Mia ve ilk öpücük

32 2 0
                                    

Eve döndüm. Merdivenlerden çıktım ve odama girdim. Perdeleri kapatmak için pencereye doğru yaklaştım. Mia'nın odasının ışıkları yanıyordu. Orada oturuyordu. Mutluydu. Saçlarını tarıyordu. Nedense içim kıpır kıpır olmuştu. Gidip o  parlak kumral saçlarının serinliğinde uykuya dalmak istiyordum...

Ertesi sabah erkenden kalktım. Mia'nın mesaj atmasını bekledim. Çokta uzun olmayan bir süre sonra geldi. Dışarı çıktık ve yürümeye başladık. İkimzde konuşmak için çırpınıyorduk. Okula vardığımızda Mia'nın sınıfındaki serseriler bize bakıyorlardı. Daha zil çalmasına çok olduğu için Mia'ya oturabileceğimizi belirttim. Oturmuştuk ve bu sefer çırpınmadan konuşabiliyorduk. Taki 3 tane aptal içine edene kadar. Aptal serseriler için benim Mia ile takılmam hiç hoş olmamıştı. Olay çıkacağını anladım ve hemen psikoljik durumumu hazırladım. Ben kavga etmezdim ama çok iyi konuşurdum. Her zaman dilimle kazanırdım savaşları. Daha savaş başlamadan bitmiş olurdu. Bu seferde öyle olur sanıyordum. Bir anda omuzlarımdan ittiler. Hızlıca ayağa doğruldum. Biliyordum ki bu adamlar beni çiğ çiğ yerlerdi. Tek şansım beynimi kullanmaktı. Onunda iyi şansı vardı. Ya dilimi kullanmalıydım, ya da telekineziyi. İlk dediğimin işe yaramayacağını biliyordum çünkü bunların amacı beni dövüp kendilerini Mia'ya kanıtlamaktı. Bilmiyorlardı ki dövselerde dövmeselerde asla Mia'yı etkileyemeyeceklerdi. Kavga çıkacağını anlayan insanlar etrafımızı sarmış ve telefonlarını çıkarıp kayıt almaya başlamışlardı bile...

Yüzüme yumruk geleceğini hissettiğim anda elimi kaldırıp önüne koydum ve sadece düşündüm, eli durmuştum. Avcumun içindeydi ama zihnimle tutmuştum. Ama beynim kıvranıyordu. Daha fazla tutamayacağımı anladığım anda elini büktüm. Bir anda yere yığıldı. Acıdan kıvranıyordu. Fazla zarar vermemiş olmak için dua ediyordum. Zaten en güçlülerine bunu yaptıktan sonra arkasındakilerin hiç cesareti kalmamıştı.

İnsanlar şaşkınlıktan çığlık atıyorlardı.  Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, göğsüm patlayacak sandım. Mia'ya döndüm ve beni hava alabileceğim bir yere götürmesini istedim. Okuldan çıktık ve çimenlik bir alana doğru gittik. Yere oturduk ve Mia burnumun kanadığını, acıyıp acımadığını sordu. Kanadığımı o sırada fark ettim. Hasar aldığım için değil, gücümü kullandığım için kanıyordu ama tabiki de o bunu bilmiyordu. Hala şok içindeydim.
Çantasını açtı ve bir peçete çıkardı. Yavaş yavaş burmumdan süzülen kanları temizlemeye başladı. Gözlerinin içine bakıyordum. Bir okyanusun içinde kaybolmak gibiydi. Biraz sonra yüzü kızardı ve dikkatini dağıttığımı söyledi. Elini tutup yavaşça aşşağıya doğru indirdim. Önce Gözlerine, sonra dudaklarına bakıyordum. Bir anda kendimi kontrol edemedim ve kiraz gibi dudaklarına yapıştım. Gözlerimi kapamış, beline sarılmıştım. Aynı anda tüm duyguları yaşıyordum sanırım. Bir kaç saniye sonra geri çekildim ve kendimi çimenliklerin üzerine bırakıp yattım. Hiçbir şey umrumda değildi. Sersem bir şekilde gözlerimi kapamış, dinleniyordum. Taki kucağıma bir şey atlayana kadar. Mia üzerime çıkıp, dudaklarıma yapışmıştı. Elleriyle boynumu tutup, tırnaklarıyla çize çize sırtıma doğru inmeye çalışıyordu. Sonra bir anda geriye çekilip, yüzüme sert bir tokat indirdi. Güzel olan yanı ilk defa bir tokat zevk vermişti. Tokat attıktan sonra pişmanlık ile şehvet dolu yüzündeki ifade, paha biçilemezdi. Yüzümde aptal bir gülümse oluşturmuştu. Bu gülümseme onun sinirlerini bozuyordu. Göğsüme vurdu ve çantasını alıp gitti...

DoğaüstüWhere stories live. Discover now