13.Bölüm: ''Sadakatin Sessiz Senfonisi''

116K 9.9K 14.5K
                                    

Alec Benjamin - Let Me Down Slowly

Sertap Erener - Yanarım

Merhabalar. Bölüme geçmeden evvel sol alttaki minik yıldızın içini dolduralım. Oysuz geçmeyelim. :') Keyifli okumalar.

13.Bölüm: ''Sadakatin Sessiz Senfonisi''

Bazı yokuşlar aşağıya doğrudur.

Ne kadar tırmanırsan tırman hep aynı noktada seyreder adımların. Sen ileriye yol aldığını düşünürsün lâkin hayat en büyük hakikattir, saklamaz söyler.

Gözlerinde gördüğümü sandığım gerçeğin dilindeki acemi sözlerine kandığım gibi.

Ben artık kanatlarımın kırılmasından yoruldum.

Onarmanızı beklemiyorum fakat ilaç olmayacaksınız zehrinizi benden uzak tutun. Kafamın içindeki dünya beni zar zor taşıyor, bir de sizin sallantılı evinizle uğraşamam. Yıkılır üzerime, bu sefer altından kalkamam.

Karşımdaki kıza baktım öylece. Bakıyordum. Bana az önce bir şey söylemişti ve ben duvara çarpar gibi hissetmiştim. Daha önce çok böyle hissetmiştim ama bu sefer ki gözlerimi değil saçma bir şekilde göğüs kafesimin içindeki yuvayı incitmişti. İncitmemeliydi oysa, neden incinmişti sanki?

''Anlamadım?'' diye sordum saf saf. Sesim kırılgan ve tereddütle çıkarken bundan nefret ederek dişlerimi sıktım. Yutkunmadan kızın gözlerine bakmaya devam ettim fakat o öyle bir havadaydı ki sanki küçük dünyaları o var etmişti. Sol kaşı havalanırken, ''Ali'nin diyorum,'' dedi ince bir ses tonuyla. ''Kız arkadaşıyım. Sen kimsin?''

Ben kimim?

Ne kadar kötü bir durumda olsam da haklıydı. Ben kimdim ki? Ben kimdim?

Kıza cevap verme gereksinimi duymadan dudaklarımı sertçe birbirine bastırarak çantamı omzumda sabitleyerek, ''Hiç kimse,'' diye konuştum, ardından kapıdan çıkmak için hareketlilik gösterdim ama bu Seyit Ali'yi koridorun sonunda görene kadar sürdü. Ona bakarken kaşlarım hızla çatıldı ve dişlerim kırılırcasına birbirine geçti. Üzerine geçirdiği siyah tişörtünü düzelterek yanıma gelirken, ''Ne oldu?'' diye sordu.

Bir tane geçirmek istedim suratına tam da şu an.

Mosmor bir gözün oldu, demek için.

Göz temasımı çabucak ondan çektim. Seyit Ali tam yanımda durduğu vakit kapının dışında duran kıza baktı ve derhal bir tepki verip, ''Sen hangi yüzle buraya geliyorsun?'' diye sordu. Şaşkın ve bu şaşkınlığın onu çevirdiği kaba bir ses tonuyla.

Afalladım fakat çaktırmadım. Burada olmamalıydım aslında, benim bu tabloda bir yerim yoktu. İleriye doğru bir adım attığımda Seyit Ali'nin eli kolumu kavradı ve orayı sıkarak, ''Gitmiyorsun bir yere,'' diye konuştu. Sesi dik ve toktu. ''Gidecek olan sen değilsin.''

''Bırak!'' diye uyardım onu kapının eşiğine bakan kızgın gözlerimle.

Bıraktı.

Kolumdaki ani boşluk bana yol olurken Seyit Ali bu sefer önüme geçerek gitmemi engelledi ama bunu o kadar dakik yapmıştı ki bir an ne oluyor dedim. Kaçamadım. Karşısında gördüğü kıza konuşmaya devam ederek, ''Def ol git,'' dedi. ''Def ol.''

Kız alaycı bakışlarıyla bana bakarken, ''Yatağımızı ısıtacak başka birini çoktan bulmuşsun,'' diye mırıldandı. Gözlerim irileşti. Nefesim keskinleşti, tırnaklarımın uçları sivrileşti. Ve ekledi. ''Nasıl? Doldurabiliyor mu bari yerimi?''

NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin