35. BÖLÜM

25.7K 1.2K 162
                                    

Kerem, kapının pervazına yaslanmış, bir eli pantolonunun cebinde öylece bakıyordu. Porselen bir bebek kadar güzel, bir o kadar da nahif görünüyordu Zeynep. Gözleri, şaşkınlık ve endişeyle kocaman olmuş adeta yüzünü kaplamıştı. O, konyak rengi bakışlarda kaybolduğunu ve yeni bir dünyaya daldığını hissetti Kerem. Gerçek olamayacak kadar güzel bir rüyadaydı sanki. Karşısında şaşkın şaşkın duran ve heyecandan titreyen kadın, onu gerçek yaşamdan söküp alan, yeniden dimdik durma gücü veren kadındı işte! Hayatın ona en özel armağanı ve en büyük şansıydı. Dakikalar sonra artık adını da taşıyarak bütün hayatına alabildiğine yayılacak olan kadına gülümsedi. O tebessüm, bütün yüzüne ve hepsinden önemlisi yıllardır ulaşamadığı gözlerine kadar yayıldı.

Zeynep, hâlâ ona kaygıyla baksa da bir yandan da Kerem’i tepeden tırnağa inceliyordu. Siyah smokin içinde bugüne dek gördüklerinden çok başka bir adam duruyordu karşısında. Bu tanıdığı Kerem değil, buz gibi ses tonuyla etrafında rütbesi, kimliği kim olursa olsun titreten Kerem Sayer’di. Sonra smokinin ön cebine iliştirilmiş birkaç minik dal mimozaya ilişti gözleri, yüzü aydınlandı. İşte şimdi, âşık olduğu Kerem duruyordu karşısında. Gülümsedi. Kerem bir eli pantolonun cebinde kapıya dayanmış onu süzüyordu. Zeynep’in gülümsemesine bütün yüzüne yayılan bir gülüşle cevap verip ona doğru yürüdü.  

“Hazır mısın, mi mujer?”

“Kerem ya! Bu, bu kadın ben değilim! Kendimi yadırgadım.”

Kerem, onun bir adım arkasına geçip onu belinden sararak aynaya çevirdi. Şimdi aynada muhteşem bir çift yansıyordu. İkisi de bir süre sessizce görüntüyü izlediler. Sonra Kerem, onun boynuna bir öpücük kondurup

“Bunlar, dış dünyaya karşı bir zırh yalnızca, hayatım! Böylece kimse bizi hırpalayamaz, incitemez, kırıp dökemez. Zırhın içindekini ise sadece sen ve ben biliriz. Bunları savaş giysilerin ve savaş boyaların olarak görürsen her şey kolaylaşıyor, inan bana!”

Gülümsedi Zeynep, sabahtan beri İrem’in çekiştirip durmalarıyla büründüğü yeni görünüm şimdi anlam kazanmıştı işte! Artık Kerem’in elini tutup ikisini de deli gibi korkutan, o zorlu ana yola birlikte çıkabileceklerdi.

Başını hafifçe Kerem’e doğru çevirip onun dudağına bir öpücük kondurdu. “Teşekkür ederim!” diye fısıldadı ardından. Kerem gülerek “Niçin?” diye sordu. “ Beni karanlık bahçemden çıkardığın için!” dedi Zeynep. Kerem’in gözlerinin yeşilinin giderek koyulaştığını fark etti. Bir şey söylemeden ondan bir adım uzaklaştı Kerem. Elini ceketinin iç cebine sokup bir kutu çıkardı. Kutudan, kalın bir zincirin ucunda sallanan gözyaşı biçiminde büyük bir elmas çıktı. Zeynep, böyle bir şeyi daha önce hiç görmemişti. Elmasın bütün etrafı minik pırlantalardan oluşan bir zırhla kaplıydı. Üzerine ışık vuran elmas Kerem’in elinde parıldadı. Zeynep dehşetle “Kerem, ben bunu takamam!” diye inledi. 

Kerem gülümseyerek “ Yıllar önce yeni para kazanmaya başladığım zamanlardı. Las Vegas’ta çok zengin bir yaşlı kurtla poker oynuyordum. Adam nesi var nesi yoksa kaybetmişti. Sonunda masaya ‘elimdeki en değerli şey’ diyerek Güney Amerika’daki bir elmas madenini sürdü. Onu da kaybetti. Koskoca madeni hiç çabalamadan elde ettiğim için kendimle gurur duyuyordum. Sonradan anlaşıldı ki madenin neredeyse hiçbir değeri yok. Bu elması da oradaki bir yaşlı işçi “Buradan görüp göreceğin budur, evlat!” diyerek vermişti bana. Yıllar boyunca ona bakıp asıl değerli olanın, o koca maden değil içindeki bu bir parçacık taş olduğunu düşündüm ve şimdi de benim için asıl değerli olan ‘Bu hayat değil, onun içindeki sensin!” diyebilmek için sana vermek istedim.”

Zeynep’in dolan gözlerini görüp onun konuşmasına fırsat vermeden kolyeyi boynuna taktı. Zeynep, boynundaki nefis taşı avcunun içine alıp okşarken kendi bomboş hayatından Kerem’e verebilecek bir tek değerli şey olmadığını düşünüyordu. O sırada Kerem’in sol elini tutup yüzük parmağına bir alyans geçirdiğini de fark etti. Bu kolyenin görkemine taban tabana zıt, sıradan dümdüz kalın bir halkaydı ve aynısı Kerem’in parmağında da ışıldıyordu. Kerem’in avcunu tutup dudaklarına bastırdı ve dolan gözlerinden yaşların akmaması için gözlerini kapadı.

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin