21: başkalarıyla yakın ol(m)ana dayanamıyorum

4.1K 303 253
                                    

merhabaa, bu bölüm birazcık uzun oldu yorumlarınızı bekliyorum 😚

iyi okumalar

_

Bazı şeyleri fark etmek benim için hep zor olmuştu, bunların en zoru ise birine karşı olan hislerimi kabul etmekti.

Ortaokulda, birinden hoşlandığımı o sevgili yapana kadar fark etmemiştim. Halbuki ondan hoşlandığımı belli eden çok davranışım vardı fakat kabul etmekte gecikmiştim işte. Aradan yıllar geçmesine rağmen ben hala aynıydım ve hala hislerimi kabul etmekte geç kalan biriydim.

Aslında Yoongi'den ne zaman hoşlanmaya başladığımı bilmiyorum. Ancak, onu Hongjoong'dan kıskanmam ve San ile kıskandırmaya çalışmamdan sonra farkına varabilmiştim. Yoongi'den hoşlanıyordum ben.

Taehyung ile o gün uzun uzun Yoongi hakkında konuşmuştuk. Öyle ki, saat gece yarısına gelirken ben kendi odama gitmiştim. Onunla konuşunca aklımda olan birkaç soru işareti ortadan kalkmış ve beynim biraz olsun rahatlatmıştı. Fakat ne kadar konuşursak konuşalım, ben hala Yoongi'ye nasıl davranmam gerektiğini bilemiyordum.

Başka biri olsa, reddedilmeyi umursamadan ona karşı hislerimi söyleyebilirdim fakat bu Yoongi'ydi. Benim gibi birinden hoşlanmayacağını açıkça dile getirmişti ve ben de bu yüzden ne yapmam gerektiğini kestirememiştim.

Bir hafta boyunca onun bana karşı davranışlarını gözlemlemiştim. Kavga etmemize ve nadir konuşmamıza rağmen bana kötü davranmıyordu ve artık aynı ortamda da bulunabiliyorduk ama bunlar hala yeterli değildi.

Taehyung ile konuşup hislerimi ona söylememin üzerinden bir hafta geçmişti ve bu bir haftada San ile olan performansımızı sergilemiştik. Performans öncesi çok gergindim fakat hiçbir hata yapmadan dansı bitirebilmiştim. Bir pişmanlığım yoktu.

Şimdi ise üniversitenin bahçesinde Hoseok, Seokjin ve Jungkook ile birlikte konuşuyorduk. Geçtiğimiz bir hafta boyunca konuşamadığımız zamanların çokça acısını çıkarmıştık. Yoongi'den kaçayım derken onlardan da uzaklaşmıştım ve onları çok özlemiştim.

"Hyunglarım, partiye geleceksiniz değil mi?" Jungkook'un sorusu ile birlikte soğuk kahvemden bir yudum aldım ve ona çevirdim bakışlarımı. "Ne partisi?"

"Mimarlıktan Minseo iki arkadaşıyla eve çıkmış. Bunun şerefine parti veriyorlar. Biliyorsunuz ki çok çevresi olan biriyim, kendime bir davetiye kaptım bu sayede." dediğinde Hoseok'dan hafif bir yumruk yemişti omzuna. Yumruğu umursamadan gülerek konuşmaya devam etti. "Kendi davetiyemi alırken tabii ki hyunglarımı da unutmadım ve size de aldım. Yani, reddetmeden önce iki kez düşünün. Jungkook'unuz sizin için ne kadar uğraştı, aklınıza bu gelsin." demesiyle üçümüzden de bir kahkaha yükseldi.

"Tamam geliriz, ağlama. Ama yurdu nasıl halledeceğiz?" Seokjin'in sorusuyla yudumladığım soğuk kahveyi bir kenara bıraktım ve dudaklarımı araladım. "Ailemize gideceğiz desek olmaz mı? Kaç yaşında adamlarız, izin kağıdı falan istemezler herhalde.

"Ama o zaman da yanımızda bavul falan almamız lazım. Partiye öyle gidemeyiz." Hoseok'un söyledikleriyle yanaklarımı şişirip arkamdaki ağaca yaslandım. Aklıma başka bir şey gelmiyordu. Yurtta, arkadaşlarımla birlikte kalmak güzeldi ama sosyal yaşamım için büyük bir engel teşkil ediyordu ve ben bu duruma iki yıldır alışamamıştım.

"Niye dertli dertli konuşuyorsunuz?" dudaklarımı ısırarak yurttan ayrılmanın bir yolunu ararken duyduğum sesle birlikte kafamı kaldırarak tepemizde dikilen Yoongi'ye baktım. Üzerinde yırtık kotu, bol beyaz tişörtü ve beline bağladığı kareli gömleği vardı. Bir omzundan sarkan çantası, sağ elinde tuttuğu kitaplar ve diğer elindeki soğuk içeceği ile birlikte oldukça çekici gözüküyordu. Bakışlarımı zorlukla ondan ayırmayı başardığımda o da bizim gibi çimlerin üzerine oturdu.

sweet chaos, yoonmin✔Where stories live. Discover now