Onun tedirginliklerini hisseden Yağız ise kadının yüzünün düşüşü üzerine kaşlarını çattı. "Bir sorun mu var? Bana söyleyemediğin..."
"Bilmiyorum Yağız, bu içinde bulunduğumuz durum bana çok... Çok yanlış geliyor. En başından beri böyleydi, biliyorum. Ama babam için kabul etmiştim, buna mecburdum. Şimdiyse..."
"Şimdiyse suçluluk duyuyorsun."
"Sana yalan söyleyemem."
"Söyleme de zaten." Kadının başını göğsüne yatırdı. "Nağme sen bunları düşünme tamam mı? Bunlar benim sorunlarım. Sana o teklifi sunarak işleri bu raddeye getiren de, karısına karşı haksızlık yapan da benim. Sen sadece baban için girdin bu işe. Bu yüzden kabul ettin teklifi. Şimdi iki gram mutluluğu kendine çok görme."
"Hayır Yağız, bu tür hatalar tek kişi tarafından yapılmaz. Ben de sorumluyum. Birbirimizi kandırmayalım. Bir kadının gözyaşlarının sorumlusuyum."
"Aylin'in şuan benden boşandığı için gözyaşı döktüğünü sanmıyorum, bizim ilişkimiz çoktan bitmişti. Elbette sırf bu yüzden yaptığım yanlışı da hafife alıp inkâr edecek değilim." Her ne olursa olsun hiçbir kadının aldatılmayı hak etmediğini biliyordu. Sırf bu yaptığı yüzünden Nağme'nin ona tam anlamıyla güvenemediğini de. "Ama dediğim gibi, yanlış benim yanlışım. Sen bu işin dışındasın. Senin amacın farklıydı. Kendini suçlama artık. Bunları düşünme." Yüzünü ellerinin arasına alıp kadının gözlerine baktı. "Burada her şeyi unutmanı istiyorum senden. En azından burada olduğumuz sürece kim olduğumuzu unutalım. Tamam mı?"
Gayri ihtiyari bir biçimde başını sallayıp onayladı Nağme. Uzun zamandır bir şeylerin sorumluluğunu almadan birine yaslanmanın verdiği rahatlamayı yaşıyordu yarım yamalak da olsa. Uzun yıllardır annesinin yokluğunda kardeşine anne olmuş, babasının hastalığıyla savaşmıştı ve yorgun düşmüştü. Yeri geldiğinde evin annesi olurken abisinin sırtındaki babalık görevine de yardım etmeye çalışmıştı hep. Şimdi güçlü bir omza yaslanıp hiçbir şeyi düşünmeden kendini bırakmak öyle iyi gelmişti ki... Yanlış olduğunu bile bile Aylin'i düşünmemeye çalıştı.
Kısa bir an hareketsiz kaldığını sansa da yol boyu uyuduğunu Yağız'ın hafif seslenişiyle fark etti. Gözlerini aralarken aracın muhtemelen kalacakları otelin önünde durduğunu gördü.
"Nağme, hadi uyan. Geldik."
Uyku mahmuru gözleriyle birkaç saniye etrafa şapşalca bakındıktan sonra araçtan inen Yağız'ı takip etti. Üzerinde anlayamadığı bir yorgunluk vardı. Uçuş yorgunluğu olduğunu düşünüyordu. Araçtan indiğinde ise yoğun nemli bir hava karşılamıştı onları. Esen rüzgârı bile sıcaktı Antalya'nın. Ancak otelden içeri girdiklerinde klimanın etkisiyle serinleyebilmişlerdi.
Resepsiyondan oda anahtarlarını alıp bellboyla birlikte asansörle odalarına çıktılar. İçeri girdiği an odada ferah bir hava karşıladı kadını. Oldukça huzurlu bir havası vardı ortamın. Manzaradan kendisine tebessüm eden güneşe baktı uzun uzun.
YOU ARE READING
Tutku Meyvesi | Taşıyıcı Anne Serisi 1 ღBİTTİღ
General FictionMasanın üzerindeki ellerini birbirine kenetleyerek söze girdi Yağız. "Şunu iyi bilmek istiyorum o yüzden dürüstçe cevap ver, babanın iyileşmesi için her şeyi yapar mısın?" Her şeyden kastını açıklamak için aceleci davranmayacaktı. Önce yeterli yanıt...
❦ Tutku Meyvesi | 22/3
Start from the beginning