Sınırları zorlamak

9 2 0
                                    

Sabah olmuş, yataktan fırlamıştım. Dün gecenin heyecanı üzerimdeydi. Anneme günaydın deyip, kayvaltımı ettim. Odama çıktım. Telefonumu elime aldım ve Kevin'den mesaj geldiğini gördüm. Sıradan bir sohbetten sonra Chris'in kim olduğunu sordum. Aldığım cevap ise ondan "uzak dur" oldu. Bu da ne demekti? Biraz daha konuştuktan sonra tehlikeli bir uyuşturucu satıcısı olduğunu öğrendim. Nefret etmem için bu yeterdi. Bir de Mia'ya yaklaşması? İçimden bir ses diyordu ki "Bence cezanlandırılmayı hak ediyordu..."

Mia ile buluşmuştuk. Yüzünde hoş bir gülümseme vardı. Ne olduğunu sorduğumda "Chris ile aramı düzelttim." Dedi. Şok içinde Mia'ya bakıyordum. Hiç yapmadığım şeyi yapıyordum. Duygularımı belli ediyordum. Yüzümdeki şaşkınlık, ne kadar rahatsız olduğumun belirtisiydi.

Okula vardığımızda, Mia hafifçe hızlanıp, koştu ve birinin yanına gitti, sarıldı. Tanrı aşkına bu da neydi? Kıskandırmak için bir oyun muydu yoksa daha kötüsü gerçek miydi? Yanına vardığımda, Mia heyecanla bizi tanıştırdı. Hoşnutsuzluğum yüzümden belliydi. Ama ağzım ile aksini gösteriyordum. Ben ne kadar iyimser yaklaşsamda, Chris beni rakip olarak görmüştü. Agresif espriler yapıp sinirimi bozuyordu. Denediğimin farkındaydım. Bozuntuya vermiyordum ki bir yere kadar. Her ne kadar Amerika'da yaşıyor olsamda oralı değildim. Irkımla dalga geçmesi katlanılmaz bir şeydi. Sinir katsayım diken olmuş tüylerimin sayısı ile çarpılmıştı. "Bence de hak ettin." deyip kendime hakim olamadım ve yüzünü sert bir yumruk attım. Yere düşmüştü Mia ise çığlık atıp beni itmişti. Öfkem beni suçlu yerine düşürmüştü. Mia "Git lütfen, seni görmek istemiyorum!" Diyordu ve ona yardım etmeye çalışıyordu. Oyununa gelmiştim. Ama içimde en ufak bir pişmanlık ya da vicdan azabı yoktu. Hiçbir şey olmamış gibi ilerledim. Koridorda yürürken biri kollarıma girdi. Kokusundan tanımıştım bu Jess'ti. "Merhaba agresif çocuk" dedi. Yüzüne şaşırmış bir ifadeyle baktım. "Hadi ama, olanları gördüm." Dedi. "Sanırım bugün yalnız kalacaksın. Yanına otursam sorun olmaz değil mi?" Diye ekledi. Ben de "Hayır, olmaz" dedim. "Seni o torbacı çocuğa mu tercih etti?" Diye devam etti. "Şansını kaybetmek istiyorsun sanırım." Dedim. "Tamam, tamam sustum" dedi. Sebebini anlattığımda "aptal kız" dedi. Mia'dan bahsediyordu. Gerçekten öyleydi. Gerçekten...

3. Teneffüs olduğunda Jess biraz hava almak ister misin diye sordu ve dışarı hava almaya çıktık. Çimenlere oturmuş, sohbet ediyorduk ki, koçu gördüm. Aklıma Amerikan futbolu geldi. Jess'e bundan bahsettiğimde, beklediğimden olumlu karşıladı. Muhabbet koyulaşmış, eğlenirken "Jess'in gözleri arkama doğru kaydı. Bir süre oraya baktıktan sonra merak edip arkama döndüm ve hiçte hoş olmayan, mide bulandırıcı bir şey görmüştüm. Chris Mia'yı okul duvarına doğru yaslamış öpüyordu. Jess bunu biraz önce gördüyse, Mia'nın da rızası vardı. Çok fazla bakamadım. Önüme döndüm ve Mia'ya teşekkür etmelisin diyip Jess'in dudaklarına yapıştım. Dizlerimin üzerinde Yavaş yavaş üzerine doğru ilerledim ve çimenlere doğru yasladım. Tam saçlarını arkaya doğru atıyordum ki bir anda durdum. Jess'e baktım ve "en güzel intikam başarıdır." deyip arkamı döndüm. İlerlemeye başladım ki Jess nereye gidiyorsun niye seslendi. "Koç'un ofisine" dedim. "Lanet olsun, senden nefret ediyorum!" diye bağrdındı ve arkamdan minik bir dal parçası attı. Tabiki amacı zarar vermek değildi...

