2.0: Düşmüş Kelebek

513 85 519
                                    

Selam :)

İyi okumalar!

----

Kaos.

Belli bir dozda insana iyi gelen bir ihtiyaçtı. Biraz kaos olmadan düzenin bir albenisi kalmazdı. Hayatım boyunca bela olarak tanımlanmış biri olarak kaosu o kadar iyi tanırdım ki, o an gereken düzen ile sınırlarını belirlemekte giderek daha iyi bir hale geliyordum.

Karşımda benim kim olduğumu öğrendikten sonra kafasında beni yeniden tartan Adam'ı izliyordum. Şimdi ne yapacağını merak ediyordum. İçinde nasıl bir döngüyü tetiklemiştim? Egosuna zarar mı vermiştim? Yerinden edilebilme korkusuna davetiye mi çıkarmıştım? Ya da ona inanmayanları toparlamak adına bir fırsat mı gündeme getirmiştim? Belki de patlayabilecek bir bombaydım.

Belki de hepsiydim.

Adam, kapılar açılınca nihayet gözlerini üzerimden çekip gelmeye hazırlanan yaklaşık 6 kişiye bağırdı.

"Sakın girmeyin! Her şey kontrolüm altında. Ben söyleyene kadar bir işlemde bulunmayın." dediğinde kapı tekrar kapanmış eğer kameralar ardında bizi izleyenleri saymazsak yalnız kalmıştık. Adam omuzlarını dikleştirdi ve konuşmanın başındaki patron edasına geri döndü. Ufak bir değişiklik vardı ama sanki. Dili sivri bir yağmacı gibi değil de potansiyelli biri gözüyle bakıyordu bana. Bunu biliyordum, çünkü suratındaki aşağılayıcı ifadenin çoğu gitmişti.

"Esas ismin Bet'ti, değil mi?" dedi. Fark etmez türü bir surat ifadesi yaptım.

"Kısaltması diyelim."

Yüzünde anlaşılmaz bir ifade vardı. "Öldüğün zannediliyordu. Hatta emindiler."

Bakışlarımı aramızdaki masaya çevirdim. Resmimin hemen yanına eklenen dosyada Ege'nin adı yazıyordu. Parmağım istemsizce onun üzerinde dolaştı.

"Cesedi görmeden asla emin olmamak lazım. Tabii yeterli cesaretin varsa." dedim onu takmayarak. Darrell da masaya doğru eğildi. Böylece biraz daha yakın duruyordu başlarımız.

"Nasıl hayatta kaldın?" diye sorduğunda dudağımın sağ tarafı yukarı kalktı. Dirseklerimi masaya koyup çenemi öne çıkararak elime yaslandım. Meydan okuyarak bakıyordum ona. Hissetmiş olmalıydı.

"Kaldığımı kim söyledi?" Dürüst olacaktım. O A1 seviyesinde biriydi. Düşünceleri okuduğu dedikodusu doğru olmalıydı. Ve kalkış pistinde olanları var sayarsak yalan söylediğimi kolayca sezebilirdi. Ama üzerinde düşünmediğim sürecd doğrularımın tamamını da göremezdi. Öyle umuyordum.

Görebilir miydi? Şu an zihnimde miydi? Herkesin enerjisinin yapabileceği şeyler farklıydı, Adam'ın enerjisi ise benim için çok yeniydi.

"Mental olarak kastetmiyorum." dedi. Bu biraz hakaret miydi sanki? Omuz silktim.

"Ben de öyle."

Adam'ın çenesi gerildi. "Bak eskiden çok fazla şey yapmış olabilirsin. İlham verici bir komutansın, son dakikada yüz binlerce insanı kurtarmayı pek çok kere başarmış birisin. Bunları taktir ediyorum ama şu an bana cevap vermek zorundasın." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Hiçbir şey için zorunda değilim." Değildim de, mahkum bile olsam sessizlik hakkım vardı. Adam elime uzandığında ona sert bir bakış atarak elimi hemen çektim. Bel altı espri yapıp insanları hazırlıksız yakalamayı severdim. Söz konusu yabancı birinin bana destek veya sevgi amaçlı dokunması olduğunda ise tam tersine son derece katıydım. Ömer'in ihanetinden sonra artık bunu yapamazdım, kimseye güvenmiyordum.

KOZAWhere stories live. Discover now