29.Bölüm: ''Kafesin İçinde Özgürlük''

133K 8.5K 28.8K
                                    

Cigarettes After Sex - Apocalypse

Demet Sağıroğlu - Arnavut Kaldırımları

Merhabalar. Uzun ve dolu dolu bir bölümle geldim. Oy ve yorumları ihmal etmezseniz sevinirim. Keyifli okumalar. ^^

29.Bölüm: ''Kafesin İçinde Özgürlük''

Bir şeyi kaybetmekten ne kadar korkarsanız, korktuğunuz ne varsa yaşarsınız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir şeyi kaybetmekten ne kadar korkarsanız, korktuğunuz ne varsa yaşarsınız.

Tıpkı Semih gibi. Aslında Semih hiçbir zaman ailesini kaybetmekten korkmamıştı yani bana öyle anlatmıştı ama insanız sonuçta muhakkak sevdiklerimizin bir gün gidecek olmasından endişe duyarız. Semih'in ailesi yok olmuştu. Hepsi yaşıyordu ama o, onlara mezarı olmayan ölüler diyordu.

Ve şimdi de Semih ile alışveriş yapıyorduk, onun için.

Neden bilmiyorum ama onu gerçekten seviyordum ve desteğimi, varlığımı sonuna kadar hissettirmek istiyordum. Bunu hak etmemişti, kimse terk edilmeyi hak etmezdi. Alışveriş arabasını makarna reyonuna götürdük, zaten pek bir şey almamıştık ve ihtiyacı olmadığını söylemişti. ''Mutfakla aran nasıl?'' diye sordum sakince.

Gülerek bir paket makarna aldı. ''Yumurta kırabiliyorum, patates kızartabiliyorum, makarna da yapabiliyorum, geçen gün de konserve varmıştı evde, bezelye yaptım ama salçası az olmuştu hatta sana bahsetmiştim.'' Gülmeye devam ederek makarna paketini arabaya attı. ''Bezelye yemeği ne ya? Yok kuru fasulye falan pişireyim bir de utanmadan!''

''A-a!'' dedim şaşkınlıkla. ''Sevmiyor musun yoksa?'' Güldüm ve ellerimi yumruk yaptım. ''Sofraya bir tabak koyacaksın, böyle bir tane de soğanı alıp geçireceksin yumruğu, yanına da turşu... Var ya mis mis!''

Bana tuhaf tuhaf baktı. ''Yok eşeğin si...''

''Şş,'' diye durdurdum onu. ''Kuru fasulye kültürüme laf ettirmem orada dur!''

Sağ elini göğsüne koyarak, ''Büyüksün ablam, ne haddime,'' diye saygıya durdu. Ardından ikimiz de gülmeye başladık. Gözlerimi devirerek cümlelerimi toparladım. ''Şaka yapıyorum ayrıca. Kuru fasulye, turşu falan tamam da soğan kıracak kadar şey değilim oğlum.'' Sol kaşımı kaldırarak Semih'in gözlerine baktım. ''Ama istersen sana kuru fasulye pişirebilirim?''

''Ciddi misin?''

''Ciddiyim.''

''Vay anasını be,'' dedi Semih hayretle. ''Bundan iki, üç ay önce ağzıma sıçıyordun şimdi geldiğin teklife bak.''

Kafasına bir tane geçirdim, hafifinden. ''Evlenme teklifi ettik sanki manyağa bak!''

Bu onu asla bana karşı geriye ittirmediğinde gözlerindeki ışık kararmaya başladı. Bunu fark ettiğimde gülüşlerimin beni terk etmesine hemen müsaade etmedim ama onlara gitmesi için kapımı aralamıştım. ''Leyla,'' dedi cümlesinin devamında neyin geleceğini ses tonundan anladığımda. ''Yalnız kaldım ya da ailem beni bıraktı diye bana acımıyorsun değil mi? Bunu yapmazsın ama küçücük bir ihtimal verip de acırsan hiç iyi hissetmem kendimi. Biliyorum eskisi gibi fırlama değilim, şımarık bir velet gibi de davranmıyorum ama yaşadıklarım beni olgun biri yaptı.'' Reyonlara bakıp güldü. ''Baksana kendi evim için alışveriş yapıyorum, daha düne kadar bu reyonları bilmezdim ben... Şimdi sen gelip bana yemek yapmak istiyorsun ve bana eskisinden daha iyi davranıyorsun ya kendimi zavallı bir insanmışım gibi hissediyorum.''

NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin