28. BÖLÜM

30.2K 1.3K 293
                                    

Bu bölüm çok Sevgili AYŞEGÜL'e gidiyor. Geçen bölüm yolda okurken yaşadığın krizden sonra hakkındır diye düşündüm. Umarım beğenerek okursun. Sevgiler!..

Kerem, orman yoluna girdikten sonra arabanın hızını iyice artırdı. Onun deli gibi araba kullanmasına alışkın olan Muhif bile fark etmeden elini kapının üstündeki tutamağa geçirmiş ve kasılmıştı. Kerem’in gerginleşen çenesi ve yola dikilmiş ifadesiz gözleri Muhif’e her şeyi anlatıyordu. O, on iki yaşındaki çocuk geri gelmişti. Gözünü kırpmadan adam öldüren, vahşi ve kontrolsüz çocuk oturuyordu yanında. Şu an Kerem’i kendisi dâhil kimse durduramazdı. Tamamen kontrolden çıkmış önüne kim gelirse çiğneyip geçecek hâldeydi. Onu en derininden anlıyordu Muhif! Ne hissettiğini, ne hâlde olduğunu biliyordu. Kendisi de aynı şeyi yaşamıştı ama o zaman Kerem, onun yerine öne atılmış ve onun yapması gerekeni yapmıştı. Oysa şimdi kendisi onu ezip geçecek ya da durduracak noktada değildi. Tek yapabileceği yanında durmak ve erişemediği yerde eli kolu olmaktı. 

Eve doğru yaklaşırlarken Kerem’in telefonu çaldı. Kerem, başını dahi çevirmeden Muhif’e “Aç!” dedi sadece. Muhif, arayanın Erol Baba olduğunu gördü. Telefonu açtı.

“Kerem!”

“Benim, Baba!”

“Muhif, çok şükür sen Kerem’in yanında mısın? Nerdesiniz?”

“Varmak üzereyiz!”

“Muhif bir delilik yapmasına izin verme! Durdur onu! Şile emniyetine haber verdim. Gelmek üzereler. Biz de yoldayız, yetişeceğiz! Aman oğlum! Durdur onu!”

“Durduramam, Baba!”

Kerem, yine başını çevirmeden Muhif’e “Kapat!” emri verdi, sadece ve Muhif kapadı telefonu.

                                XXX

Kerem, ileride Zeynep’in arabasını seçince hızını düşürdü ve arabanın arkasına ani bir hareketle aracı park etti. Hızla kapıyı açıp aşağı atladı. Muhif ona yetişmek için koşuyordu. Yaklaştıkça evin yanan ışıklarını fark ettiler. Kerem, hızını kesti ve avının üstüne atılmaya hazırlanan bir panter gibi seri ama sessiz adımlarla pencereye yanaştı. O, içeriye bakarken Muhif de nefes nefese yetişmişti. Kerem, içeriye göz attıktan sonra “Geberteceğim seni orospu çocuğu!” diye haykırıp kapıya yöneldi. Muhif’in “Kerem, dur!” demesine aldırış etmeden kapıya attığı tek bir tekmeyle içeri daldı. Muhif, onun peşinden içeri girdiğinde Hakan’ın Zeynep’in üstüne çökmüş olduğunu ve Kerem’in şimşek hızıyla adamın üstüne atladığını fark etti.

Odanın diğer köşesinde Derya; eli kolu bağlı, ağzındaki bantın izin verdiği ölçüde haykırarak olanları seyrediyor ve debelenip duruyordu. Muhif, Zeynep’in kendinden geçmiş hâlini görünce önceliği ona vererek üzerine eğildi. Parmağıyla şah damarını kontrol edip “Yaşıyor!” diye mırıldandı.

Kerem ve Hakan yerde deli gibi boğuşuyorlardı. Hakan, Kerem’in nereden çıktığını anlayamamış ve gafil avlanmıştı ama atik bir adamdı ve bir iki hamleyle Kerem’in altından kurtulup ayaklanmıştı.

“Vay vay vay! Kerem Sayer, kahraman olmaya karar vermiş!” diye dalga geçerken Kerem, yattığı yerden ayağının tek hareketiyle onu yere devirip üstüne çıkmıştı bile. Şimdi çılgın gibi adamı yumrukluyordu. “Seni geberteceğim orospu çocuğu! Sen, ona dokunmayı nasıl düşünürsün? Seni gebertmem için bana yalvaracaksın, seni adi puşt!” diye bağırarak adamı yumrukluyordu. 

O sırada dışarıdan gelen polis araçlarının sinyali bir an dikkatlerini dağıtınca Hakan, Kerem’in altından kurtulmayı başarıp Zeynep’in omzundan çıkardığı bıçağı yakaldı.

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin