Dün gece ne oldu?

17 3 0
                                    

Sabah güneşin sıcaklığı ile beraber uyandım. Hemen perdeyi açtım. Dışarıda müthiş bir hava vardı. Mia odasında gözükmüyordu. Alt kata inip annemin hazırladıklarını yemeye başladım. Telefondan bildirim geldiği gibi baktım ve Mia hazırlan diyordu. Beraber gidecektik anlaşılan. Hızlıca yemeğimi bitirip güzelce hazırlandım ve evden çıktım. Mia'yla beraber ilerlemeye başladık. Bugün boşmusun diye sordum. Evet diye yanıt alınca lunparka gideceğimi, gelmek isteyip istemediğini sordum. Aslında o gelmezse gitmeyecektim ama neyse. Düşünmem lazım diye yanıt verdi. Nazlandığı her halinden belliydi.

Okula vardığımızda Jess ortalıkta gözükmüyordu. Kevin de yoktu. Bugün sınıfta yalnızdım. Kimse yoktu yanımda. Öyle de kalacağını sanıyordum. Alesha yanıma oturana kadar. Alesha sınıfın en çalışkan öğrencisiydi. Boynuna gelen sarışın saçları ve griye çalan mavi gözleri vardı. Taktığı gözlükler onu inanılmaz ateşli gösteriyordu. Çalışkan bir öğrenci için bu fazlaydı.

Alesha ile havadan sudan sohbet ettikten sonra, futbol seçimlerinin nasıl gittiğini söyledi. Seçmeleri unutmuştum. Zaten çokta önemli değil. Muhtemelen disiplin cezası alacağım için takımda yer alamayacaktım. Alesha ile konuşmak zordu. Mini etek giyiyordu ve süt gibi bembeyaz bacakları tüm dikkatimi alt üst ediyordu. Konuşurken gözlerine bakmak için ayrıyetten çaba sergiliyordum. Biraz daha takıldıktan sonra Alesha daha sık takılmamız gerektiğini belirtti. Ben de direk kabul ettim.

Okul sorunsuzca bitmişti. Disiplin ile ilgili bir olay da yaşanmamıştı. Mia ile buluşmuş, eve uğrayıp lunaparka gidecektik. Dediğim gibi naz yapıyordu. Eve gittik ve eşyalarımızı dışarı bırakıp çıktık. Mia altına kısacık bir kot şort giymişti. Bacakları güneş gibiydi ve gözümü alıyordu. Üzerinde de rengini ifade edemediğim bir bluz vardı. Tüm enerjim yerine gelmişti. Olduğum yerde duramuyordum. Tek istediğim ona biraz oyun oynamaktı.

Heyecanlı bir şekilde hızlıca lunaparka gittik. Akşama kadar orada burada oyalandık. Çok eğleniyorduk. Ama asıl olaya daha gelmemiştik. Dönme dolaba binelim dedim. O da sıkıcı olduğunu söyledi. Bu seferkinin farklı olacağını söyleyip ikna ettim. Binmeden önce kontrol eden kişinin neler yaptığına baktım. Tek yaptığı kolu oynatmaktı. Plan basitti. Dönme dolap tepedeyken kolu oynatıp yukarıda durduracaktım.

Bir süre sonra bindik. Yukarı çıkana kadar tatlı tatlı muhabbet ettik. Tam yukarı geldiğimizde kolu durdurmuştum. Neyseki perdede olduğu gibi zarar vermemiştim. Adamın sorunu anlaması kısa sürecekti o yüzden hızlı olmalıydım. Mia neden durduğumuzu soruyordu. Ben ise Mia'nın parlayan gözlerine bakıp hafifçe gülüyordum. Neden güldüğümü soruyordu. Cevap vermiyordum. Yavaş yavaş saçlarıyla oynamaya başladım. Yüzü yavaş yavaş değişiyordu. Daha öncekinde olduğu gibi dudaklarına bakmaya başladım. O da bakıyordu! Bu sefer ani bir şekilde olmadı. Yavaş yavaş birbirimize yaklaştık. Gözlerimizi kapamıştık. Dudaklarına küçük küçük bir kaç öpücük indirdim. Boynunu tuttum. İyice yaklaştım. Dudaklarına yaklaştım. Uzun uzun öpmeye başladım. Biraz sonra azıcık geri çekildim. Yavaş yavaş gözlerini açıp kapatıyordu. Kirpikleri rüzgarda savruluyor gibiydi. Bir süre birbirimize baktık. Zaman durmuş gibi hissediyordum. Dudakları açılır gibi oldu. Bir şeyler söylecekti. Ağzını açtı ve senden nefret ediyorum diyip dudaklarıma yapıştı. Boşlukta savrulur gibi öpüşüyorduk. Ellerimi yavaş yavaş aşşağıya indirdim. Bacaklarına doğru yaklaştım. İnce ince dokunmaya başladım. Heyecandan tüyleri diken diken olmuştu. O da belime sarılmıştı. Hala öpüşüyorduk. Dünyayla bağımız kopmuş, transa geçmiş gibiydik. Her şey çok güzel gidiyordu. Sonra bir anda geriye doğru savrulup kafamızı çarptık. Dönme dolap çalışıyordu. Kafamızı çarpmıştık ve gülüyorduk. Yüzümüzde acının tatlı tebessümü vardı. Acıyı oluşturan ise kafamızı vurmamız değil, bu anın son bulmasıydı...

