pavyonda mi girdin? diye sordum gözlerimi kısarak. Kahkaha attı.

"Sen çok komik olmuşsun lan oy oyy" dedi yanağımı sıkmaya çalışırken. Ondan kaçtım. Aynı yastaydık, neden beni çocuk gibi seviyordu.

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama uyumak da istemiyordum ama bir an önce arabadan inmek istiyordum. Çünkü aklıma sessiz ortamlarda hemen o geliyordu. Vücudum alışmıştı ama kalbim halen sızlıyordu.

"Acıktın mı?" diye sordu.

"Biraz." dedim emin olamayarak.

Bir tesisin önünde durduğunda, soğuk havada arabadan indik. Sonbaharın soğuydu. Önümde ki ceketi ilikleyip, tesisin içine girdik. Çorba içip, tuvalete uğradık. Müco tuvaletteyken ben dışarı çıkıp bir sigara yaktım. Birkaç çalışan dışında çok kişi yoktu etrafta, bizim arabamız ve ilerde de siyah bir araba vardı. Sigaramın yarısına gelmişken Müco çıktı ve sigarayı attım.

Arabaya binip yeniden yola düştük. Birkaç saate varacaktık Ankara'ya. Elimde ki telefonu biraz karıştırdım. Sosyal medyada ki isteklere bakıp eleme yaparak kabul ettim. Aklıma gelen şeyle, yeniden arama yerine onun isimini yazdım. Tarık Kara. Ve yine hiçbir sonuç yoktu. Hayalet gibi herifti. Piç kurusu!

"Kuyu'da durumlar nasıl?" dedim sıkıntı ile.

"İyi, seni bekliyor Hamit abi. Senin yerine alınan çalışanı çıkaramadı garson olarak işe aldı." dediğinde kafamı salladım. Barda DJ gibi çalışıyordum ama aslında her işi yapıyordum. Düzenleme, parti gibi işleri.

Derin bir nefes alırken kafamı arkaya doğru atıp esnedim. Yanımda bir hareketlilik hissedince Müco'ya baktım. Gergince bir arkasına, bir de aynalara bakıyordu. Kafasını yavaş yavaş hayretle salladı.

"Noldu?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Şu..." dedi ve çenesiyle dikiz aynasından arkayı gösterdi. "Çıktığımızdan beri bizi takip ediyor." dediğinde kaşlarımı çattım.

Dikiz aynasına baktım, ardından yetmeyince arkamı dönüp baktım. Tesislerde gördüğüm siyah arabaydı. Çatık kaşlarım ile önüme döndüm.

"Belki o da Ankara'ya gidiyordur." dedim.

"Bizimle aynı molalarda durması normal mi?" dedi halen dikiz aynasına bakarken. Kaşlarım daha çok çatılırken omuz silktim. Dikiz aynasından yeniden arabaya baktım.

Sonunda Ankara'ya giriş yapınca, evimin önüne doğru sürdü Müco, aslında direkt mekana götürecekti ama iki dakika boyunca küfür edince şok içinde kaldı. Bu yorgunlukla direkt beni eğlenceye mi sokacaktı?

Evin önüne geldiğimizde karanlık çökmüştü. Arabadan inip bagajdan çantamı aldım. Müco da arabadan inmiş kapısı açık bir şekilde bana bakıyordu. Bagajı kapatıp ona döndüm.

"Benim mekana gitmem gerek, sende dinlen biraz." dedi son kısımda imada bulunarak. Elimde ki anahtarlı elimi kaldırıp, elimi salladım. Kafasını sallayıp arabaya binip uzaklaştı. Mahalleme bir bakış atıp gülümseyerek eve doğru gittim. Apartmanın kapısını açıp, eve girdim.

Ev küçüktü, bira şişelerini görünce Mücoya bir küfür daha ettim ama şuan onla da uğraşamazdım. Çantamı kenarı fırlatıp ışığı açmadan, pencereyi açtım. Derin bir nefes alırken, köşe başında duran siyah arabasını görünce kaşlarım çatıldı.

Bu bizi takip eden arabaydı. 

KOMUTAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin