8- KABULLENME

115K 5.5K 3.7K
                                    

"Asker, uyan!" diye bağırdı çavuş, yine her zaman ki uyandırma faslındaydık. Herkesin uyandığına emin olduktan sonra koğuştan çıkan çavuşun arkasından bir küfür savurdum. Biraz daha yüzümü yastığa gömsemde sesler çoğalırken inleyerek ayağa kalktım. Uykumun yarıda kalmasindan nefret ediyordum.

"Lan bir rüya görmüşüm, bizim çavuş uyanmadan önce benim çavuş uyanmış." dedi Fırat, üzerimi giyinirken ona sırıttım. O ise halen rüyanın etkisinde olduğunu belli eden hareketler yapıyordu üzerini giyinirken.

"Yarın çarşı izninde senin gömleklerden birini giyecem Kuzey." dedi Alptuğ.

"Giy kardeşim, ama başına bişey gelirse sakın buraya gelme." gömleklerimi çok seviyordum. Alptuğ beni geçiştirmek için bir şeyler söylerken üniformamı giyindim. Aynadan yüzüme bakıp kendime çeki düzen verirken, kafama bir havlu gelince aldırmadan işime devam ettim.

"Ulan kime bu kadar hazırlanıyorsun? Ortam testesteron kokuyor." dedi Hasan iğrendiğini belli eden bir tonda.

"Kendimi mutlu etmek istiyorum sizin gibi ilk insan olarak mı tamamlayayım askerliği." dedim halen aynada kendimle uğraşırken. Hasan bir şeyler homurdanırken, eğilip postallarımı tam anlamıyla giyindim. Jilet gibi olmuştum. Bu kadar hazırlanmamın sebebi de belliydi. Komutan aklıma gelince karnıma ağrı girdi. Belki askerden çıktıktan sonra bu yaptığımı sorgulayacaktım ama şuan bana haz veriyordu.

Sayım için bahçeye çıktık ve dizildik. Sayım işi ve günlük birkaç konuşma sonunda çavuş bazı kişilere bugünlük olan görevlerden verdi. İş bölümü de bitince herkes etrafa dağılmıştı. Fırat ve Gökhan ile bir banka oturduk.

"Bu Kürşat, yarın bizim gideceğimiz mekana gidecekmiş." Fırat bahçenin öteki kenarında olan Kürşat'a bakıp bize bilgi verirken. Cebimden bir paket sigarayı çıkarıp bizimkilere uzattım. Gökhan alırken Fırat hayır anlamında kafasını salladı, hazır sigara içmiyordu. Sigaramın ucunu yakıp içime derin bir duman çektim, Gökhan'da aynısını yaptı.

"Gelirse gelsin bize bulaşmadığı sürece bir sıkıntı yok." dedim ama kendim bile inanmıyordum. Herif bizim koğuşa, daha doğrusu bana kıldı. Dövmelerim yüzünden bana düşman olan ilk insandı.

"Sence öyle bir şey mümkün mü?" dedi Fırat banka daha çok yayılırken.

"O bulaşmadığı sürece, biz bulaşmayacağız."

"Umarım.." dedi Gökhan. 

Sigaralarımızı içip öğlen yemeği için yemekhaneye gittik. Pilav ve yoğurt vardı. Tepsiye doldurup yerimize geçtik. Yemeği yedikten sonra yeniden bahçeye çıktım. Tek amacım Tarık Komutanı görmekti. Yeni gelen birkaç haftalık askerler şınav çekerken, zalim komutanı orada gördüm. Bağırarak yeni gelen askerlere her zaman ki kurallarını söylüyordu. Yine sinirlenmişti. Bu adamın yaptığım hareketlerden sonra beni öldürmemesi şanslı hissettirmişti beni. Yeniden paketimden bir sigara çıkarıp yaktım ve izlemeye başladım ağaca yaslanarak. Sigaramın sonuna gelmişken, komutan arkasını döndüğünde beni gördü. Onun kaşları çatılırken ben gülümsedim, yürümeye devam ederken bana bir kafa hamlesiyle yanına gelmemi işaret etti.  Elimde ki sigarayı hızla yere atıp sırıtarak yanına yürüdüm. O önde ben arkada binanın içine girdiğimizde önümüze çıkan her asker selam verip hazır olda duruyordu. Elinde dosya ile gelen yazıcı asker selam verip komutana bir şey söylerken arkasında bekledim, komutan dosyalara bakıp bir şeyler söyledi ve yeniden yürümeye devam etti.

Odadan içeri girdiğinde, bende arkasından girdim ve kapıyı kapattım. Kafasında ki şapkayı çıkarıp masanın üzerine koydu, selam verip odanın içine doğru ilerledim.

"Buyrun komutanım." dedim o yanıma doğru gelirken. Yavaştı.

"Ne istiyorsun?" dedi sakin bir şekilde. Tam dibime gelmişti.

"Ne istediğim belli komutanım." dedim gülümseyerek. Gözlerinin yeniden karardığını hissediyordum.

"Cesaretin beni şaşırttı. Bu güne kadar hiç bir kız bile benim yanıma bu kadar rahat yaklaşmamıştı..." dedi bu adam sert olduğu kadar farklı bir kişiliği de var gibiydi. "Normalde askerliğini bile yakmam gerekli..." dedi ölümcül bir sakinlikle.

Onu dinlemeden uzanıp çenesine bir öpücük kondurdum, gözlerinin içine bakıyordum. Sert yüzü gevşedi ve öylece durdu. Yeniden uzanıp bu sefer boynunu öptüm, ardından çenesini ve her köşesini ıslak ve yavaş yavaş öpücüğe boğuyordum. Hiç beklemediğim bir şey yapıp beni kendisine çekti. Elini belime atıp beni daha çok yakınlaştırdı.

O da boynuma bir öpücük kondurunca, titredim. Bayılacak gibiydim. Mükemmel hissettirmişti. Elimi aletine attığımda nefesi hızlanmıştı. Sertliği hissediyordum. Nefes alışverişlerimizden başka bir ses gelmiyordu. Sanki bir anlaşma yapıyor gibiydik. Boynumu öpmeye devam ederken diğer elimle de ona sıkıca tutundum. 

Benden ayrılınca, halen gözlerinin içine bakıyordum. Vücudumuz ayrılsa da ben halen aletini okşuyordum. Biri kapıdan içeri girse, komutanının aletini okşayan bir asker görecekti. Bu düşünce beni daha da azdırmıştı. Onu okşayan elim aşırı normalmiş, her zaman yaptığımız bir şeymiş gibi gözlerimin içine baktı.

"Biri görmeden, git şimdi asker." dedi ama ben halen yoğun bir şekilde erkekliğini okşuyordum gözlerinin içine bakıp. Elimin altında büyüyordu giderek.

"Biraz daha dursam..." dedim sızlanarak. Kafasını olumsuz anlamda sallarken, elimi aletinden çektim. Daha sonra önünde eğilince, afallamış bir şekilde bana bakıyordu. Eğilip aletine bir öpücük kondurup ayağa kalktım. Gözlerini kapattığını gördüğümde gülümserken odadan çıktım.

medya; tarık.. ama siz farklı hayal edebilirsiniz...

KOMUTAN Место, где живут истории. Откройте их для себя