6.0: Çeyreklik

361 61 292
                                    

Selam :)

İyi okumalar!

-----

-----

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-----

Genel anestezi ile uyutulduktan sonra uyandınız mı hiç?

Tavanın üzerime çökmesinden sonra her şey kaybolmuştu. Düşünceler yerleşkelerini terk etmiş, geride bir gölge dahi bırakmamıştı.

O gün bilincim, baygınlığımın ardından tomurcuklanırken ilk hissettiğim sol göğsümün ve sağ koltuk altımın hizasında kaburgalarım üzerinde hissettiğim sıcaklıktı. Gözlerim kapalı olsa bile zihnimde gün batımı canlanmıştı. Bir fotoğraf gibi değildi, gün batımı kalbimin odacıklarına dolan kandı. Tüm vücuduma yayılıp yaşamdan bir ağ örerek ısıtacaktı bedenimi. Güneş damarlarımda battıktan hemen sonra, bedenimin uyanışıyla patlamıştı. Güneşin patlayışı sinir uçlarımın her sinapsındaydı. Hücremden hücreme akıyor, canlanmadık nokta bırakmıyordu. Etrafımda dönen şeylerin hayal meyal farkında olduğum o zamanın aksine şu an o sıcaklık hissettiğim yerlerin defiblatör* kaşıklarının yerleştirildiği yerler olduğunu biliyordum. O zamanlar anlayamazdım ama şimdi onun ne yaptığını biliyordum.

Kalbimin normal ritmini almasıyla beraber gözümü araladığımda Ege'yi görmüş ama gerçekliğinden emin olamamıştım. Gürültü vardı. Konuşanlar ve bağıranlar arasında hiçbir şeyi ayırt edememiştim. Sonra vücudum kendini salmıştı. Üstüme o beton ile karışık metal plakalar çökmeden önce enerjimin sınırına ulaştığımdan bu beni özel seviyeli biri olarak değil de normal bir bünye gibi etkilemişti. Vücudum normalde iyileştirici olarak da kullanabildiği enerjiye ulaşamıyordu o an. Beton yığını tarafından perte çıkarılmış olduğumu düşünmek, yaşadığım her şey hesaba katılırsa komikti.

Gerçekten uyanıp gözlerimi açtığımda yer altı sığınağındaydım. Yani en azından oranın depodan hallice revirindeydim. Yanımdaki yataklar da diğer hastalarla doluydu ve ortam fazla gürültülüydü. O kafayla kaldıramayacağım kadar... Kızlar benimleydi. Çağla karşımdaki duvarda yerde oturuyordu, onunla beraber oturan Beste'nin omzunda uyuyakalmıştı. Beste her zamanki gibi savaş uçağı modellerinin olduğu katalogları karıştırıyordu. Aslı ise ayakucuma başımı koymuştu, kestiriyordu. Kibar olduğumu zannederek Aslı'nın kafasını ayağımla ittirmiştim. Aslı yere düşerken doğrulmuştum, kendime geldiğimi fark eden Beste üstüme atlamıştı neşeyle. Bu esnada Çağla da yaslandığı yer boşa çıktığından devrilmişti. Beste'nin sevinç çığlıkları, ardından ona eklenen Çağla, en son üstüne özel çeşnisi gibi katılan Aslı benim ses kalabalığı kotamı doldurmuştu.

"Lütfen daha fazla çığlık atmayın, iyiyim işte." demiştim. Beni tekrar yatırdıktan ve birkaç tane Bestia halletmeye gidip çöken tavan ile geri dönüşüm hakkında esprinin ardından neler olduğu hakkında konuşmaya başlamıştık. Çocuklar tahmin ettiğim gibi Esther ile beraber emin ellerde dönmüşlerdi. Ardından sığınağın kapısının kapatılması için emir verilmişti. Ama ben dönmeyince harika arkadaşlarım kapı kapanmasın diye girişte büyük bir olay çıkarmıştı. Çağla ile Beste görevlileri oyalarken Aslı çıkmaya çalışmıştı. Aslı'yı Baran tam çıkacakken tutmuş, içeri geri fırlatmıştı -Aslı bunu anlatırken Baran'a yedi göbek kaymayı da ihmal etmemişti. Tam kızlar ümidini yitirirken Ege karışıklıktan faydalanıp fırlamıştı. Esther, Ege çıkınca kapılar için verilen emri durdurmuştu. Biz girdikten sonra kapılar bu kez olaysız şekilde kapatılmıştı.

KOZAWhere stories live. Discover now