6.Bölüm ~ Tokat

1.8K 151 42
                                    

Multimedya : Alin (Dilem) Çetin

Keyifli okumalar...


"Bu çiçekleri sana kim aldı?"

Çınar'ın sert sesini duyduğumda yutkundum.

"Bilmiyorum kimden geldiğini. Bilsem çöpe attırmazdım herhalde değil mi?"

"Ama önce çiçeği almışsın bir süre sonra attırmışsın. Neden?" Sorguladığı şeyle kaşlarımı çattım. İşi gücü yok muydu da gelip çiçeği alıp sonra attırmamı sorguluyordu.

"Sana açıklama yapmak zorunda değilim Çınar. Söyledim işte. Kimden geldiğini bilmiyorum. O yüzden de attırdım zaten." Yüzüme dikkatlice baktı.

"Öyle olsun. Ama gözüm üzerinde." deyip odadan çıktı. Arkasından bakarken kaşlarımı çattım. O kim oluyordu da bana karışıyordu? Ayrıca kimden öğrenmişti? Aklıma direk Beyza gelirken asistanıma bile güvenemeyeceğimi anladım. Halbuki sevimli bir kıza benziyordu. Artık o da benim için bitmişti.

Bakışlarımı önümdeki kağıtlara çevirdim. Yarım kalmış çizimde göz gezdirdim. Ardından ayağa kalkıp çantamı alarak odadan çıktım. Asansöre binip aşağı indim. Şirket kapısından çıktığımda Murat'ı göremedim. Şansıma orada duran taksiyi görünce hemen bindim. Taksiciye Çağrı'nın ev adresini verip arkama yaslandım. Arada bir arabanın arka camından bakarak peşimde biri var mı diye bakmayı unutmadım. Belki babamın adamlarından biri beni görüp de takip ediyordur diye devamlı arkaya bakmıştım. Tabi bunu yaparken dikiz aynasından birkaç kez taksici ile göz göze gelmiştim. Bana garip bir ifade ile bakıyordu.

Apartmanın önünde durduğumuzda taksiciye ücreti ödeyip indim. Apartmanın girişinde durup yan duvarda duran zillere baktım. Hangisine basmam gerektiğini bilmiyordum. Umutsuzca zillere bakıp bakışlarımı yere indirdim. Tek çare Çağrı'yı aramaktı sanırım. O sırada apartmandan biri çıktığında kapı kapanmadan bende içeri girip asansöre bindim. Asansör durduğunda inip zile bastım. Evde mi değil mi bilmiyordum. Evde olduğunu ummaktan başka çarem yoktu. Kapı açılmayınca omuzlarımı düşürüp arkamı döndüm. Asansöre binecekken kapı açıldı.

"Dilem?" Arkamı dönüp Çağrı'ya baktım. Üstü çıplaktı, alt tarafında ise gri bir eşofman altı vardı. Uykulu gözlerle bana bakıyordu. Sanırım uykusundan uyandırmıştım.

"Özür dilerim. Sanırım uykunu böldüm."

"Saçmalama. Sıkıntı yok. Gelsene içeri." dedi ve kapıyı geçmem için araladı. İçeri girmeden önce ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim. Ardından yerden ayakkabılarımı alıp içerideki ayakkabılığa koydum. Çağrı kapıyı kapatıp içeri geçti. Bende ardından gittim.

"Bugün nasıl gelebildin?" Çantamı koltuğun kenarına bırakıp koltuğa oturdum.

"Projede bir pürüz olmuş. Herkes onun için uğraşıyor. Ben de bunalıp şirketten çıktığımda Murat'ı görmeyince geleyim dedim ama seni de rahatsız ettim galiba."

"Saçmalıyorsun şu an Dilem. Rahatsız falan etmedin. Sadece beklemiyordum ama iyi yapmışsın. Aç mısın?"

"Biraz." deyip gülümsedim.

"Tamamdır o zaman ne yemek istersin?"

"Fark etmez."

"Pizza söylüyorum." Başımla onayladım. İçeri gidip elinde telefon ve tişörtle geldi.

"Yemediğin bir şey var mı pizzada?"

"Mantar." dediğimde başıyla onaylayıp siparişi verdi. Ardından tişörtünü giydi ve gelip yanıma oturdu.

DİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin