23. BÖLÜM

36.6K 1.3K 222
                                    

Bu bölüm çok uzun zamandır beklettiğim GüneşRüya'ya gidiyor. Keyifli okumalar

Zeynep, sabah yüzüne vuran gün ışığıyla gözünü açtığında Kerem’in hâlâ uyuduğunu gördü. Bir kolu kendi beline doğru atılmış, Zeynep’e dönmüş ve yüzünde uyanıkken çok az görülen bir huzur ifadesiyle uyuyordu. Zeynep, bir süre onu izledi. Dün gece yaşananlar geldi aklına. Tuhaf bir biçimde bütün olup bitenlerden sonra sakin bir uykuya dalmıştı. Şimdi de Kerem’in yanında uyanmak onu düşündüğü gibi rahatsız etmemişti.

Alışıyordu onunla olmaya. İnsanların “birliktelik” dedikleri şey bu olsa gerekti. Bir adamdan kaçmamayı öğrenmek ve onun yanında kendi olabilmek… Bu duygu; onun hiç bilmediği, hiç yaşamayacağına inandığı garip bir histi. Kerem’i hâlâ “kendine ait” göremiyordu ama o hiçbir şeyi kendine ait görmemişti ki bugüne dek. Hiçbir şeye alışmamış, benimsememiş ve bağlanmamıştı. Dostlarına hatta İrem’e bile hep bir mesafe koymuştu. Herkes bilirdi onun kişisel alanına girmemeleri gerektiğini. İlk kez Kerem, bunu umursamamış ve sınırlarını bazen zorlayarak bazen de onun adım atmasını sağlayarak aşmayı bilmişti.

Kabul ediyordu. Kerem’le olmayı seviyordu. Bu sadece cinsellik de değildi. Onunla konuşmaktan, birlikte vakit geçirmekten hoşlanıyordu. İşte tam da bu nedenle “Yanımda mısın?” dediğinde “Evet!” deyip o güne kadar yaptığı her şeyi, hatta kariyerini tehlikeye atıp onun yanında durmuştu. Başka zaman olsa, ya da bir başkası yaşasa “delilik” diyeceği bu durum kendi başına geldiğinde ona hiç delilik gibi gelmemişti.

İlk kez bir erkek onu sevdiğini söylediğinde de buna samimi olarak inanmıştı. Kerem’in onu sevdiğini biliyordu. Nedenini bilemese de. Bundan şüphesi yoktu ve bu garip bir şekilde kendini iyi hissettiriyordu, güvende olduğunu düşündürüyordu. Bir yanı da Kerem bunu her söylediğinde mahcup oluyordu. Ona karşılık veremediği için, onu sevdiğini söyleyemediği için utanıyordu ama bu onun hiç bilmediği bir şeydi.

Tamam, arkadaşları vardı sevdiği; hatta Esra’yı, Çağatay’ı ve hele Erol Başkomiser’i de seviyordu ama Kerem’e hissettikleri öyle bir şey değildi. Onu da diğerleri gibi canı pahasına korurdu, ona zarar gelmesine izin vermezdi ama farklıydı işte! Adını koyamadığı ve üstünde düşünmekten korktuğu bir şeydi bu!

Elini, Kerem’in yanağına uzattı. Yeni çıkmaya başlayan sakalları parmaklarına değdi. Bu yakınlık onu şaşırtsa da hoşuna gitti, yüzünü okşadı hafifçe. Sonra dayanamayıp yanağına bir öpücük kondurdu. Kerem’in kıpırdadığını fark edince ürküp uzaklaştı ondan. Hafifçe dönerek yataktan kalktı. Duşunu almak üzere banyoya geçti.

Onun kalkmasından sonra açtı gözlerini Kerem. Bir süredir uyanıktı aslında ama Zeynep’i ürkütmemek için uyuyor numarası yapmıştı. Onun kendisini izlediğini ve düşündüğünü biliyordu. İçindeki karmaşadan korktuğunu ve duygularını tanımlayamadığının farkındaydı. O, Zeynep’e âşık olduğu günden beri rahatlamış ve bu duyguyla savaşmadan onu tadını çıkararak yaşamaya başlamıştı. Zeynep’in başlarda kendi yaşadığı karışıklığı hissettiğini biliyordu. Bu noktada zorlayıcı olmak, onun iyice kendisinden kaçmasına neden olacaktı.

Dün çok büyük bir adım atmış ve onunla birlikte olduğunu reddetmemişti. Şimdilik bununla yetinmeli ve beklemeliydi. Zeynep’in attığı ya da atacağı her adıma on adımla karşılık verip beklemeliydi.

Ona âşık olduğunu fark ettiğinde kendisi de ölesiye korkmuştu. Kendi dışında bir başkasına güvenmek, ona dayanıp ondan güç almak dünyanın en zor şeyiydi kendisi için. Sonra onu farkında bile olmadan yıllardır beklediğini fark etmişti. Çocukluğundan beri… 

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin