8: birbirimize alıştık

4.6K 487 116
                                    

Uzun süredir, ki bu yaklaşık üç saate tekabül ediyordu, Taehyung ve Jungkook'u barıştırmak için bir şeyler düşünüyordum. Yoongi ile birlikte bir şeyler yapmaya karar versek de o, bu konuşmamızdan sonra yemek için dışarı çıkmış ve beni odada yalnız bırakmıştı.

Bir plan bulmaya çalışırken Yoongi ile kendimi Taehyung ve Jungkook'un yerine koymuştum. Onu ilk öptüğümde rahatsız olsaydı, odaları ayırsaydı ne olurdu, bunu düşündüm. Büyük ihtimalle o zaman odaları ayırsaydık hiçbir şey hissetmezdim. Çünkü bir kere kucağında oturmam ya da onu öpmem benim için bir anlam ifade etmiyordu. Fakat şimdi, ya da daha sonra, onunla odaları ayırsak buna üzülebilirdim. Kabul etmek benim için ne kadar zor olsa da Yoongi'ye alışmıştım. İki yıldır onunla sürekli didişmiş, her fırsatta ona zıt gitmiş ve onu çileden çıkarmak için elime geçen bütün fırsatları değerlendirip oda arkadaşımla savaşa girmiştim fakat şimdi, iki yıldır olanları bir anda hafızamdan silip birkaç haftada olanlar hüzünden ona alıştığımı fark ediyordum.

Garipti.

Ona alışabileceğimi hiç düşünmemiştim. Ona olan nefretim oldukça taze bir şekilde devam ederken mezun oluruz veya dayanamayıp odaları ayırırız diye düşünmüştüm bu zamana kadar. Mezun olmamıza daha çok vardı, onun haricinde şaşırtıcı bir şekilde olumsuz tüm anılarımıza rağmen odaları da ayırmamıştık.

Min Yoongi garip biriydi ve onu tanıdıkça hakkındaki görüşlerim baştan aşağıya değişiyordu.

Düşünmeyi bir kenara bırakıp uzandığım koltukta doğruldum. Hâlâ bir şey bulamamış olsam da daha sonra Yoongi ile hallederiz diye bunu umursamadım. Henüz hafta sonunun ilk günü olmasına rağmen bugün oldukça sıkıcı geçmişti ve bu da ister istemez beni huysuz biri yapmıştı. Yapacak hiçbir şeyim olmadığı için odamda boş boş oturmayı bıraktım ve yurtta olmalarını umarak Namjoon ve Hoseok'un yanına gitmeye karar verdim.

Üzerimdeki gri şort ve beyaz tişörtümü değiştirme gereği duymadan üst kattaki odaya gittim. Bugün onlarla hiç konuşmadığım için buradalar mı bilmiyordum. İçimden odalarında olmaları için Tanrı'ya dua ederek tıklattım kapıyı. Bir süre sonra içeriden gelen 'gelebilirsin' komutu ile rahat bir nefes aldım ve kapıyı açtım.

Namjoon ve Hoseok sırtlarını koltuğa vermiş ve ellerindeki kolları sıkıca kavrayarak önlerindeki bilgisayardan oyun oynarken sessiz bir şekilde yanlarına geldim. "Selam hyung."

Namjoon, ekrandan kısa bir süreliğine gözlerini çekti ve gülerek baktı bana. "Selam Jimin." ve ardından büyük bir dikkatle oyuna geri döndü.

Bir süre sessizce oturup onların oyununu izledim. Hatta bazen taraf tutup tezahürat bile yaptım. Onlarla diyaloga girmiyor olsam da yanlarında maç izlerken eğlenmiştim. Çok geçmeden maçları bitti ve onlar benimle ilgilenmek için yeni bir ele başlamak yerine bilgisayarı kapattı.

"Nasılsın Jimin? Sabah az kalsın düşüyormuşsun, dikkatli ol." diyen Namjoon ile küçük bir tebessüm yerleşti dudaklarıma. "Dikkat ediyorum hyung ama Yoongi ile Jungkook'un sesi ve yeni uyanmanın mahmurluğu yüzünden düşüyordum. Hem ceza olarak bir süre Yoongi'yi üst kata geçireceğim." deyip kıkırdadım.

Aslında böyle bir şeyi yapmayı hiç düşünmemiştim fakat şu an bu fikir gözüme çok cazip geliyordu. Yoongi'nin böyle bir şeyi kabul edeceğini sanmıyordum fakat yine de inat edip onu üst kata çıkartacaktım.

"Yoongi ile yakın olmaya yeni başladınız, bence bunu bozmamak için cezayı başka bir zamana ertele." Yumuşak bir sesle verdiği öneriden sonra gözlerimi Hoseok'a çevirdim. Evet Yoongi ile yeni yakınlaşıyorduk fakat yine de onunla uğraşmayı seviyordum ve sırf artık yakınız diye uğraşmayı bırakmayı istemiyordum. Bunu bırakmak bir yana, ben daha fazla uğraşmayı düşünüyordum. Çünkü hem o hem de ben, yakın olduğumuz arkadaşlarımızla oldukça fazla uğraşıyorduk. O yüzden onu sinir etmeye devam edersem bunun sorun olacağını düşünmüyordum.

sweet chaos, yoonmin✔Where stories live. Discover now