8.0: Ait Hissetmeye Başlamak

313 61 366
                                    

Selam :)

Bana ciddi anlamda destek olan ve bu bölüm için gaza getiren @birressam08 ve @senoritabuendia ikinize de çok teşekkür ederim! İyiki tanımışım sizleri...

İtiraf etmek gerekirse yorgunum. Düzenlemeye vaktim olmadı, hata varsa üzgünüm :)

Bol bol yorum istiyorum!

İyi okumalar!

------

------

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

------

"Bence daha mantıklı. İlk saldırıya geçen sen olduğunda rakibine elindeki kartlardan birkaçını açık etmiş oluyorsun. Kollarına veya bacaklarına mı güveniyorsun, dengen ne tarafa doğru, görüş açında sana neleri sunabiliyorum? Bunu fark ettiğin için karşıdaki savunmaya geçmiş kişi avantajlı olmuş oluyor."

"Buna katılmıyorum!" dedi Lee, Elaina'nın bu tezine karşılık. "Saldırıya geçtiğinde gösterebileceğin kartların zaten hep ortada olan hamleler. Eğer karşı tarafın saldırmasını beklersen bir yerden sonra vakit kaybedersin. Saldır, ama tüm gücünle değil. Bırak kendini savunurken senin enerjini harcadığını düşünsün ve hata yapsın. Koruduğu bölgelerine, gardını alırken dengesini hangi ayağı üzerine verdiğine dikkat edebilirsin. Akıllı bir saldırının kıramayacağı savunma yoktur."

Elaina sarı saçlarını tepesine toplamış, dağınık bir topuz yapmıştı. Güneş tam tepede olduğundan asker yeşili ceketini çıkarmış, siyah atletiyle ve ince bacaklarında oldukça bol kalan kargo pantolonuyla kalmıştı. Kollarındaki çizikler, ense kökünden başlayan ameliyat izleri ile sağ omzundaki kocaman 9 sayısı ortadaydı. Lee ile benden çekinmediğine bir işaretti bu bana göre.

"Emin misin? Çünkü aşağıda seni yere serdiğimi çok net hatırlıyorum." diyen Elaina ile güldüm. Lee kendi kendine Japonca olduğunu düşündüğüm bir şeyler mırıldanırken ben de bulunduğumuz çatıdan aşağıya baktım. Öğlen yemeğinden önce biraz kaybolmak ve insanlardan uzaklaşmak istemiştim. Bu yüzden kendi klişemi tekrara düşerek bu üsteki en yüksek binanın çatısına çıkmış, güneşin en tepede olduğu öğlen saatinin kavurucu sıcağında düşüncelerimi güneşlendirmiştim. Onlar kendi hallerinde zihnimde esmerleşirken Darrell'in üç haftadır uzakta olması sayesinde elde ettiğim minik bağımsızlığın tadını çıkarmıştım. Ama yeni arkadaşlarım beni yalnız bırakmamış, yerimi bulmuşlardı.

Onları kendimden uzak tutmaya çalışıyordum bir yandan, bir yandan yandan da varlıklarıyla ruhumun aç olduğu bir tarafını susturuyordum. Kendi içimdeki çelişkiler, bana Rick'i ve Aslı'yı aşırı anımsatan bu iki insan karşısında çarmıha gerilmiş bir şekilde kafamdaydı. Uzaklaştıramıyordum.

Üzerindeki siyah tişörtünü her an sinirle çıkartıp fırlatacak gibi duran, sıcaktan bunalmış Lee'ye baktığımda haksız olmadığını fark ettim. Ben de daralmıştım itiraf etmek gerekirse. Üzerimizdeki siyah kumaş ısıyı kendine daha çok çekiyordu.

KOZAWhere stories live. Discover now