Biraz yürüdükten sonra telefonum çaldı. Arayan Jess'ti. Açmadım çünkü saçma bir şey olacağını biliyordum. Fakat aramalar sürekli devam etti. Dayanamadım ve açtım. Ses Jess'e ait değildi. Buraya gelmelisin diyordu fakat sesi endişeliydi. Jess nerede diye sorduğumda burada dedi. Neden oraya geleyim o zaman dediğimde ise ben dışında hiç kimseyle konuşmak istemediğini söyledi ve ekledi, kendine zarar vermek istiyor. Bir yanda Mia vardı bir yanda ise Jess. Yine çıkmaza girmiştim. Jess kendine zarar verirse kendimi kötü hissederdim biliyordum. Mia'ya yaklaştım. Beline sarıldım. Dudaklarına yapıştım çokta uzun olmayacak şekilde öptüm. Geri çekildim. Özür diledim ve arkama bakmadan koşmaya başladım.

Jess sahildeydi fakat kimseyi yanına yaklaştırmıyordu. Sahile gittiğimde arkadaşları uzaktan izliyordu. Yavaşça yanına yaklaştım. Beni görünce pekte hoş olmayan bir şekilde gülmeye başladı. "Bakın kimleri görüyorum" diye konuştu. Yanına oturduğumda ağzından hiçbir şey çıkmıyordu. Sadece uçsuz bucaksız denize bakıyordu. Bir süre sonra "biliyor musun" dedi ve ekledi, "Ya da boşver, beni eve bırakır mısın?". Eve gidemeyecek kadar sarhoştu ve ben yapmazsam gece burada sızacaktı. Ayağa kalktım ve elimi uzattım. Yavaşça ayağa kaldırdım fakat göğsüme sarılıp kendini saldı. Ayakta duracak hali yoktu. Mecburen kucağıma aldım. O güzel kokusu alkol kokusu ile birleşmişti. Sıkıca boynuma sarılıyordu...

Beni arayan arkadaşı arabasıyla bizi Jess'in evine bıraktı. Jess zar zor anahtarının cüzdanda olduğunu söyledi. Hiç iyi gözükmüyordu. İçeri girdik. Yavaş yavaş ilerlediğim sırada bir öğürme sesi ve evet, hem kendi üzerine hem benim üzerime kusmuştu. Evde kimse yoktu. Kimseye teslim edemiyordum. Odasına doğru çıktım. Yatağa bıraktım. Benden bu kadar dedim. Ağlamaklı bir ses tonu ile "kal, lütfen" diye mırıldanmaya başladı. Bırakmak istemiyordum. İyi gözükmüyordu. Peki dedim ve telefonumu çıkarıp anneme Kevinlerin evinde olduğumu geç geleceğimi söyledim. Bir sandalye çekmek için arkamı döndüm, geri döndüğümde Jess kıyafetlerini çıkarıyordu. Açıkçası o vücudu gördüğümde tepki vermem imkansızdı çünkü cidden kusursuzdu. Yarı çıplak bir şekilde önümde duruyordu. Bakmakla yetindim. Zar zor üzerini çıkardı ve yatağa girdi. Ben de sandalyeye oturdum. Hala o göz alıcı fiziğine bakıyordum. Bir kaç saniye sonra elleri ile yatağı göstererek, yarım yamalak gözlerini açtı ve "lütfen, uyuyana kadar yanımda yat" dedi. Kararsızdım. Ama reddedersem ne kazanacaktım ki? Kusmuklu tişörtümü çıkarım yanına yattım. Zaten biraz sonra kalkıp gidecektim...

Sabah alarm sesi ile uyandım. Biraz daha yatmaya karar verdim. Bir süre sonra fark ettim ki bir şey bana sarılıyordu. Gözlerimi açtığımda fark ettim ki odamda değildim. Karşımda da Jess uyuyordu. İkimizde yarı çıplaktık. Jess'in ailesi ya şimdi gelirse ne olurdu? Dün gece ne olmuştu?

DoğaüstüWhere stories live. Discover now