''Benim gibi birini hayatın boyunca sevmeyeceğini söyledin.'' dediği an aklıma gelen anılarla dengemi kaybedip yatağının üzerine zorlukla çöktüm. Bakışlarım kucağımdaki ellerime kayarken başımı kaldırıp ona bakmak istemiyordum. Biraz sonra yanıma çökerek oturduğunda o da tıpkı benim gibi başını önüne eğmişti.

''Ne yapacağımı bilmiyordum, ilk zamanlar uzaktan uzağa sana karşı olan bu saplantılı durumun bitmesini bekledim. Mahmut'un anne ve babasının düğününden önce seninle büyük bir kavga etmiştik. Tokanı alıp bahçedeki kuyuya atmıştım.'' 

''O günü hatırlıyorum.'' dedim sessizce mırıldanarak. O ise derin bir iç çekerek acıyla gülümsedi.

''Sana karışmayacağıma dair kendime sürekli sözler veriyordum ta ki Mert denen şerefsizin sana hediye alarak saçına taktığı tokayı görene kadar.'' 

Söyledikleriyle kafamı hızla kaldırıp ona bakmıştım. Yok artık!

''Henüz çocuktu o!'' diye atıldım ona.

''Sana karşı olan zaafımın farkındaydı Meltem! Yanıma gelip dalga geçti sana her şeyi anlatacağını söyledi...''

''Sende dövdün onu değil mi! O yüzden düğüne mosmor yüzle geldi çocuk?'' dedim hışımla. Asıl dayaklık olan Aran'ın kendisiydi.

''O yüzden dövmedim onu.'' diyerek bakışlarını kaçırdı. Kahretsin şu halde bu kadar sevimli gelmemeliydi gözüme! 

''Ya neden dövdün?''

''Sana aldığı tokayı göstererek bundan sonra onu seveceğini söyledi. Seni uzaktan izlemeye bile yeni alışmıştım. Kalkıp bir başkasıyla gözümün önünde oynamana göz yumamazdım.'' 

Duyduklarımdan emin olmak istercesine bakışlarımı kısmış ve iyice dikkat kesilmiştim. Ya sorun bendeydi ya da Aran gerçekten normal değildi!

''Sen hastasın biliyorsun değil mi? Görende bahsettiğin kişi kocaman adam sanır. Yahu daha 12 yaşında çocuğun nesini kıskandın bu kadar!'' diye bağırdım en sonunda. Yok gerçekten dayanamıyordum. O yeşillerini tekrar bana çevirdiğinde tekleyen kalbime bir küfür savurdum. Şu an hiç sırası değil! Dur durduğun yerde be!

''Mert çocuk veya değil! İyi bir insan değildi sana zarar verecekti bundan emindim.''

''O ne demek?'' dedim şaşkınlıkla. 

''Apartmanın girişine kışın sığınan kediler için süt veya yiyecek koyuyordum. Bir kaç defa hayvanlara eziyet ederken gördüm. Koyduğum yiyecekleri bilerek alıp döküyordu. Önce sadece uyardım. Dinlemedi, yapmaya devam etti. Okuldan çıktığımız bir gün sıkıştırdım bunu köşede. Ertesi gün kedilere yine süt vermek için aşağı indiğimde kapların içini dolu gördüm. Apartmandan biri koymuştur diye üstelemedim. Saatler sonra Aysel Teyze'nin çığlığını duyduğumda her şey için çok geçti.'' dediği an hatırladığım şeylerle ayağa fırlamıştım. Elim ağzıma kapanmış, korkuyla büyüyen gözlerimin içi dolmuştu. 

''Hayvanların hepsi ölmüştü...''

''Zehirlemiş.'' dedi tek nefeste. 

Mert'in tuhaf bir çocuk olduğunu hep hissetmiştim. Ancak bu kadar manyak olduğunu hiç bilmiyordum! Bu resmen cinayetti! Üstelik bir çocuğun bunu yapacak kadar duygusuz olması inanılmazdı.

''Neden söylemedin?'' diye sordum. Bana neden daha önce anlatmamıştı bunu?

''Yanına geldim. Saçında onun sana verdiği tokayı takmış beni umursamıyordun. Hatırla Meltem. Küçücük bir çocuğun seninle konuşmak için ısrarla kolundan çekiştirdiği o günü hatırla!''

ARANDonde viven las historias. Descúbrelo ahora