0.3: Yıldırım

395 70 335
                                    

Selam :)

İyi okumalar!

-----

Geçmişim cidden tuhaf ayrıntılarla süslüydü. Yıldızlar anlamlıydı, güneş anlamlıydı, gece anlamlıydı. Ağaç kabuklarından gök kuşağına her bir var oluşa biriyle beraber bir anlam yüklemiştik. Eskiden güzel bir şeydi. Özel hissettiriyordu. Şimdi ise her baktığın yerde yokluklarını fark etmek zordu.

Yıllar boyunca o deftere yazmıştım. Bitmesin diye küçük küçük yazıyor, sıkıştırıyordum. Bir yandan da o defterin içine Ege ile ilgili olan ya da adının geçtiği haberleri topluyordum. O yıldan sonra Ege bir daha hediye göndermemişti, konuşamamıştık da hiç. Ama bana verdiği kolye yanımdaydı. Her gece gökyüzüne baktığımda yıldızlar oradaydı. Ayrıca onun vakti olmadığını biliyordum. Esther ve Baran ile beraber üst seviyeli askerler arasındaydılar. Sürekli görevden göreve koşuyorlardı. Bestialar nereye giderse onlar da oraya gidiyor ve kazanıyorlardı.

Esther, Ege'nin üstüydü. İki yaş büyüktü Ege'den. Onu ve Baran'ı o eğitmişti. Baran ise Ege'nin en yakın arkadaşıydı. Bunları biliyordum. Çünkü defteri bana gönderirken bunları ilk sayfalara yazmıştı. Esther'in lakabı Yıldırım'dı. İçindeki enerjiyi hıza kolaylıkla çevirebiliyordu. Ege kendisi için de iyi bir kod adı arıyordu. Şimdilik soy adı olan 'Duman' diye bahsediyorlardı ondan. Benden dört yaş büyük olduğu gerçeğini çoğu zaman unutuyordum. Onu tuhaf bir şekilde seviyordum.

On üç yaşımı bitireli birkaç hafta olmuştu. Her yıl olduğu gibi bir üst kademe için başka bir tesise geçecektik. Bu kez bizi Esther ve Ege eğitecekti.

Sonunda karşılaşabilecektik.

63 numaralı tesise iniş yapan uçağımız ile kalbim hızla atmaya başlamıştı. Elimi yüzüme doğru sallamaya başladığımda Beste elime bir tane indirmişti.

"Sakin olsana ya, biraz havalı... Im... Hangi fiil gelecek arkaya?" İki yılda üç kişi ancak bu kadar öğretebilmiştik Türkçe.

Çağla sabırsızca söze girmişti. "Biraz havalı dur. Çocuğu görür görmez kalp krizinden gitme. Biz senin büyük aşkını biliyoruz ama başka kimsenin bilmesine gerek yok."

Aslı gözlerini devirdi. "Siz en azından iki yıldır Ege dinliyorsunuz. Benim yerimde olmak istemezdiniz." dediğinde ona dil çıkardım. Bir kere beraber hayal kurmak eğlenceliydi! Enişte lakabını ortaya atan da Aslı'ydı zaten.

Beste dayanamayıp İngilizceye geçmişti. Öyle kendini daha iyi ifade ediyordu.

"Bir de o dört yaş büyük Bet, sen onun için bir çocuksun. Bunu unutma tamam mı? Kalbin kırılsın istemiyorum."

Dayanamayıp sesimi yükselttim.

"Tamam anladım. Bunu yola çıktığımızdan beri elli kez söylediniz! İyiyim ben. Öyle beklentim falan da yok." Kemerlerimi çözerken yalan söylediğimi biliyordum. Beklentim vardı. Şu defteri vermek ise başı çekiyordu. İndiğimizde bizi Esther karşılamıştı. İyi de... Ege neredeydi? Burada olmalıydı. Derin bir nefes verirken Çağla'nın fısıldadığını duydum.

"Hayal kırıklığı 1."

Skor tutacaklarsa halim vahimdi. Aralarında ciddi anlamda en deli olmaya alışmıştım. Kolay kolay rezil olmazdım. Dik başlıydım, kimse bana istemediğim bir şeyi yaptıramıyordu. Böyle bir imaj çizmişken bunun yıkılmasına izin vermeyecektim. Omzumu dikleştirdim. Aslı fısıldamıştı "İşte benim kızım!"

Otuz kişiydik. C1 ile C4 seviyesi arasında olan 12-14 yaş arası özel eğitim adaylarıydık. Burası aynı zamanda eleksiyomuzu temin edeceğimiz yerdi. Ömür boyunca bize eşlik edecek olan silahlarımız burada üretiliyordu.

KOZAKde žijí příběhy. Začni objevovat