Koç'un ofisine vardığımda içeride belgelerle uğraşıyordu. Kapısına tıkladım ve içeri girdim. Derdimi anlatıp, takıma katılmak istediğimi belirttim. "Aklın başına şimdi mi geldi" dedi. "Haklısınız efendim, buraya gelerek saygısızlık ettim. Özür dilerim" dedim ve arkamı dönüp kapıya doğru yöneldim. Tabiki vazgeçemiyordum. Hocaya saygılı biri olduğumun imajını vermek için yapmıştım. Şimdi durdurmasa bile beni kendi bulacaktı bir kaç gün içinde. Kapının kolunu açmama izin vermeden "dur, hadi bir deneme yapalım" dedi ve beni sahaya götürdü. Bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum. Sahaya gittiğimizde blok ders yapan öğrenciler vardı. Bir kaçı takımdaydı. Hoca takımdakiler ve takıma aday olanlar dışındaki herkesi tribüne almıştı. Kimseyi tanımıyordum. Benden bir dönem küçüktü herkes. Önce diğer adayları çıkarmıştı. Elinde bir not defteri ve kalem. Not ve istatistik tutacaktı. Herkes teker teker deniyordu. Gerçekten çok iyilerdi. Kendime olan güvenim kırılır gibi olmuştu ki gözlerimi kapadım. Sadece kapadım. Ne olduğunu bilmiyorum ama durup dururken kendime güvenim gelmişti. Gerçekten ilginç davranıyordum. Ben kendime havalı sözler söylerim sanıyordum. Her neyse. Sıra bana geldiğinde, koç bir süre beni süzdü ve "seni nerde oynatabiliriz bir bakalım" dedi. Gerçekten hızlı koşardım ve çeviktim ama topu tutabileceğimden emin değildim. İşimi şansa atamazdım. Takıma girmek istiyordum. Tabiki de hile yapacaktım. Bir şeyler ters giderse olaya müdahale edecektim.

Bir kaç pozisyonu denedim ama ben koşucu olmak istiyordum. O yüzden enerjimi saklamıştım.  Özel gücümü koşarken kullanamazdım. En azından şimdilik. O yüzden varımı yoğunu ortaya koymalıydım. Deneme başlamıştı ve ben tüm enerjimi kullanıyordum. Enerjimi de intikam ve hırs ile besliyordum. Tüm gücümü harcamıştım. Hocanın yanına döndüğümde, "hızımım şimdiki koşucularla hemen hemen denk ama yeteriz" olduğunu söylemişti. Evet takımdakilere yetişiyordum ama onlar o kadar da iyi değillerdi. Yine de koşuculardan biri geldi ve en büyük rakibi olduğum halde tebrik etti ve "seni takımda görmek istiyorum. Umarım bizden çok katkın olur takıma" dedi. Koç'un bulabldiği en iyiler oydu. Bir de ben. Manevra kabiliyetimi de beğenmişti. "Yarın okul çıkışında antrenmana gel, alındın" dedi. Verdiği şans için teşekkür ettim ve Jess'in yanına döndüm. Bir kaç ders geçmişti. Olayı Jess ve kevin'e anlattığında tebrik ettiler. Jess bu gece beraber kutlamak isteyip istemediğimi sordu. Ben de "neden olmasın? İşim yok zaten" diye yanıtladım. Kevin'e dönüp baktım. "Ben gelmeyeceğim, kız kardeşime bakmam gerekiyor." Dedi. Böyle bir şey yoktu. Sadece zeki dostum beni Jess ile yalnız bırakmak istiyordu. Seviyorum onu...

Akşam olmuş Jess ile sahilde buluşmuş, oturuyorduk. En son burada hiçte güzel şeyler yaşayamamıştım. Bu gece farklı olsun istiyordum. Sakin güzel bir gece. Tabi ki eğer Jess ile beraberseniz böyle bir şeyin mümkün olmayacağını bilirsiniz.

Saatler ilerlerken biz ise sahildeki partiye katılmıştık. Eğlence umudumuzda değildi. Bir şeyler çalıp eğlenecektik. Kuruyemişlerin olduğu bir yer görmüştüm. Jess ise alkollerle haşır neşir olmak istiyordu. Saçma şeyler yapacağını bildiğim için ikna ettim ve biraz sonra baya bir kuruyemiş çaldık. Tanrım bu ne saçma bir şeydi. Birbirimize bakıp gülüyorduk ve kumların üzerinde koşuyorduk. Mia umrumda bile değildi. Gerçek eğlence Jess ileydi. Yasaktan hoşlanıyorduk resmen.

Saatler biraz daha ilerlemişti. Kuruyemişi fazla kaçırmıştım ki başıma yine ağrılar girmeye başlamıştı. Kriz geliyordu farkındaydım. Jess'i uyardım ve beni güvenli bir yere götürmesini kötü şeyler olacağını söyledim. Bilincim zorlanıyordu. Jess beni hızlıca bir yere doğru götürüyordu. Net hatırlamıyorum. Kaslarım kasılıyordu. Hatırladığım bir kaç şey Jess'in evinin kapısı ve odasındaki iç çamaşırlarıydı. Her şey çok karanlıktı. Zaman geçerliliğini yitirmişti. Bir süre sonra karanlık kendini aydınlığa bırakmıştı. Her yer bembeyazdı. Öldüğümü düşünüyordum. Her şeyin sonuna gelmiştik. Üzerimde bir rahatlama vardı. Uçuyor gibi hissediyordum. Sadece hissetmiyormuşum. Gerçekten öyleymiş. Bir çığlık yükseldi ve gözlerim derin bir nefesle açıldığı anda yaklaşık 2 metre yüksekliğinden, Jess'in yatağına düşmüştüm. Kafamda ağrılar inanılmaz şiddetliydi. Kalp atışım yine muhtemlen 400'e belki daha fazlasına çıkmıştı. Damarlarım patlayacak gibiydi. Soluma baktığımda Jess pencereye yaklaşmış, ellerine ağzına koymuş şaşkınlık içinde bakıyordu. Bayılmamak için zor duruyordu. Gözlerim yuvasından çıkacak gibiydi. Kendimi yerden kesmiştim. Gerçekten uçmuştum. Mutlu olmam gerekiyordu ama kendim için korkuyordum. Bir canavara dönüşüyordum ve Jess de buna şahit olmuştu. Şimdi ne olacaktı? Bir şahit daha vardı. Ben ise insanlıktan çıkmış sınırları zorluyordum. Bu bir son muydu? Yoksa başlangıç mı?

DoğaüstüWhere stories live. Discover now