54. BÖLÜM

21.7K 1.1K 160
                                    

“Ne hastanesi? Neler oluyor anlat çabuk!”

“Amirim Esra… Yemekteydik, biraz tartıştık ama vallahi önemli bir şey yoktu.”

“Çağatay! Kes! Ne oldu Esra’ya?”

“Bilmiyorum ki? Bana bağırıyordu bir anda fenalaştı. Kendini kaybetti, hastaneye getirdim. Amirim…”

“Hangi hastane? Çabuk, çabuk…

“Cerrahpaşa’dayız amirim! Acilde.”

“On dakikaya oradayım.”

Harun, Zeynep’in telefonu kapamasını beklemeden sordu:

“Ne olmuş?”

“Esra fenalaşmış, Çağatay onu hastaneye götürmüş; ben gidiyorum!”

“Geleyim mi?”

“Yok, sen bak işine, haberleşiriz!”

Zeynep, telaşla arabasına atlayıp hastaneye doğru yola çıkarken telefonla Kerem’i arayıp olanları söyledi. Hastaneye geldiğinde acilde deli gibi volta atan Çağatay’ı buldu. 

“Haber yok mu?”

“Yok! Söylemiyorlar bir şey! Az kaldı dağıtacağım buraları!”

“Sakin ol! Ne oldu, adam gibi bir anlatsana sen!”

“Yemekteydik. Biraz atıştık. Hep atışıyoruz ya, öyle işte! Önemli bir şey yoktu. Birden bembeyaz oldu yüzü ve ‘Ne oluyor?’ dememe kalmadan bayıldı. Hemen kapıp buraya geldim işte!”

Acilin kapısı açılıp içeriden doktor olduğu belli genç bir kadın çıktı. Etrafa bakınarak “Esra Şenol’un yakınları..” der demez Zeynep ve Çağatay, kadının yanına koştular. Çağatay telaşla

“İyi mi? Nesi var? Kendine geldi mi?” diye soruları ardı ardına sıralamaya başladı. Doktor gülümseyerek 

“İyi, iyi! Endişe edilecek bir şey yok. Siz eşi misiniz?”  

“Yok, arkadaşıyım ben?”

“Eşine haber verdiniz mi?”

“Eşi mi? Ne eşi?”

“Bizden başka yakını yok Doktor Hanım, nesi olduğunu söyleyecek misiniz yoksa bu sorgulama sonsuza dek sürecek mi?” diye çıkıştı Zeynep. Doktor, Zeynep’in müdahalesine sinirlenerek ters bir cevap vermek üzere ağzını açtı ama Zeynep cebinden polis kimliğini çıkarıp kadının burnuna uzattı.

“ Hadi Doktor, uzatma söyle. Neyi var arkadaşımızın?”

Karşısındaki aksi kadının komiser rütbeli bir polis olduğunu fark edince ters cevap vermekten vazgeçen kadın yine de suratsız bir ifadeyle

“Önemli bir şeyi yok. Aslında kötü bir durum yok! Esra Hanım hamile ve buna bağlı olarak şekerinin ani düşmesi sonucu fenalaşmış. Ben o nedenle eşini sormuştum.”

Zeynep ve Çağatay, doktorun “hamile” sözünden sonrasını işitmemişlerdi bile. Şaşkınlıkla birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı. Çağatay’ın gözleri önce koskocaman açılmış ve olduğu yerde kalakalmıştı. Zeynep sadece “Neeee?” diyebilmiş, şaşkınlıkla Çağatay’a kitlenmişti bakışları.

Çağatay, hâlâ girdiği şokun etkisindeydi. Olduğu yere çöküp eliyle saçlarını ve yüzünü sıvazladı. Zeynep, ne diyeceğini bilemez hâlde onun başında dikilirken kapıdan Kerem’in girdiğini fark etti. Kerem, kalabalığı yararak hızla yanlarına gelmiş ve Zeynep’e sımsıkı sarılmıştı. Çağatay’ın hâlini görünce kaşlarını çatarak kısık bir sesle Zeynep’e “Neler oluyor?” diye sordu. Zeynep de aynı kısık tonla “Esra hamile!” diye cevap verdi. Onun sesi, Çağatay’da yankısını buldu ve “Ne bok yiyeceğim şimdi ben?” diye çaresizce söylendi.

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin