Cinsel perhiz

6 0 0
                                    

Temiz bir uyku... Temiz bir uyku. Tüm sorunların çözümü değil mi? Ne olursa olsun, uyuyup uyandığımda her şey sanki düzelmiş gibi geliyordu. Her ne kadar öyle olmasa da...

Jess ve Clara ile yaşananlardan sonra derslere girmemiş ve direkt eve gelmiştim. Sonra da kafamı vurup uyumuştum. Tanrım, kalbimde tarif edemediğim bir his vardı. Heyecan, pişmanlık gibi mide bulandırıcı bir şeydi. Gözlerim yaşarmasın diye uğraşıyordum. Boğazım düğümleniyordu...

Biraz oturduktan sonra az da olsa kendime gelmiştim. Yine kafamda sorular dolanmaya başlamıştı. Ben ne biçim bir erkektim? Hem hata yapıyorum, hem yaptığım hataları görmemesi gereken kişilerden gizleyemiyorum, hem de bunlar için üzülüyordum. Gerçekten ucundan tutulacak bir yanı yoktu. Madem yapıyordum, pişman olmayacaktım. Ya da pişman olup bir daha yapmayacaktım. Çeki düzen vermenin vakti gelmişti. Kadınlardan uzak durup kendime odaklanacaktım. Ah lanet olsun. Buna inanmakta neden bu kadar zorluk çekiyorum? Neler düşünüyordum ben? Her neyse, bir karar almıştım. Kendimi toparlayıp çeki düzen verene kadar kadınlar uzak duracaktım. Söylemek bile acı veriyor. Süt gibi tenler nasıl bırakılır? Ama bir karar vermiştim ve bir erkek gibi davranıp kararımın arkasında duracaktım...

Akşam sporumu yapmış, güzelce beslenmiş ve alarmımı kurup erkenden yatağa girmiştim. Sabah uyandığımda dün yaptığım sporun acısı çıkıyordu. Acıdan zevk aldığım tek şey bu kas ağrılarıydı galiba.

Sabah alışkanlık olarak elime telefonumu alıp Jess'e mesaj atmaya kalkmıştım. Buruk bir acı hissetmiştim. Mesaj atmaya yüzüm yoktu. Jess'i düşünerek dalmıştım ki bir anda kendime geldim. Artık umrum bile umrumda olmayacaktı. Sadece ben ve kendim...

Sabah yenmeyecek yemekler listesinde ilk 10'a girecek yemekler yemiş ve evden çıkmıştım. Eksik geliyordu bazı şeyler, belki mutsuz hissedecektim ama en doğrusu buydu gibi hissediyordum. İçimde bir huzursuzluk vardı...

Okula geldiğimde sadece karşıya bakabiliyordum. Gözlerim sağa sola kıpırdamıyodu. Olur da Jess ile göz göze gelirsem diye korkuyordum. Onu özel kılan bir şeyler mi vardı? Bilmiyorum...

Sınıfa girip çantamı sırama koymuştum. Kevin yanıma gelmiş, pek de mutlu olmayan bakışlarla bakıyordu. Jess ile olan olaylardan sonra arada kalan o olmuştu. Gerçekten boktan durumlar içine sokmuştum herkesi. Pişmanlık yoktu. Sadece ileriye bakacaktım fakat onca adrenalin dolu günden sonra şuan yaşadıklarım aşırı sıkıcı geliyordu. Bir an önce eve gidip nesneleri kıpırdatıp yeteneklerimi geliştirmek istiyordum...

Öğlen yemeği için ara verilmişti. Karnımı doyurduktan sonra hava almak için pencereden bakınmaya başlamıştım ki o günkü en vasat görüntüyü o sırada gördüm sanırım. Chris ve Mia öpüşüyordu. Sabah yediğim tüm yemekleri çıkarmak istiyordum. Bu görüntüler midemi bulandırıyordu...

Okul bittiğinde hiç oyalanmadan, eve gitmiştim. Jess'in okula gelmemesi gözümü korkutuyordu fakat aklıma geldikçe onunla ilgili düşünceleri def ediyordum. Sanırım onu gerçekten seviyordum...

Annemin hazırladığı yemekleri alıp odama çıkmıştım. Spor yapmanın verdiği iştahla hepsini silip süpürmüştüm. Sıra telekineziye gelmişti ve bir hata yapıp tabak çanakla oynamaya başlamıştım. Her şey çok güzel gidiyordu. Farklı nesneleri aynı anda rahatça kontrol edebiliyordum ta ki o sese kadar. Bir kız ağlaması. Dikkatim dağılmış ve havada asılı duran tabaklar yere düşüp tuzla buz olmuştu. O sırada tabaklar umrumda değildi. Pencereye çıkıp sesin geldiği yere doğru baktığımda Mia ağladığını gizlemeye çalışarak çit kapısından evinin bahçesine girmişti. Tahmin etmek zor değildi. Chris ile okuldan sonra takılmıştı ve belli ki hoşuna gitmeyen şeyler olmuştu. Mia'ya karşı içim öylesine dolmuştu ki nefretimden umrumda bile değildi. Sadece hak ettiklerini yaşıyordu. Göz göze gelmiştik. Yüzümde ondan iğrenmiş ifadeyi görünce kendini daha fazla tutamadı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Yaptığı hataların farkındaydı ama düzelmek için çaba göstermiyordu. Kızların ağlaması beni rahatsız hissettiriyordu. Daha fazla maruz kalırsam yanlış kararlar ve düşüncelere kapılacağımı düşünerek pencereyi kapatıp perdeyi çekmiştim ki içeri  büyük bir telaşla annem girdi. Geçirdiğim ameliyattan sonra benim üzerime çok daha fazla düşmeye başlamıştı ve tekrardan başıma bir şey geldi sanmıştı. Bana bir şey olmadığını fark edince hızlıca yanıma koştu ve sarıldı. Sıkı sıkı sarmış kızmaya hazırlanıyordu. Hissediyordum. Çenesinden kurtulmak güç olacaktı...

Annemden kurtulmuş, yatağıma biraz dinlenmek için yaslanmıştım ki telefonuma bir mesaj geldi. Mesaj Mia'dandı. "Konuşabilir miyiz?" yazıyordu. Basit bir "hayır" yazmış ve telefonumu uçak moduna almıştım. Benim olana dokunulması beynime kan fışkırtıyordu ve eğer benim gibi çok farklı biriyseniz bunun etkisi inanın çok daha farklı oluyordu. Bu onun seçimiydi. Benim gibi birini bırakıp gitmek. Aklımda bir soru geziyordu. Acaba hayır dememin sebebi 'kadınlardan uzak durma kararı' yüzünden miydi? Yoksa ondan tamamen soğumuş ve nefret beslediğim için miydi? Galiba onu hayatımdan tamamen siliyordum. Yaşattığı Mide bulantıları ondan nefret etmemi sağlıyordu...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 22, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DoğaüstüWhere stories live. Discover now