31. BÖLÜM

33.3K 1.2K 127
                                    

Kerem, Zeynep’in yanına gelip onun alnına bir öpücük kondurduktan sonra yan taraftaki koltuğa oturdu. 

“Akşam yemeğine Erol Baba’yla birlikte Esra ve Çağatay’ı da davet ettim, hayatım!” dedi. Zeynep, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırarak

“Esra’yla Çağatay’ı yemeğe mi çağırdın?”

“Evet, ikisi de hastanede günlerdir perişan oldular ve seni çok merak ediyorlar. Üstelik davayla ilgili konuşmanız gerekenler olduğunu tahmin ediyorum.”

“Doğru ama bunlar işle ilgili şeyler ve senin yanında…”

“Benim yanımda konuşursun çünkü benim de bulduklarımı size açıklamam gerek.”

“Sen yine arkamdan iş mi çevirdin?”

“Mecburen. Gizem’in kasasını açtırdım ve bildiğin üzere olayların benimle çok fazla bağlantısı var. Senin mesleğinle ilgili hassasiyetini anlıyorum hayatım, ama bu defa hepimizin eteğindeki taşları birbirine dökmesi gerekecek!”

Zeynep, onun yine haklı olduğunun farkındaydı. Açıkçası Esra ve Çağatay’ı evine davet etmesi, Kerem gibi kapalı hayatı tercih eden bir adam için fazlasıyla radikal bir değişiklikti ve bunu kendisi için yapılmış bir özveri olarak algılıyordu, Zeynep. Davayla ilgili söyledikleri de doğruydu.

Hakan’ın iki genç kızı öldürmesi kendisi ve Derya’yı ise son anda elinden kaçırmasının temelinde Kerem’le olan hesabı yatıyordu. Bu davanın başrolünde Kerem vardı.

Kerem, Zeynep’in sessizliğinin ve çatılan kaşlarının onun konuştuklarını değerlendirmesinden kaynaklandığını biliyordu. Artık onun ne zaman fevri, ne zaman mantıklı, ne zaman duygusal olduğunu tavrından çözebiliyordu. Şu an kafasında yine artı – eksi hesabı yaptığını ve davayı onun yanında tartışıp tartışmayacağına karar vermeye çalıştığını anlayabiliyordu. Bu anlarda sessizce beklemek ve onun karar verdiğinin işareti olan bakışındaki rahatlamayı görmeyi bilmek gerekiyordu.

Gerçekten de bir süre sonra Zeynep, başını denizden çevirip gözlerinin içine bakarak “Tamam” demişti. Sonra bakışlarına muzip bir pırıltı yerleşti ve üst dudağı hafifçe kıvrılarak “Tabi artık sigara yasağıma son verdiysen! Bir gece daha sigarasız yaşayamayacağım! Delirmek üzereyim Kerem! Düşünemiyorum bile!” Ses tonundaki sahte yalvarma, eğer isteği geri çevrilirse her an şirret bir tona geçeceğinin ipuçlarını da veriyordu. Kerem yine dayanamayıp bir kahkaha attı.

“Sigarayı ben değil doktorun yasakladı, mi mujer! Ben sadece emri uyguladım!”

“Hah, o gudubet kadına şirin görünme isteğinin hiç rolü yok yani!”

“Aman Allah’ım Komiser! Siz doktoru kıskandığınızı mı açıkladınız az önce!”

“Ne alakası var be? Benim tavrım o kadına değil, doktor türünün geneline!”

“Hadi ordan! Cihat Hoca’ya kimseye olmadığın kadar şirindin ama!”

“Ona politik davranmak diyoruz biz! O gudubet doktor ve senin kurduğun cepheye karşı müttefik kazanmam gerekti.”

Onlar konuşurlarken Muhif elinde kahve tepsisiyle içeri girdi. Bu defa Kerem’in özel kahvesi yerine tepside Türk kahvesi fincanları bulunuyordu. Kerem’in soran kaşlarına karşı ifadesiz yüzüyle

“ İnsan uzun aradan sonra evine gelince şöyleeeee mis gibi bir Türk kahvesi içmeli, yorgunluğunu alsın!” diyerek fincanları bırakıp dışarı çıktı. Kerem, az önceki tartışmayı sonlandırdığını gösterircesine bir sigara yakıp uzattı Zeynep’e ve ardından kendi sigarasını yaktı.

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin